Onca yeri ararken zamanın farkına dahi varmamıştım. Neredeyse şafak sökmek üzereydi ve ben eve dönme kararı almıştım. Aslında böyle bir kararı almak pek bana göre olmasa da en azından bir ihtimal dahi olsa eve dönmüş olabileceği düşüncesi belirmişti aklımda.
Eve kadar geldiğimde ise karşımsa hiç beklemediğim şekilde jimini görmüştüm. Aslında burada olmasını umuyordum, onu burada bulabilmiş olmak iste içimi az da olsa rahatlatmaya yetmişti. Daha sonra onu incelemeye koyulmuştum. Kapının önüne oturmuş titriyordu.
"Hey park jimin. Sana diyorum açsana gözlerini." Beni duymuyor olma ihtimalini düşünerek dizlerimin üzerine eğilmiştim. Fakat bu seferde cevap alamayınca elimi anlına koymam ile ateşler içinde yandığını anladım. Tam o esnada onu kucakladım ve içeriye götürdüm. Paniklemiştim birden bire. İlk olarak ne yapmalıydım. Sirkeli su. Hışımla kardeşimi aramıştım tekrardan ama cevap alamayınca öylece bırakıp sirkeli su hazırlayıp getirmiştim. Öncelikle kollarını ve yüzünü bir havlu yardımıyla temizledim ardından ise anlında beklettim. Bir yandan ateşinin düşmesini dilerken diğer yandan pes etmeyerek onu çağırmaya devam ediyordum. Tamamen sırılsıklamdı. Sonradan aklıma gelmesiyle ateş ölçer getirdim. Gördüğüm rakamlar ile durumun ne kadar ağır olduğunu anlamıştım. 38 derce. Daha çok paniğe kapılarak onu ince bir battaniyeye sardıktan sonra arabama oturtmuştum. Hızla kardeşimin hastanesine doğru sürdüm. İçeri girmem ile ortalığı ayağa kaldırmam bir olmuştu.
"Yug!! Hemen bir sedye getirin!"
Çok bağırmış olmalıyım ki anında herkesin bakışı bana dönerken hemşirelerden birisi sedyeyi getirmişti bile. Aceleyle odaya aldıklarında ben ise dışarıda oturup beklemeye durmuştum. Birden bire tanıdığım bir ses işitmiş o yöne dönmem bir olmuştı."Jungkook!" Bu yugyeom'du ve koşar adımlar ile yanıma geldi. "Yug o" diye başladım cümleye fakat nefes nefese kalmıştım. O ise bunu fark edip. "Sen burada bekle ve merak etme bir şey olmayacak."
•••••
Saatlerce süren bekleyiş sonrasında bütün testler yapılmıştı ve onu odada bırakmış serum veriyorlardı. Ben ise dışarıda beklerken kardeşimin tekrar yanıma gelmesiyle ona döndüm."Merak etme, sadece dün yağmurda çok kaldığı için ateşi çıkmış. Onu tam zamanında getirmişsin."
"Ben çok korktum Yug. Ya o da benim yüzümden ölseydi ha?"
"Ne demek bu..."diyerek cümleye başlamıştı yugyeom ve karşıma dikildi. "Sen kimsenin ölümüne neden olmadın. Bunu o kalın kafana sok artık. Ve onun durumu da iyi."
"Nasıl sebep olmadım. Ya Taehyung. Eğer onu o gün o hastaneden çıkarmasaydım...."
"Saçmalamayı kes! Sen hiçbir şeyin sorumlusu değilsin. Ona olabilecek şeyleri bilemezdin. Aynı şey hastanede de olabilirdi unutma bunu." İlk başta bağırsa da ardından hastanede olduğu gerekçesiyle sesini alçaltmıştı Yugyeom.
Söyledikleri karşısında sessiz kalıp yalnızca zoraki şekilde yutkunmak ile yetinmiştim.
"Hadi içeriye gir."diyerek saatine baktı. "İlaçların etkisi 2 dakkikaya bitmiş olacaktır ve birden bire korkmasını istemiyorsan yanına git derim. Hem bende size katılırım birazdan." Diyerek cümlesini tamamlamasının ardından omuzumu hafiften sıktırıp yanımdan ayrılmıştı. Ben ise cesaretimi toplayıp sonunda odaya giriş yapmıştım. En azından onun başına başka şeyler gelmemişti diye derin bir iç çektim ve arkamdaki duvara yaslanarak onu izlemeye başladım.
••••
Belirli bir zamanın ardından gözlerini aralamış ve ilk gördüğü şey muhtemelen beyaz duvardı. Onun yanına hafifce yaklaşarak konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilfiruz |kookmin
FanfictionHiç sevgi görmeniş olan jimin'e sevgiyi tattıracak olan jungkook. Herşeyden kendini sorumlu tutan jungkook'u suçlarından arındıracak olan jimin. Hikayenin telif hakkına yanlızca mucizem sahiptir. •Başlangıç tarihi; 14.03.2019 •Bitiş tarihi; 20.0...