0.1: i want to taste the lust of death

283 10 0
                                    

İnsanlar neden ölmek istemez bilir misin yabancı? Çünkü güzel şeyler her zaman reddedilir. İnsanlar acımasız güzelliğe. Ölmek ölene güzeldir. Ölene kadar onun şehvetini anlayamazsın. Elin yansa bile üzülme yabancı, suya değdiğinde verdiği hissi her insan veremez.


Hava soğuk sayılmazdı. En azından insanlar kadar. Üniversitenin kapısından içeri girdiğim anda baygın bakışların bir kaçı beni buldu. Fazla dikkat çeken biri değildim. Sessizdim. Ama beğeni alıyordum.

Amfiden içeri girdim ve yerime yerleştim. Profesör kapıdan içeri girmeden hemen önce yuvarlak, metal çerçeveli gözlüklerim, gözlerimdeki yerini aldı. Profesör sınıfı süzdükten sonra kürsüsüne yerleşti. Bütün bir ders sıkıcı ve monoton geçti. Ama benim için pek bir sıkıntı yoktu. Psikoloji bölümündeydim ve bölüm ikincisiydim. Yani sıkıntı gibi bir şey zaten olamazdı.

Dersten çıktığım anda omzumda hissettigimbir ağırlık ve sendelemem bir kaç saniyemi aldı. Sooyoung her zamanki modundaydı. Ardından görüş acıma bir yandan söylenip, bir yandan göz deviren Jennie girdi.

Genellikle tercih ettiğimiz kafeye vardığımızda, içimden mutluluk haykırışları yapıyordum. Buraya gelene kadar Sooyoung' ın onlarca kişiyle sarılmasına şahit olmuştuk. Ben gülümseyip kafamla selam verirken, Jennie' nin umrunda bile değillerdi.

Sooyoung genellikle iyimser ve neşeli olanımızdı. Jennie ise umursamaz ve somurtkan. Ama yalnız kaldığımızda sürekli kahkaha atan birine dönüşüyordu. Ben ise...sessiz ve soğuk olandım işte.

"Joohyun' un geri dönüş partisine gidiyoruz değil mi?"

Gülümsedim. Joohyun çocukluğumdan beri yanımdaydı. Ailemle aynı evin içinde bile karşılaşmazdık. Yoğun birer avukatlardı ve kendi hukuk büroları vardı. Joohyun ise 6 yaşımdan beri yanımdaydı. 6 yaşıma kadar ailemin beni sevmediğini düşünürdüm. Evden kaçıp, alt sokaktaki parka gider ve orada vakit geçirirdim. Yani oyun oynayanları izler ve onları çizerdim. Joohyun Unnie bir süre sonra beni farketmiş ve yanıma gelmişti. Benimle tanışmak istediğinde kaçmıştım. Ailemin bir süre iş gezisinde olacağını öğrendiğim bir gün onların bir daha eve gelmeyeceğini düşünmüştüm ve yine aynı parkta ağlamıştım. Ama bu sefer bir şeyler farklıydı. Biri bana sarılıyordu, biri beni teselli ediyordu ve biri bana gülümsüyordu.

Joohyun Unnie üniversitenin başlangıcına kadar yanımdaydı ama üniversite için ablasının yanına gönderilmişti. Şimdiyse geri dönüyordu. Ona aramızda kutlamayı teklif etmiştim ama bana burada yeni olduğunu ve birileriyle tanışmak istediğini söylemişti.

"Chae! Masayla bakışman bittiyse cevap ver."

Sooyoung düşüncelerimle olan birlikteliğime, resmen çığlık atarak ara vermeme sebep olmuştu.

"Mecburen. Kalabalık ortamları sevmesemde, konu Joohyun."

Tatmin olmuşçasına gülümsedi. Jennie' ye fikrini sormamıştı. Biz gidersek giderdi çünkü.

~~~~


Taksiye binmiştik ve gideceğimiz yere doğru ilerlemeye başlamıştık. Üzerimde sırt dekolteli, saten, pileli, düz, lacivert bir elbise ve ayaklarımdaysa parlak gri bir stiletto vardı. Kızıl saçlarımı kıvırcıklaştırmıştım ve açık bırakmıştım. Jennie yine siyah mink bir elbise giymişti. Sooyoung ise kırmızı göğüs dekolteli kumaş bir elbise tercih etmişti.

Mekan bir bardı. Pek şaşırmamıştım. İçeri girdiğimizde davetlilere gülümseyerek selam veren Joohyun' un bizi farketmesi, Sooyoung' ın üzerine atlamasıyla oldu. Selam verdiği masadaki beş erkek, iki kız bize dönmüştü ve bu ciddi anlamda rahatsız ediciydi. Joohyun' a döndüğümde dolu gözleri, gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.

Cidden sıkıcı ilerliyordu parti. Bir kaç viski ve tekila içmiştim ama az içmeme rağmen kafayı bulmuştum. Jennie altılı gruptan kendi gibi soğuk olanla bulundukları locada yayılmış bir şeyler içerek sohbet ediyordu Sooyoung ise sahnede dans ediyordu.


Bende sahneye çıkıp dans etmeye başlamıştım. Ellerimi bedenimde gezdiriyor, arada bir saçımı savuruyordum. Bir kaç dakika sonra belimde eller hissettim. Tanımıyordum. Ellerini ittim ve dans etmeye devam ettim. Ama elleri yeniden bellimi buldu. O anda kolumda bir el hissettim. Bu beş erkekden biriydi. Kahverengi saçları vardı, bazı kısımları anlına dökülüyordu, alt dudağı, üste göre daha dolgundu ve...ne diyorum ya?!

Kolumu çekiştirdim ama vermedi. Yalnız o en son benim kolumdu? Gözlerim kapanmadan önce hatırladığım şey siyah, spor bir arabaya bindiğimizdi.

FETISH | Rosékook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin