0.4: this was for you, ginger

118 8 0
                                    


         Küçüklüğümde her çocuk gibi göz yaşlarım birer inci tanesiydi. Şimdi hepsi kirlendi. Kan ağladım, acılarım için çığlık attım. Kimse duymadı yabancı. Sen bile. Karanlık geceleri aydınlatamazdı artık göz yaşlarım. Ama kan gölüne çevirebilirdi. Zaman geçiyor...Bekledim...Ama gelmedin. Geç kaldın yabancı, saat çoktan kana bir inci kala...

                          ____
     
      

          Bugünde uykumun, sonsuz olmasını dilemiştim ve bugünde hayal kırıklığıyla uyanmıştım. Olan olaylardan sonra okula gitmeyi hiç istemiyordum. Ama mecburdum. Her şeyden önce gereksiz bir insan sürüşü yerine notlarım geleceğimi temsil ediyordu. Ayrıca herkesin gözü önündeyken korkak gibi davranamazdım. En azından eskisi gibi olamazdım. Eski Roséanne ölmüştü.

      Kahvaltı masası çoktan hazırdı. Hem de gerginlikten diziyle yeri delmekle meşgul olan Joohyun ile. Geldiğimi fark ettiği an başını daldığı masa örtüsünden kaldırdı.

      "Eee?"

       "Ne?"

       Biraz sinirlendirsem fena olmazdı. Hem böylece söyleyebileceğim yalanı da bulurdum.

       "Chaeyoung! Dün geceyi diyorum?"

        "Ah evet. Unutmuşum. Bayağı eğlendik."

        Deyip gülmeye başladım. Joohyun'sa birazdan beni boğacak gibiydi.

 
        "Ne konuştunuz?"

        "Ondan şu aptalları susuturmasını rica ettim. Yani biraz kaba bir şekilde."

        "Ne dedi?"

        Dudağını kemirmeye başlamıştı. Tahmin ediyordu. Ne de olsa arkadaşı.

 
       "Fazla umut yok gibi."

       Ona tabi ki neler olduğunu, gevşek cevaplarını söylemeyecektim. Aralarını bozma hakkım yoktu.

   
       Joohyun gergin ve titrek bir nefes verdi. Umut ile umutsuzluk arasında kalmış ifadesinden eser yoktu artık. Tamamen umutsuz bir ifade ile bakıyordu.

 
       "Hemen moralini bozma. Bir de ben konuşurum."

 
        Dedi ve kahvaltıya kaldığımız yerden devam ettik. İkimizde dalgındık ve ne düşündüğümüz açıkca belliydi. Ben yine benzer şeyleri yaşamak istemiyordum.


                         ~~~~~~

          
         Bu sefer bir şeyler değişmişti. Ne üniversiteye ne de amfiye girişimde iğrenç ve nefret dolu bakışlarla karşılaşmamıştım. Sanırım Joohyun başarmıştı.

       Bu düşünceyle gelen huzurun üstüne bir tebessüm bıraktım. Üniverstitenin güney çıkışına ilerlerken gördüğüm görüntü duraklamama sebep olabilirdi ama yine de bunu yapmadım. Joohyun ve Jungkook'un grubu toplanmış konuşuyordu. Ama bir kişi hariç. Yabancı, bakışlarını ilgiyle üzerime dikmiş, beni izliyordu.

       Bakışlarımın yönünü çıkışa çevirdim ve derin bir nefes aldım. O sırada koluma dolanan başka bir kol hissettim. Joohyun kollarını bana dolamış ve gülümseyerek diğerleriyle sohbet ediyordu. Ne ara yerleştiklerini anlayamamıştım.

       Kafamla hepsine selam verdim. O sırada atışarak yanımıza gelen Jennie ve Sooyoung dikkatimi çekmişti. Sooyoung sessiz bir çığlık atmış ve bana dönmüştü.

      "Haksız mıyım Chae?"

      Sırıttım. Bana seslenmesiyle, bütün gözlerin odağı olmuştum ama gayet umursamaz bir şekilde kafamı yola çevirerek cevap verdim.


      "Tabi ki."

       Ortamda kıkırdama sesleri yükseldi. O gün gördüğüm sarışın kız bana döndü ve yine kocaman bir gülümsemeyle yanımda bitti.

      "Hey! Ben Lisa."

      "Chaeyoung."

      Gülümseyerek ona cevap vermiştim. Sırasıyla herkesle tanışmıştım. Eve gelene kadar onunla sohbet etmiştik.


   
                         ~~~~~~~

  

      Eve vardığımızda Joohyun gülümseyerek yanıma geldi.

     "Sonunda çeneleri kapandı."

     "Aynen. Jungkook seni dinlemişe benziyor."

      "Sanmıyorum."

       "Nasıl yani?"

       "Bugün Jungkook'la ancak seninle beraber çıkışta karşılaşabildim."

       "Ne demek istiyorsun?"

       "Demek istediğim o kişi ben değilim. Ayrıca bizden biri dese bile umursamazdı."

      Anlamamış bir şekilde ona bakarken. O derin bir nefes alıp, devam etti.

     "Bu sadece senin içindi."

   

FETISH | Rosékook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin