baskın.

3.2K 275 16
                                    

Yugyeom'u evden göndermemin ardından fotoğrafta görünen adrese tekrardan gittim. O kadar gelmiş olmama rağmen ne yapacağımın bilinçsizliğiyle çatışıyordum. Ardından ise tek tek fotoğrafı göstererek insanlara soru sormaya başlamıştım fakat fotoğraf bulanık olduğu gibi gecenin karanlığı yüzünden kıyafetleri de belli olmazken taöda beklediğim gibi herkesten "görmedim." Cevabın almam ile eve geri döndüm. Bu esnada gün ise ağırmaya başlamıştı.

••••••

Yine yorucu ve uzun süren bir reklam çekiminin ardından, sonunda paydos vakti gelmişti ve beni şuanda ayakta tutan şey yalnızca eve gideceğim düşüncesi olabilirdi.
Şansıma bugünkü çekim yerim evden yaklaşık 20 dakkika uzaklıkltaydı. Bu avantajla eve çabucak ulaşmam fazla zamanımı almazken içeriye girer girmez kendimi koltuğa bıraktım.
O esnada Jungkook'un dediklerini işitmiştim.
"Yorucu bir gün müydü?" Diyerek elinde bir fincan kahveyle gelip yanıma otururken elindekini ise önümüzde bulunan masaya bırakarak arkasına yaslandı.

"Öyleydi, peki sende bir gelişme var mı?"

"Hayır, sanki döngünün içerisindeyim."

"Daha 2 günün var zaten bence bulacaksın."

Cümlemi tamamlamamın ardından kapının tıklatılmasıyla ikimiz de ilk olarak kapıya ardından ise birbirimize baktık.

"Kim olabilir?"
"Kim olabilir?"

"Bence Yugyeom."
"Bence Yugyeom."

"Açmasak ta olur yani." Dedim alaycı şekilde gülerek.

"Açmasak bile gerekirse çilingir çağırır ve eve girer. Kardeşim diye demiyorum kendisi bazen gıcıklığını dozunu kaçırabiliyor." Dedi bana gülümserken ve çoktan kapıya yönelmişti.
•••••
Jimin'in fazla yorgun olduğu her halinden barizdi. Bu sebeple kapıyı usulca açmaya gittiğimde ise kapıyı açmam ile anlımda hissettiğim soğuk metal ve aldığım barut kokusuyla karşı karşıya kalmıştım. Ardından tıslamaya benzer bir ses tonunda "Çıtını çıkartma ve içeri geç." Dedi anlıma dayalı olan tabanca'nın sahibi. Orta yaşlı ve iri yapılıydı. Ben ise geriye doğru adımlarken adam içeriye girip arkasından kapıyı kapatırken salona doğru giden bir yol izledim. O esnada Jimin'in onu görmesiyle korku dolu bakışlarına şahit olurken titremeye başlamıştı, sanki zoraki nefes alıyordu. Anlımdaki namluya aldırış etmeden jimin'in yanına ilerlediğimde hem titrerken aynı zamanda da kesik kesik nefes alıyordu. Sanki donmuşcasına karşımızdaki adama bakıyordu.
O esnada onun yüzünü ellerimin arasına alıp bana doğru bakmasını sağlarken başını kaldırıp gözlerimi gözlerine kenetledim. Fakat öylesine korkmuştu ki göz bebekleri bile titreme halindeydi.

"Jimin. Jimin bana bak. Bana bak!...ben buradayım." Dedim sesim bir kızımda yükselirken tekrardan sabit bir ses tonunda konuşurken. Sonunda gözlerime düzgünce bakıyordu ve kesik kesik aldığı nefesin arasında konuştu.

"B-bu o. M-min sung."

"Seni bulacağımı söylemiştim...Park Jimin! Ve söylediğim gibi buldum da, bakalım şimdi ne yapacaksın. Tanrım! Öyle aciz ve tıfılsın ki, şu polis bile seni düzeltememiş." Diyerek yanımıza yaklaşırken karşımızdaki koltuğa oturdu. Elindeki silah ise hala daha bize bakıyordu.

"Kes sesini!" Deyip onun sesini duyunca daha fazla korkan Jimin'i sakinleştirmeye çalıştım, fakat bu adam ona neler yapmışsa hiçbirşey düzelmiyordu. Aksine titreyen ve soğuk terler döken vücuduna birde göz yaşları eklenmişti.

