♪bölüm şarkısı♪
Jewel - Foolish Games。・:*:・゚★,。・:*:・゚☆。・:*:・゚★,。・:*:☆
Ağaçtan yavaş bir şekilde rüzgarla savrulan pembe rengindeki çiçekler eşliğinde kitabını okuyordu Yuki. Buraya kahvaltısını yaptıktan sonra geldiğini hatırlıyordu ama şimdi güneş tam tepedeydi. Demek ki, en az iki saattir buradaydı. Gözlerini ağır ağır kırpıştırdı, ardından güç aldığını hissettiğinde ayağa kalktı. Sabahtan beri burada öylece oturduğu için biraz başı dönse de, eve doğru ilerlemeye devam etti. Öğleden sonra İngilizce dersi vardı ve sevdiği nadir derslerden biriydi bu. Aslında sebebi belliydi, Jungkook'un annesi İngilizdi, bu dili konuşabiliyordu bu sebebten ötürü ve kendisi de bilmek istiyordu.
Eve adımını attığında, hizmetçilerden birine ona su getirmesini söylemiş sonra da çalışma odasına girmişti.
"Sonunda gelebildin Yoongi." dedi Seokjin, karşısındaki gence gözlerini dikerken. Bu sırada Yuki'nin aklına Jungkook gelmişti. Sonuçta Yoongi diye seslenmesine izin verdiği bir tek o vardı. Acaba şimdi Jungkook neredeydi? Taeko'yla şehirde işlerinin olduğunu söylemişti, lakin ayrıntı vermemişti kendisine. "Bana şu isimle seslenmeyin lütfen."
Kibarca söylemişti ama sesindeki öfkeyi farketmişti Seokjin. Aslında artniyetli değildi, sadece Jungkook'tan duymuştu bunu ve sebepsizce yakıştırmıştı bu ismi Yuki'ye. Kendisi gibi sevimliydi bu isim.
"Tamam, küçük bey. Derse başlayalım o zaman?" dediğinde Yuki onu onaylamış ve geçen hafta işledikleri konunun tekrarını yapmaya başlamışlardı. Aradan kaç saat geçtiğinin farkına bile varmadan Yuki uykusuzluktan kızaran gözlerini ovalamaya başladı. Gözü kitaplığın sağ tarafında kalan saate takıldığındaysa önündeki kitabı kapattı. Üç saattir durmaksızın ders yaptıkları yeterdi. "Burada bitirelim, yoruldum."
Seokjin onaylamıştı. "Tamam ama diğer derse kadar bunları tekrarla Yoon— pardon Yuki."
Yuki öğretmeninin hatasını umursamadı ve gözlerini devirerek odadan çıktı. Evin uzun merdivenlerinden, geniş koridora çıkarken koridorun sonunda olan odasının kapısını açtı. Elinde kalan birkaç kitabı çalışma masasına bırakmış, ardından yıkanmak için banyoya adımlamıştı.
Üstündeki gömleği çıkarttı önce, sonra pantolonunu, üstünde hiçbir şey kalmayana kadar devam etti. Önceden Jimin'e haber verdiği için su sıcaktı ve hemencecik küvete girdi. Sıcak su onu bir nebze olsun rahatlatmıştı. Ardından banyo kapısının açıldığını duyduğunda kapalı olan gözlerinden bir tanesini yavaşça açtı. Gelen kişi kendisini şaşırtmamıştı. Zaten hep böyle anlarda geliyordu yanına.
Zamanlaması cidden harikaydı!
Jungkook, küvette uzanan miniğine bakıp gülümsedi. Jimin'den öğrenmişti banyoda olduğunu ve birlikte yıkanmak ona göre gayet makul birşeydi. "Çıkar mısın lütfen? Şu an beni rahatsız ediyorsun." Olabildiğince nazik konuşmuştu Yuki ama Jungkook onu duymazdan gelerek üstündekileri çıkarmaya başlamıştı.
"Jungkook duymuyor musun? Kendi odanda yıkan." Jungkook üstünde kalan son şeyi çıkardığında, sinirli bir şekilde ona bakan Yoongi'sinin yanına girmiş ve küçüğünü kucağına almıştı. "Jungkook, git ya üfffff."
"Çok yorgunum güzelim, rahat dur."
Üstünde kıpranan Yuki, Jungkook'un imasını duyduğunda hareketlerini hemen kesti. "Sen nereye gittin ki?"
"Şehire." Yuki zaten bunu biliyordu. Göğüsüne yaslandığı adamın, belinde olan koluna çimdik attı. Jungkook acıyla inlemiş ve sol kolunu Yuki'nin belinden çekerek kızarmış derisine bakmıştı. "Şehire gittiğini biliyorum aptal. Ne işin vardı orada?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shojo no hana | 処女の花
Fiksi PenggemarMitsuha Yuki, Japon ve soylu bir ailenin oğluydu. Jeon Jungkook ise onun şövalyesi. ≫history au! by; @klaustaki [yoonkook+vmin]