Bir hafta özetle şöyle geçmişti: Artaç arayıp 'Günaydın' derdi ve 1 saat konuştuktan sonra Artaç 'İşim var' deyip giderdi. Ardından akşam tekrar konuşurlardı. Ciddi ciddi 1 haftaları böyle geçmişti. Aksel hiç görmediği bu çocuğa hızlı hızlı aşık oluyordu.
Ne zaman konuşsalar Aksel Artaç'ın bir kahkahasına ölüp bitiyordu. O konuşurken sebepsizce gülüyor ve rüyalarını onunla süslüyordu.
Bir hafta bitmişti ve Aksel bu çocuğu gerçekten merak ediyordu. Onun suratını hayal etmeye çalışmaktan bıkmıştı. Sabah aradığında telefonu açar açmaz dediği ilk şey "Seni görmek istiyorum" oldu. Bunu derken bir yandanda heyecanlanıp bir yandan korkuyordu. Ya Artaç bu dediğine ters bir cevap verirse ve hiç başlamayan ilişkileri son bulursa. Artaç sessizliğini korurken Aksel daha da streslendi avuçları terlemeye başlamıştı bile.
En sonunda karşıdan ses geldi "hesabım @artciisoy orada bir kaç fotoğrafım var" dedi. Aksel rahatlamıştı "Teşekkür ederim" dedi sesi kız gibi çıkmıştı. Yine biraz konuştuktan sonra Artaç'ın işi çıktı ve telefonu kapattılar. Aksel kapatır kapatmaz hesaba girdi. Bir kaç tane fotoğraf vardı ve çoğunda yüzü gözükmüyordu. Buna bozulmuştu.
Artaç'a mesaj attı:
Aksel: Fotoğrafını atar mısın acabaa?
Artaç: Hesabımı verdim yaa
Aksel: Onlar pek hoşuma kaçmadı :))
Artaç: Hmm. Yüzümü mü istiyorsun vücudumu mu?
Aksel: İkisidee olabilir. Yaniii şeyyy off 😶
Artaç: İyi al bakalım
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Aksel: Oha sen!! Siktir!!
Artaç: Ben?
Artaç: Nereye kayboldun
Artaç: Daha şimdi burdaydın
Artaç: Of Aksel of
Aksel fotoğrafı gördükten sonra hızla ceketini alıp evden çıktı. Nereye gittiğini bilmiyordu. Koşmaya başladı. Ara sokaklardan birine girince durdu. Tek istediği Artaç'ın buraya gelmesiydi. Onu görmek istiyordu. İstediği gibide oldu. Biri gelip yine gözlerini bağlayıp onu duvara dayamıştı. Bu Artaç'tı tabiki. Aksel istediğini alınca gülümsedi.
"Nereye gidiyordun koşa koşa" dedi Artaç nefes nefese. O da koşmuştu belli ki. "Birinden kaçıyorsun sandım. Korkuttun beni" dedi. Aksel ona doğru dönmeye çalıştı Artaç durumu anlayınca ellerini serbest bıraktı.
Aksel ona doğru döndü ama hâlâ gözleri kapalıydı. Açabilirdi ama açmamıştı. Merak ediyordu hemde çok ama yapmadı.
"Neden gözlerini açmıyorsun" diye fısıldadı Artaç Aksel'in dudaklarına. Bir eli duvarda ve hafif eğildiği için dudakları aynı hizada sayılırdı ve zaten çok yakınlardı.
"Seni görmemi istesen gözlerimi kapamazdın" dedi Aksel dudaklarını kıvırıp. Artaç bu sahte mutsuzluğa bile dayanamayıp gözlerini açtı Aksel'in ve ortaya çıktı ela gözler.
Aksel'in kalbi gözlerini açınca birden horon tepmeye başladı. Niye böyle oluyordu ki. Ne vardı bu çocukta.
Artaç bir kaç santim geriye çekilip gözlerini kapadı. Aksel bu fırsatı değerlendirip kumralın suratını incelemeye başladı. Daha yeni traş olmuştu belliki minik minik yeni çıkmaya başlamış sakalları vardı dudakları pembeleşmiş ve çatlamıştı. Yanaklarıda kızarmıştı. Ve boynu, boynu o kadar kusursuzdu ki ve temiz utanmasa hemen iz bırakırdı oraya, çok tatlıydı. Dayanamayıp elini Artaç'ın yanağına koydu ve baş parmağıyla okşamaya başladı pürüzsüz yanağı.
Artaç bunu fark edince hemen kafasını Aksel'e çevirdi. Aksel utanıp kafasını eğdi ve tam elini çekerken elinin üstünde yerini almış el buna engel oldu. Artaç diğer eliyle çocuğun çenesinden tutup kendine çevirdi ve göz göze gelmelerini sağladı. İlk defa bu kadar yakındı ona inceleme sırası ondaydı şimdi.
Elini Aksel'in saçlarında gezdirdi biraz. Sonra kirpiklerine dokundu. Elini yanağına getirip onun yaptığı gibi baş parmağıyla okşadı ve elini dudağına doğru götürürken hızla atan kalbi göğüs kafesini delip geçecekti. Eli dudaklarını okşadı biraz 'ne kadar öpülesi' dedi içinden. Öpse ne olurdu ki hem o bu anı yıllardır bekliyordu. Yavaşlasamıydı biraz. 'Anı yaşa' dedi içinden ve o yıllardır tatmak istediği dudaklarla buluşturdu dudaklarını.
Aksel bir anda olan şeye şaşırmıştı ve şaşkınlığından karşılıkta veremedi. Karşılık vermek istiyordu ama şokta olduğu için ve kalbi ışık hızında attığı için nasıl öpüşüldüğünü unutmuştu. Artaç, Aksel karşılık vermeyince biraz kırılıp çekilmişti.
"Be-Ben özür di-dilerim" diyebildi titrek sesiyle. "O kadar tatlısın ki" dedi Aksel ve bi anlık bunu içinden demiş olmayı umdu. 'Anı yaşa' dedi içinden ve öptü Artaç'ı. Artaç ilk baş afallasa da karşılık verdi hemen. 'Ah' dedi içinden 'Ah çocuk dudakların o kadar güzel ki bana adımı unutturabilir' Ne saçmalıyordu hiç bilmiyordu.
İkiside nefes almakta zorlandığı zaman ayrıldılar. Artaç'ın yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. İkiside nefes nefese yere oturdu. Aksel bi sigara yaktı ve dudaklarına götürdü susamışçasına içine çektikten sonra dudaklarından ayırdı ve dumanı dışarıya üfledi. Sigarasını tekrar ağzına götürürken Artaç elinden almıştı ve kendi dudaklarına götürdü. Aksel ona bakıp 'Neden sigara içerken bile bu kadar çekici' dedi içinden.