Dans stüdyo'sunun kapısının önünde duruyordu Park Jimin. Düşüncelerini ve diyeceklerini toparlamaya çalışıyordu. Parçaları birleştirmek hiö zor değildi, demin resim atölyesinde karşılaştığı kişinin aylardır resimlerine hayran olduğu kişi olduğu belliydi. Jimin'in elleri titredi, nedendir bilinmez. İçeride Jeongguk ve Hoseok'un olduğunu biliyordu. Müzik seslerini duyabiliyordu. Arkadaşlarına bu gizemli vante'den daha önce çokça bahsetmişti. Arkadaşları hep ona farklı yöntemleri sunuyordu kim olduğunu bulması için ama Jimin hiç bir zaman onları denememişti. Şimdi bir bakıma kim olduğunu biliyordu ve kampüs'de görürse anında tanıyabilirdi.
Dans stüdyosuna olan kapıyı açmak için kulpu çevirdi ama kapı açılmadı, Jimin sessiz bir 'ne?' Dedi ve tekrar denedi, ama kapı açılmıyordu. Arkadaşlarının neden kapıyı kilitlemiş olabileceklerini düşündü.
Kapıya yumruğunu vurdu ve seslenmeye başladı, "Jeongguk! Hoseok hyung! Kapı kilitli! Kapıyı açın!"
Biraz daha bağırıştan sonra içerideki müziğin sesinin kapandığını duydu. Biraz bekledi ve tekrar seslendi, bu sefer biraz daha kısık sesle "Hoseok hyung! Kapıyı açar mısın?!"
Bir süre sonra kapının klik sesini duydu, kapı açıldı karşısında nefes nefese bir Hoseok buldu. Siyah saçlı dansçının saçları dağınıktı ve suratı kızarmıştı, boynunda çok hafif neredeyse belli olmayan bir kızarıklık vardı. Jimin arkada duran Jeongguk'a baktı, onunda saçları dağınıktı, nefes nefeseydi ve yüzü kızarmıştı.
Jimin ikisinin haline güldü, "O kadar mı sıkı çalışıyordunuz ya?" Dedi ve içeri girdi. Hoseok gergince bir "Evet.." dedi. Jimin'in fark etmediği ise Jeongguk'un alt dudağında kan vardı ve Hoseok'un dudakları şişti.
Jimin içeri girdi ve kendini yerdeki mavi minderlere bıraktı. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes bıraktı. Odanın bir köşesinde Hoseok ve Jeongguk'un bir şeyler fısıldaştıklarını duyuyordu. Tek gözünü açtı ve onlara baktı, "Hyung fısır fısır ne konuşuyorsunuz?"
Hoseok ona döndü ve güldü, "Ah hiç bir şey Jimin-ah."
Jimin yine iç geçirdi, Jeongguk yanına geldi ve saçını karıştırdı, "Ne oldu Hyung? İç çekip duruyorsun."
Jimin biraz tavana boş boş bakıp düşüncelerini aklında toparladı, sonra konuşmaya başladı, "Bugün.. Vante ile tanıştım."
Hoseok ve Jeongguk ilk önce ne dediğini kavrayamadılar, sonra ikisi de aynı anda, "Ne?!" Dedi.
Hoseok gelip yanına oturdu,"Şu kimsenin kullanmadığı atölyede hep baktığın tabloların sahibi olan Vante?"
"Evet o, yani tam olarak o olduğunu söylemedi ama.."
Jeongguk kaşlarını çattı, "Nasıl yani?"
"Ben yine atölyede idim, bu sefer tek bir tablo vardı ve üstü tamamen siyahtı.. sonra yunan tanrılarına benzeyen biri içeri girdi, bana ne yaptığımı sordu. Ağladığını fark ettim bir sorunu var mı diye sordum ama sonra sinirlendi ve gitmemi istedi."
Hoseok ve Jeongguk birbirlerine baktılar, sonra Jimin'e döndüler, Hoseok konuştu, "Onun olduğuna emin misin? Belki de tek başına kalmak için oraya gelen başka biriydi?"
Jimin kafasını sağa sola salladı, "Hayır oydu, eminim. İlk geldiğimde bütün malzemeler yere fırlatılmıştı. Vante'nin o gün üzgün olduğu belliydi. Büyük ihtimal bir şeyini unuttu ve ya başka bir şey için geri geldi."
Jimin iki en yakın arkadaşlarına döndü, "Onu görmeliydiniz.. ben bu kadar güzel bir insan görmedim daha önce. Yanık teni, keskin çene hattı, koyu gözleri, yumuşak duran saçları... ağladığı halde inanılmaz çekiciydi.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
noir, vmin ✓
FanficBu kişi adeta bir yunan tanrısını andırıyordu, biçimli kaşları çatıktı ve gözleri kahvenin en koyu tonundaydı. Jimin dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetti, tekrardan âşık oluyormuş gibi hissetti, içinden bir titreme geçti, yüzüne vuran güneş fazla...