"Şimdi iki seçeneğin var Park Jimin.
BİRİNCİSİ benimle birlikte usulca yuvamıza geri döneceksin. İKİNCİSİ ise bu güvendiğin çocuk varya..."dedi ve dudaklarının arasında oynadığı diş çöpünü yüzüme doğru püskürdü.
"...onun beynini akıtacağım ve seni zorla götüreceğim."

"Sen bana hiçbirşey yapamazsın, yalnızca o elindeki tabancaya güvenirsin. Senin gibi milyonlarcasını parmaklıkların ardına tıktım ben." Diyerek ayaklanmaya yeltendiğimde jimin kolumu tutarak bunu engellemişti. Başını 'yapma' dercesine sağa ve sola salladı.
Ardından adama döndü.

"T-tamam seninle geleceğim, a-ama lütfen ona zarar verme." Dedi titreyen ve buğulu ses tonuyla.

"Tamda senden beklendiği gibi. Hala aynısın. Korkak...aciz ve bana muhtaçsın. Kabul et bunu."

"E-evet öyleyim...ve emirinize amadeyim e..efendim."

Jimin'in böylesine konuşması içimi yakarken diğer yandan da bu o adama olan öfkemi daha çok arttırıyordu. Karşımdaki iğrençlik abidesi Jimin'e odaklandığında bu fırsattan yararlanarak elinde silah olan kolunu havaya doğru kaldırırken diğer elimle ise ona yumruk attığımda sersemlemiş olacaktı ki elindeki silah düşmüştü ardından bizde koltukla birlikte yer boylamıştık. Bunun üzerine onun temesine çıkarken kollarını da bacaklarımın altına sabitliyerek onu kontrolüm altına almışken bana iğrenç sırıtışını sunuyordu.

"Az önce konuşuyordun hadi şimdi konuş bakalım!" Dedim elimdeki silahı anlına dayamışken.

O ise kahkaha atmaya başlamış ve duraksadığında ise dudaklarını aralamıştı
"Salak polis."dedi tıslıyarak "Yanlış kişileri tutukladıktan sonra birde bununla övünüyorsun. Daha o kaltak sevgilinin katilini bile imha edemedin halbuki." Dediğinde sinir ile yüzüne sertçe bir yumruk daha geçirmiştim.
"Onun hakkında doğru konuş yoksa.."
"Yoksa ne? Beni mi öldüreceksin." Dedi gülmeye devam ederken. "Şapşal çocuk."

"Ayrıca herşeyi biliyorum zannederken kendini akıllı konumuna felan mı sokuyorsun, daha sevgilinin katilini bile bulamamışken." Dedi o sakin tavırı ve iğrenç gülümsemesini bir saniye bile kesmezken.

"Gerçekten de kendin gibi aptal birisinin ardına sığınmışsın Park Jimin." dediklerine kulak vermek istemesem bile o öyle kendinden emindi ki, sanki birçok şeyi biliyor gibiydi.

O esnada telefonumu cebimden çıkardım ve namjoon u tuşladığımda ise altımdaki bedeni işittim "Şimdide arkadaşlarını mı arıyacaksın, ah yazık. Bugünde gerçeği öğrenmeyeceksin desene."

"Ne gerçeği..."diyerek başladım cümleye telefonu kulağımdan uzaklaştırırken. "...amacın beni oyalamak felan değil mi, gerçekten hepiniz aynı yönteme başvuruyorsunuz, ki artık inandırıcı gelmiyor."

"Gerçekten polislerin salak olduğu barizdi ama senin kadarını görmeyi hiç beklememiştim. Bu konuda 1.olmalısın. Aptallık dalında." Dedi tıslayarak ve gülmeyi sürdürürken. O esnada ise telefonun açıltığını ve namjoon'un sesinin geldiğini işitmem ile telefonu kulağıma çıkardığımda tam konuşmaya başlayacakken altımdaki beden birkez daha konuştu.

"Sen o sevgilin mıydı ise her neyinse onun katilini içeriye atmadın. Sadece suçu üstlenen ve onu öldüren kişiyi attın. Ama asıl ölüm nedeni'ni değil. Ha doğru sen kendini suçluyordun değil mi?"

Dilfiruz |kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin