Bir masalın içindesin. Sen de küçük prensesim gibi rüyalarında farklı kahramanlar olmak ister misin? O zaman okuyarak hayal etmeye devam et. Çünkü hayallerin sadece sana ait.
Çiçeklerle dolu, ortasında havuzu bulunan genişçe bir bahçeye girmiş. O kadar güzelmiş ki gözlerini çiçeklerden yeşillikten ve bahçenin ortasında duran havuzdan alamıyormuş. Bu havuzun çevresinde bir dizi oturaklar ve bahçede bir yığın yılan varmış. Havuzun baş tarafında bulunan bir taht üzerinde oturmakta olan insan başlı, süt beyaz vücutlu bir yılan daha varmış. İlk başta bu yılanları gören camsab daha çok korkmuş ama sonra bu insan kafasına ve süt beyaz gövdesine sahip olan yılan kendi diliyle ona hitap etmiş;
"Hoş geldin insanoğlu ... Benim misafirimsin, benden ve çevremdeki yılanlardan korkma. Benim adım Yemliha'dır. Ama halkım ve insanoğulları beni Şahmeran diye tanırlar. Bu taht ve bu ülke Cenabı Hakkın bir ihsanıdır. Burada benim himayemdesin." diyen Şahmeran, Camsab'a türlü türlü yiyecekler ikram etmiş.
Camsabın geldiği bu bahçe maran adı verilen yılanların mutlu mesut yaşadığı ülkeymiş. Bu maran adı verilen yılanların kraliçeleri konumunda olan da Şahmaranmış. Maran halkının şahı Şahmaran. Tabi zamanla insanlar şahmaranı Şahmeran olarak kibarlaştırmış. Bu maran halkı yılanları camsaba o kadar kibar davranmışlar ki hep ona güzel güzel yiyecekler ikram etmişler.
Şahmeran da camsabın yolunun ülkesine neden düştüğünü merak etmiş ve;"Ey insanoğlu, benim ülkeme neden ve nasıl, hangi maksatla geldin? Bunu bana anlatır mısın?" diye sormuş.
Camsab da ona bu kadar kibar davranan Şahmerana ve halkına başından geçenleri bir bir anlatmış.
Şahmeran Camsab'ın hikâyesine çok üzülmüş ve eski günlerini hatırlayarak başını sallamış. Sonra da;"İnsanoğlu nankördür, hilekârdır. Küçücük menfaatler karşısında başkasının muazzam zararlarına razı olur. Geçmişte insanoğlu bana çok zarar vermek istemiştir." Demiş.
Sonra Şahmeran ile Camsab uzun uzun dertleşmişler. O günden sonra da çok yakın arkadaş olmuşlar.
Camsab mutlu ve memnun bir halde uzun yıllar boyunca Şahmeran'ın güvenini kazanmış. Birbirlerine uzun uzun hikâyeler anlatmışlar. Birlikte gülmüşler birlikte eğlenmişler. Şahmeran çok güzel bir kadınmış. Camsab onun bu güzelliğine anlayışına ve hoşgörüsüne hayran kalmış. Yıllarca Şahmerana ahbaplık etmiş. Fakat her güzel şeyin bir sonu varmış. Camsab hasta yatağında bıraktığı babası ve yaşlı anasına ne olduğunu çok merak ediyormuş. Onları çok özlemiş ve birgün istemeye istemeye olsa da Şahmeran'a;"Ey muhterem efendim! Ailemi çok özledim. Ne olur beni aileme kavuşturun! Bu lütfü bana bağışlayın." diyerek yalvarmış.
Bunun üzerine Şahmeran;
"Camsab, ben sözümü tutup seni yurduna gönderirsem, sen de aynen bana söz verebilir misin ki, bir daha ömrünün sonuna kadar hamama girmeyeceksin?" diye sormuşCamsab cevaben;
"Ölünceye kadar hamam yüzü görmeyeceğime ve senin yerini yurdunu kimseye söylemiyeceğime yemin ederim." Demiş.Şahmeran bu yemin üzerine , artık kanaat getirerek ve haline acıyarak, Camsab'a biraz yolluk ve bir hayli de dünyalık ziynet, cevahir ve hediyeler vererek, orada duran yılanlara hitaben;
"Bunu o bal kuyusundan dışarı çıkarın." emrini vermiş.
Yılanların önüne katılarak bal kuyusundan çıkan Camsab, artık hür olmanın saadeti, sevinci içerisinde evine koşmuş, ailesine, sevdiklerine kavuşmuş. Ailesi büyük bir merak içerisinde Camsab'a beş yıldır nerelerde olduğunu sormuşlar. Şahmeran'a verdiği sözü düşünerek hata yapmaktan çekinerek Camsab:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİRELER TELLÂL İKEN.. #Wattys2019
Short StoryKüçük kız kendinden kat ve kat büyük hasta yatağında; tatlış rüyalarına dalmak için babasının okuduğu masalları dinliyordu. Babası her yeni masalı okumaya başladığında o farklı diyarlara dalıp gidiyordu. Bu yüzden o en çok uyku vaktini severdi. Bir...