Bölüm Şarkısı:
INDILA - DERNIÈRE DANSEKabanına sıkı sıkı sarılmış uzun ve ince bir beden bürosundan çıktığında, hava henüz kararmamış, akşamüstünün büyüleyici güzelliği tüm Paris'i çevrelemişti. Pastanelerin ve çörekçilerin etrafa yaydığı un ve şekerin sıcak kokusu beyaz lekelerle kaplı sokağı sararken dayanamayıp adımlarını iki bina arasına sıkışmış küçük ama bir ev samimiyetine sahip pastanenin içerisinde durdurdu.
"Hoşgeldiniz, bayım."
Elini hemen vitrine dizilmiş, üzerinden duman çıkan sıcak ve lezzetli görünümüyle akıl çelici elmalı turta ve çöreklere doğrultmuştu. Pastaneci, oldukça şişman ve buradaki çoğu kimse gibi beyaz tenli bir adamdı, hemen vitrinin arkasına geçti ve gösterdiği tarafı camın arkasından araladı. "Hangisi..?" diye sorup kemikli elin gösterdiklerini yılbaşı diye bağıran küçük pakete doldururken konuşmayı seven bir adam olduğunu her halinden anlaşıldığı gibi dudakları yeniden aralandı.
"İnsanın üzerinde iklim etki eder derlerdi ama..." Aynı anda işine de odaklanmayı iyi becerir hale gelmişti. "Bu kadar soğuklaştıracağını düşünmezdim." dedi.
Uzun bedenin kemikli eli, cebindeki cüzdanından üstünü almak istemeyeceği paraları ararken yüzünde de hafif bir tebessüm oluştu.
"Sahi, bu soğukluğunuz sadece iklimden olmasa gerek..."
Parayı tezgahın üzerine bırakırken adamın tombul ellerindeki paketi kavradı.
"Üstü kalsın."
Şapkasını düzeltti ve derin bir nefes alarak ardındaki sorgulayan gözlerin arkasından dışarı çıktı. Kar şiddetini arttırıyor fakat insanların hiçbiri bunu umursamıyordu. Hepsi oldukça mutlu ve yılbaşının durmaz görülen neşesiyle bedenlerini buluşturmuş, birkaç sevgili kar tanelerinin ıslattığı kabanlarıyla el ele vermiş dans ediyor, birkaç aile ise elit restaurantların çatısı altında bulundukları sıcak ortamın tadını kızarmış hindileriyle çıkartıyorlardı.
Genç adamın aklına bu soğukta sığınabilecekleri çatısı olmayan onlarca insan geldiğinde gözlerinde sinirle bir kıvılcım parıldadı; yumruklarını sıkılaştırıp elindeki pakete hüzünle bakmaya başladı. Dünyayı değiştiremeyeceğine lanetler okurken adımları bu mutluluğu görmeye dayanamacağını anlatır gibi hızlandı.
"Dayanamıyorum." dedi içinden, öfkesi bu düşüncelerle katlanarak artacakken ayağına dolaşan bir köpek yavrusu yüzünden ilerleyememesi gözlerindeki ateşin yeniden parlamasına neden oldu.
Acımasız ve merhametsiz bu adam hayvanlara, insanlara olduğu kadar katı olamadığından kalbinde bir yer büyük bir sakinliğe açıkça davet oluşturmuş ve genç adamın unutmak için yıllarını verdiği anıları zihnine dolmuştu. Annesi aklında bir merhamet simgesi gibi yerleşip ona hayatın çiçekler altındaki bir mezara benzediğini anlattığından hep bilinçli bir çocuk büyümüştü bu genç adam.
Çiçekleri, acımasızca söküp mezarın içindeki soyulmuş, iğrenç kokulu bir bedeni sarsarak uyandırmasını öğrenmişti.
"Vernem nidahen,"di hayata taktıkları bu ad annesi ve genç adamın minik silüetiyle yürürlerken.
Aklındaki düşünceler hafif bir dalgınlığa uğradığında yavru köpeği hiç düşünmeden karların arasındaki ayakkabılarının dibinden tek eliyle kavramış ve evine hızlı adımlarla yürümeye devam etmişti. Bu sefer daha bir öfke ve sertlikle atıyordu adımlarını. Fakat fazla sürmedi bu anlamsız çabası, genç adam evinde oldukça yakın bir sokaktayken aniden durdu. Etrafta pek insan yoktu. İçindeki öfke ateşi biraz biraz sönerken elindeki yavru köpeğin kurtulmaya çalıştığını fark etti. "Ne münasebetsizlik!" dedi içinden. "Şefkat hiçbir canlıya yaramıyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•İŞGİT• [taekook]
Fanfictionİşgit: Göktürkçe, sanat veya değerli ipek kumaşı anlamına gelir.