0.2: this is just a lie

133 9 0
                                    

           Elimde renk renk boya. Çizmek istediğim sen ve ben. Ama hayat acımasız, bilirsin. Tuvalime her ne kadar bizi çizsemde sonu siyah bir tablo. Ardında kırık hayaller, bitik cümleler, yıkık insanlar barındıran bir tablo. Başka biri baksa "yalnızca karanlık" der. Ama unutma yabancı o tuvalin her bir köşesini seninle süsledim.

         Gözlerimi açtığım yer farklı değildi. Tanıdıktı ve güvenliydi. Gece n'oldu net hatırlamıyorum ama istemeyeceğim şeylerin olmadığına emindim. Kendimi tanıyordum. İlk içkim değildi, ilk kendimi kaybedişim değildi, ilk korumasızlığım değildi...

          Kendi yatağımda açmıştım gözümü. Başımda keskin bir ağrı vardı. Kızıl saçlarım dağınık bir haldeydi ve leş gibi içki kokuyordum. Bu yüzden soluğu banyoda, soğuk bir duşta aldım. Kendime gelmeliydim.

         Ardından Joohyun' un yanına gittim. Bana şefkatli bir gülümsemeyle bakıyordu.

        "Kendine gelmene sevindim. "

        Dedi. Ama kafam çok karışıktı. Dün ne olmuştu öyle?

        "Dün n'oldu? O çocuk kimdi?

         "Sakin ol, bir arkadaşım. Seni görünce yardım etmesini ve oradan çıkarmasını istedim. İlk önce kendim gelip, seni almayı düşündüm ama gücüm yetmezdi."

          Onu kafamla onayladım. Birlikte kahvaltı yaptık. Ardından üstümüzü giyinip, çıktık.

          Üzerimde her zamanki Chaeyoung hali vardı. Kot pantolon, bebek mavisi bir sweat, beyaz spor ayakkabılar ve kulağımda her zamanki gibi kulaklık.

                        ~~~~~~~

         Okula girdiğimizde bu sefer bir şeyler tersti. İnsanlar bana bakıp fısıldaşıyordu. Kınayan, küçümseyen bakışlar üzerimdeydi. 4 yıldır buradaydım. Ancak ilk defa böyle karşılanıyordum. Ne olmuştu ki böyle davranıyorlardı. Joohyun çevresine biraz batıktan sonra yüzünü buruşturdu. Eli ayağı birbirine girmişti. Vana gergin bir gülümseme sunup, halletmesi gereken şeyler olduğunu, insanlar ne derse desin takılmamamı söylemişti.

           Amfiye girdiğimde bakışlar hâlâ aynıydı. Gerilmeye başlamıştım. İnsanların düşüncesini umursayan biri değilim ancak hayatımı umursuyordum. Hayatımda ikinci kez bu bakışları istemiyordum.

         Ders bittikten sonra soluğu tuvalette almıştım. Girdiğim anda tuvalatteki iki kızın bakışları bana dönmüştü. Onlarda alaylı bir yüz ifadesi takılmıştı. Konuşmalarınıysa yarım bırakmışlardı. Kabinden çıkan kız beni görünce yüzüne yapmacık bir gülümseme yerleştirip bir şeyler mırıldandı. Ama duymuştum.

          "Bahsettikleri kadar zevkli miydi?"

          "Bana mı dedin?"

          "Sen burada başka sürtük görüyor musun?"

          Derdi neydi bilmiyorum fakat sınırını bilmeliydi.

        "Evet sen. Geçen iktisat bölümünden bir oğlanla mesajlarınız ortaya çıkmıştı. Ne çabuk unuttun?"

         "Ama o oğlan Jeon Jungkook değildi."

        "Kim?"

        "Hadi ama tanımıyormuş gibi mi yapacaksın? Dün gece bardan birlikte ayrıldığın ve ateşli bir gece geçirdiğin çocuk."

         Ne? Sabahtan beri insanlar beni bir sürtük yerine mi koyuyordu? Saçmalık.

         "Saçmalıyorsun."

         "Masum kız rolünü oynamayı kes, sürtük."

        Dedi ve omzuma çarparak çıktı. Ben nasıl bir saçmalığın ortasına düşmüştüm böyle? Jeon Jungkook anladığım kadarıyla her gecesini başka biriyle geçiren bir herifti. İnsanlar tanımadan nasıl beni onun yanına yakıştırırlardı? Üstelik bu sadece bir yalan...

     

FETISH | Rosékook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin