Korkularımın gideceğini zaten gitmeyeceğini biliyordum. Sadece biraz yok olsa ne olurdu?
Tüm durgunluklarımla geçirdiğim saatler sonrası duvara yaşlanmış bacaklarımı kendime çekmiş başım dizlerimin arasında kızarmış gözlerimle yeri izliyordum. Ara sıra gözlerimi kapatıyor daha iyi bir hayat sürseydim nasıl olurdu diye düşünüyordum.
Yanlız değilde hep birlikte olduğum bir ailem olsa nasıl olurdu?
Sevgiyle büyüseydim ne kadar mutlu olacaktım?Boş hayaller olsa bile biraz bile mutlu olacaksam kurmaya değerdi. Biraz da olsa mutlu olacaksam bu hayallerimin kimseye karşı çıkmasına gerek yok.
Önceden hayal bile kuramazken şimdi böyle rahat hayaller kurmak düşüncelerimi garipsetiyordu.
Sürekli bir düzen içinde ,ki bu düzen kötüyse,yaşadıysak bu duruma alışır sanki başka ihtimaller yokmuş gibi bir tarafa yoğunlaşırız. Ben de böyle yapıyordum ki eminim kime sorsam o da alışagelmiş düzeninden çıkmamıştır.Yeri gelir bu düzen bozulur. Belki bazısı için bir düzen bile yokken daha da kötü olur. Düşüncelerin bile yokken düşünemezsin.
Ben de aynı durumu yaşıyordum. Kötü bir düzenim olsa bile ona alışmıştım ve şimdi zorlanıyordum.
Daha bir gün önce başımı koyabileceğim bir çatı vardı. Tam da şimdi yok. Daha bir gün önce kötü günler geçirirken şimdi boş boş oturuyordum.İstemsizce telefonuma bakıyordum. Yelkovan ve akrep her farklı bir zamanı gösterdiğinde aklıma şimdi evde olsam ne olurdu düşüncesi geliyordu.
Kurtulduğum için,bu ne kadar kurtulmada bile, mutluydum birazda. İyi tarafından bakarsam artık ezilmeyecektim. Kimse gelipte kulağımın dibinde bana sürekli işe yaramaz bir orospu olduğumu hatırlamayacaktı.
Ben içimde hiç bir kötülük beslemiyordum. Ya da besliyordum ve bu daha ortaya çıkmamıştı.Derin nefes alıp verdim. Bu duvarın dibinden ayrılma vakti gelmişti.
Muhtemelen içinde sadece neredeyse hiç bir şey olmayan çantayı sırtıma takıp burnumu çeke çeke
tanımadığım sokaklardan ayrıldım.
Burnumu çekmeye başladığımda içimden kendime göz devirdim. Şu nalet hastalık,durup dururken ortaya çıkıyor.(hanı şu burnundan rahatsız olanlar varya..)
Yeni fark ettiğim batmıştı güneşe baktım.Kırmızı ve turuncunun en güzel tonundaydı. İki renk öyle uyumlu karışmıştı ki kıskanmada edemdim. İki uyumlu renk güzel maviliği kaplarken düşündüğüm mavinin ne kadar yanlız kaldığıydı. Benim yaşımda ki bir insana göre saçmaydı,ama bana göre mantıklı geliyordu.
İki uyumlu renkte kaybolduğunda hafif karanlık çökmeye başlamıştı.
Tamamen karanlık çökene kadar yürüdüm. Karnım guruldadığında durup etrafıma bakındım.
Barınacak bir yere ihtiyacım vardı. Üstelik özel ihtiyaçlarımda geliyordu. Sakin kalmaya çalışıyordum ama nafile. Sürekli kötü düşünmekten kendimi alı koyamıyordum.
Dışarıdaki küçük,şirin çocuk parkını gördüğümde gülümsedim. Hızla ilerleyip bir banka oturdum.
Etrafta garip bakışları umursamadan oynayan çocukları izledim.
Ne kadar saflar. Keşke ben de onlar gibi olsam. Keşke ben de onlar gibi mutlu olabilseydim.
Harbi ben hiç parka gitmişmiydim,ne zaman dışarı çıkmıştım en son,en son ne zaman ödüllendirilmiştim?Düşüncelerim boştu işte. Hep imkansızdı. Yaşıtlarım ben küçükken okul çıkışı parka giderken ben..
İstemeden de olsa gözümden bir yaş geldi.Bacağıma vuran küçük elle göz yaşımı sildim. Başımı hafifçe çevirip küçük elin sahibine baktım.
Saçları özenle toplanmış,süslü püslü giyinmiş kız çocuğuna baktım. Masum gözlerle bana bakıyordu.
Yüzüne boş boş baktığımı fark edip yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirdim. Nazikçe omzuna dokundum."Bir sorun mu var?" Gözlerini kırpıştırıp başını iki yana salladı. Nazik ve ince sesini duydum. O da benim kadar nazik konuşuyordu.
"Ben iyiyim. Sen nasılsın? Neden ağlıyorsun? " yüzüne bilmiş bir ifade takındı kelimeler bile ağzından bir tatlı çıkıyordu."seni burada ilk defa görüyorum oppa. Neden ağlıyordun?" Ne diyebiliridm ki? Daha beş yaşındaki çocuğa hayatımı mı anlatacaktım?
Beni düşünmesi bile beni güldürmüştü.
"Ahh,oppa dişlerin çok güzel! Çok tatlısın." Daha çok gülmeye başladım. Bu küçük kız bile beni düşünüyor ya.
Şefkatle saçlarını okşadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DESIRABLE DARK RED {vkook\\taekook}
VampireTerk ediyordum burayı. Doğup büyüďüğüm şehri terk ediyordum. Öz babamı bulmadan gidiyordum mesela. Yeni bir hayata uçmaya çalışıyordum. Kalbim yanarken unutmaya çalışıyordum. Nereye gideceğini bilmeden gidiyordum. Ne yapacağımı bilmeden gidiyordum. ...