eskiz,

111 21 14
                                    

bir ressamın özensiz çizdiği eskiz sakalların,
ellerimin kıyısına vursun isterdim.
saçlarına ellerimi daldırmak,
kokunu tenime hapsedecek kadar sarılmak isterdim.
yüzünün hatlarında parmaklarımı dolaştırıp,
vücudunu gezmek isterdim.
dünya'mı gezmiş olmak isterdim.
seninle beraber gogh'un ayçiçeklerini yaşamak,
aklımla aramdaki mesafeyi azaltmak isterdim.
bu boktan şehirden kanatlanıp,
herkesi ardımda bırakmak isterdim.
ve nahoş bir tadı var kalemimin,
bu dizeye bildiğim tüm küfürleri sıralayacak kadar edebim.
edebiyat yapma tenezzülüne girişmek istemiyorum,
şarap içelim.
kirpiklerin yanaklarıma düşene kadar öpüşelim,
gecenin gölgesi tenine düşsün,
ay ışığı aydınlatsın elmas tenini.
dudakların hoyratça çarpsın dudaklarıma,
elim kalem tutamayacak kadar tut elimi.
ve bu dünyanın kalleşliğinden kaçalım,
mahcup bir fahişe gibi.
tenini satmadığı gibi,
ruhunu ve benliğini satan onca insan gibi.
ve bilmiyorlar fahişenin anlamını,
bu kelimenin kadına yakıştığı kadar
erkeğe de yakıştığını.
ve aklım almıyor insanların tenini satmalarından çok,
21.yüzyılın dayatmalarından dolayı kendilerini kaybetmelerini.
aptal bir telefon markası uğruna,
ceplerini boşaltmalarını.
bir yanım hala seni istiyor,
ve biliyorum uzaydan bizi izlediklerini.
düğmelerini yanlış iliklemek,
nasıl saygınlık kaybettiriyorsa,
aşkı başka yerde aramak da öyle bir şuursuzluk.
ve ne tuhaftır ki aşk,
en büyük şuur bozukluğu.
ne tuhaf şu 21.yüzyıl,
ve bazı insanlar ne tuhaf...
bir yanları gece kondu,
bir yanlarında gizli zenginlikler.
bir gece konduyu,
altından eşyalarla dekore etmek gibi.
görüntüleri kambur,
kamburluklarının yanında dik başlılar gibi.
ve elbet biliyorum bizi uzaydan izlediklerini.

şarap içelim, Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin