İnsan denilen meczup varlık her geçen gün beni şaşırmaya devam ediyor. Hele olaylara fazla değer atfeden insanlar beni daha da şaşırtıyor. Verilen bu fazla değer de tabi ki birtakım olumsuzlukları yansıtmıyor diyemeyiz.
Birkaç gün önce insanların neden acı çektikleri üzerine düşünmeye başladığımda şaşırmam daha da arttı.
Birkaç gözlemleme sayesinde aklımda birtakım düşünceler oluşmuştu bile.
İnsanların davranışlarını biraz inceleme fırsatı yakaladığımda genel itibari ile iletişimlerinde var olan temel düsturları anlamaya çalıştım. Bu düsturların ilkini benim anladığım kadarı ile menfaat birlikteliği oluşturuyordu. Bu menfaat her türlü olabilirdi. Kimileri birilerinden bazı menfaatleri elde etmek için arkadaşlık kuruyordu. Ayrıca bu tarz insanlar genellikle arkadaş kurduğu kişiyi her nedense onda olmayan meziyetlerle de övmeye kalkıyordu. Kimileri ise sırf birilerinden hoşlandığı için onunla zaman geçirmek adına birçok fedakarlığı yapıyordu. İtiraf etmeliyim ki buradaki gözlemlerimde bazen hayıflanmadım da değil. Çünkü birtakım insanlar da vardı ki, hoşlandığı kişi uğruna arkadaşlarını es geçebiliyordu. Yani ikinci düstur ise gördüğüm kadarı ile hoşlanma hissi.
Öte yandan ortaya herhangi bir menfaat koymadan da arkadaşlık yapanları görmüyor değildim. Bu tarz arkadaşlıkları kutsuyorum ve burada dile getirmemenin de onlar için haksızlık olacağını düşünüyorum. Ama ekseriyetle menfaat birlikteliğini fark etmiştim.
Şunu da belirtmekte fayda var ki bu gözlemlerim kafede, bahçede vs. oturan ve her şeyden uzaklaşmış yani rol yapmayı aklının ucuna dahi getiremeyecek bir çok zaman dilimindeki lisanı hali esas aldım. Bunu lisanı hali nasıl anladığım sorusu aklınıza gelmiş olabilir. Bu pek tabiidir. Lakin buna verilecek çok kısa bir yanıtım yok da değil. İnsanlar rol yapmayı uzun bir zaman diliminde sürdüremezler. Özellikle mutlu oldukları vakit insanları gözlemlemek en ideal sonuçları bize verecektir. Çünkü mutluluk biz insanların maskelerini adeta tabiri caizse düşüren bir panzehirdir.Öte yandan farklı zaman dilimleri aracılığıyla daha net sonuçlar da elde edilebilir.
İnsanlar mutlu oldukları ve değer verdikleri -hoşlandıkları vs - insanlar için çok kıymet verir ve onlara inanılmaz derecede tahammül ederler. Onlar için sınırsız bir anlayış benimserler. Her hareketlerini hoşgörürler ve her kötü hareketlerine göz yumarlar belki de fark etmezler bile. Adeta onlara karşı kör, sağır ve dilsiz kesilebilirler.
Peki insanlar böylesine anlayışa sahip iken böylesine tahammül kabiliyetine sahipken nasıl olur da acı içinde kıvranır?Tahammül gücünü adeta yerle bir eden birtakım olaylar olmaz diyemeyiz. Misal olarak gözlemlerim sonucunda bir numarada sevilen kişiden beklenmeyen hareket yer almaktadır. Bu insanı acı içinde bırakır. Kıvrandırır. Adeta yerle yeksan dahieder. Yani ilk düsturun acıya dönüşmüş hali böyle olur.
Örnekleri arttırmak pek tabi mümkündür. Burada dile getirdiğim düşünceler de acının kaynağını yeknesak veriyor da diyemem. Bu ufacık düşünce parçası bir insanın uzun yaşam döneminde acıya nasıl sürüklendiğini takdir edersiniz ki bütünüyle veremez. Lakin ne kadar uzun dile getirirsem getireyim yine de bir yerlerde birtakım şeyleri atlamış da olacağım. Bundan mütevellit acıyı sevdiğim bir üstadın yaptığı tanıma katılarak özetlemek gerekirse acı şu demektir:
Acı anlayışımızdaki kabuğun kırılışıdır. (H.Cibran )

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Kukla
HumorHayat tuhaf şey. 21. yüzyılın insanları tuhaf aslında. Herkes kendi felsefesini yapar hale gelmiş. Yapsın banane diyebilirsiniz ancak bu felsefe ile güzelim bilgileri tarumar ediyorlar. Bilmeden konuşma hastalığından söz ediyorum evet sizin de tahmi...