9. Bölüm

18.4K 1.4K 366
                                        

Gözlerim ve bilincim adeta bir savaş içerisindeydiler. Gözlerim beni gördüklerime inanmama zorlarken, bilincim böyle bir olayı kabul etmemem gerektiğini söylüyordu. Benim onaylayıp onaylamamam bir şeyi değiştirmeyecekti gerçi. Durumun şokunu üzerimden atmaya çalışırken bir yandan da ne yapacağıma karar vermeye çalıştım.

Yanlarına gidip bana borçlu oldukları bir açıklamayı rica etse miydim, yoksa içinde olduğumuz anı kendi yararıma mı kullansaydım? Belki de ikisini de yapmaktan zarar gelmezdi. Dudaklarımın kenarları yavaşça yukarı kıvrılırken kendimi iyice gizledim ve kimsenin beni izlemediğinden emin olduğum bir anda telefonumu çıkarıp fotoğraflarını çektim. Eris ve benim kaderimiz de neydi böyle? Asmin'i her türlü pozisyonda yakalayıp fotoğraflarını çekmek resmen hobi halini almıştı.

Her şeyden önce benim ilgileneceğim kısım, planın işlenmesiydi. Yapacaklarımı birkaç saniye içinde kafama oturtmuştum. Bu konuda yıllardır kendimi geliştirdiğimi düşünürsek bulduğum fikirler hiç de fena sayılmazdı.

Yeteri kadar fotoğraf çektiğimi düşündükten sonra etrafa bakarak kimsenin beni görmediğinden bir kez daha emin oldum ve usulca camın önünden ayrıldım. Yürüyen merdivenlere doğru gittim ve gayet olağan davranarak giriş kata indim. Ben ordan ayrılırken, onlar hala birbirinden ayrılmamıştı. Temas açısından.

Aklıma koyduğum mükemmel planı işlemek için gördüğüm ilk mağazaya girdim ve bir elbise kapıp kabinlere yöneldim. Boş olan ilk kabine daldım ve elbiseyi üstüme tutarak aynadan fotoğrafımı çektim. Yusuf'a göndererek şunu ekledim.

"Kaç saattir deniyorum, seçemedim bir türlü. Sence bu nasıl?"

Onların arasında geçen olay esnasında benim elbise denediğimi düşünecek ve fotoğrafları bloga koyduğumda benden asla şüphelenmeyecekti.

Biz halk arasında buna "pratik zeka" deriz.

Planlarımızı inanılır kılan en önemli etmenlerden biri detaydır. Ne kadar fazla ayrıntı katılırsa karşı taraf o kadar çok gerçek gözüyle bakacaktır.

Planımı detaylandırmak üzere birkaç elbise daha kaptım ve onlarla fotoğraflarımı da gönderdim. Birkaç dakika sonra ancak mesaj geldi, sanırsam o kadar meşguldü ki, telefonu duyamamıştı.

"Aman Bade, hangisini beğenirsen onu al işte. İşin bittiyse çıkalım mı?"

Mesajını hemen yanıtladım.

"Sen nerdesin şu an?"

Cevap vermek için bir süre beklemiş olacak ki, mesajını ancak beş dakika sonra alabildim.

"Hiç. Kendime tişört falan bakınıyorum."

Asmin'in ağzının içinde bir mağaza mı var yoksa? Kafamda deli sorular.

"Tamam o zaman. Yirmi dakika sonra giriş kapısında buluşuruz," yazdıktan sonra telefonu cebime koydum ve zaten önceden almış olduğum elbise ve ayakkabılarımın olduğu çantayı koluma atarak dışarı çıktım. Yirmi dakika dolana kadar vitrinlere baktım, gezdim ve bir kitapçıda vakit harcadım.

Çektiğim Asmin ve Yusuf fotoğraflarını bloguma koyarak yazı girmeyi, zamanlama ayarını kurmayı da ihmal etmedim. Blogumun bu özelliği gerçekten çok kullanışlıydı ve işime yarıyordu. Bu sefer Yusuf'u avlayacaktım.

Yirmi dakika sonra giriş kapısına gittim, Yusuf da aynı zamanlamayla olduğum yere geldi.

"Tişört bulamadım doğru düzgün," derken elleri bir cebine gidiyordu, bir ensesine. Sabit kalamıyor gibiydi. Sanırım onun yalan söylerken sergilediği davranışları artık biliyordum.

ANONIM BLOGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin