13.1K 593 413
                                    


Taehyung / Seoul lisesi, saat 12:45

Kırk dakikalık işgencenin ardından, sonunda zilin çalmasıyla hızla sıramdan ayaklanmıştım. Pekâlâ, Bayan Jung'dan bile önce çıkmam her ne kadar terbiyesizce bir davranış olarak görülse de kırk dakika boyunca uyumayı başarıp onu dinleyebilmiş olmamdan dolayı ödüllendirilmeliydim. Yani, en azından ben öyle düşünüyordum?

Sınıftan çıktığım gibi yavaş yavaş dolmaya başlayan koridordaki diğer öğrencileri umursamadan kantine koşarken sıranın dolmamış olmasını, beş dakikalık kısa aramda tostumu alıp aç karnımı doyurmayı istiyordum. Her aranın beş dakika olmasından dolayı birkaç saniye geciktiğiniz an tıklım tıklım dolan kantinden almak istediğinizi aldığınız nadir zamanlar olurdu genelde. Müdürün bi' an önce bu olaya bir el atması lazımdı, tüm okulun benimle hemfikir olduğuna adım kadar da emindim ayrıca. Merdivenlerden ikişer üçer şekilde hızlıca inerken birkaç öğretmene toslama ihtimalinden dolayı olduğumdan daha da hızlı olmaya çalışıyordum. Sonunda birkaç saniye sürdüğünü düşündüğüm -sadece süşünmekle kalmışım- zaman dilimi içerisinde kantine vardığımda gördüğüm manzarayla dudaklarımı büzmüştüm istemsizce. Geç kalmıştım, kantin tıka basa doluydu ve acıkan karnımın bana hiçbir yardımı dokunmuyordu.

Koştuğumdan dolayı nefes nefese kalmışken, omuzlarımı düşürmüş nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. Bir astım hastasının her ders arası arkasından at kovalarcasına kaçması ne kadar doğru olur bilemiyordum... Sıraya girmeyi aklımın ucundan bile geçirmezken arkamı dönmüş, aç karnımla bir kırk dakika daha bekleyeceğime inanmışken arkamdan belime sarılan kollarla karnımda birleşen ellere baktığımda tost görmemle hızla arkama dönmüştüm.

Jungkook, kesinlikle harika bir arkadaştı. Gözlerimin parıldadığına adım kadar eminken, Jungkook'a büyük bir gülümseme bahşetmiştim. Elindeki tostu kapıp ona sıkıca sarılmış ardından da aramızdaki birkaç santimlik boy farkından dolayı başımı birazcık kaldırmak zorunda kalmıştım yüzüne bakabilmek için.

"Kookie, sen benim kahramanımsın. Minik göbeğim Tata eğer sen olmasaydın bana küser ve tüm ders boyunca mızmızlanıp dururdu! Ah, Bayan Jung'un Tata'nın guruldamalarını çekeceğinden de pek emin değilim."

Kendimi kaptırmış bir şekilde konuşurken, tek bir kelime etmeden sadece gülümseyerek bana bakıyor olması beni biraz germişti tabii. Jungkook bazen gerçekten tuhaf olabiliyordu. Bir şey anlattığım zamanlarda sadece susar, anlattığım şeyi bitirdiğimde birkaç saniye yüzüme bakar ardından yanaklarımı ısırırdı. Aramızda kalsın; her ne kadar ısırdığında yanaklarımda iz çıkmasından dolayı mızmızlansam da bu hoşuma gidiyordu!

Birkaç saniyenin ardından gür kahkahası kulaklarıma iliştiğinde onunla beraber kıkırdamıştım. Benim koca tavşanım gerçekten çok şirindi!

"Taehyung, Tata'ya daha iyi bakmalısın. Sana kümsekte gayet haklı! Seni minik fare, okul saatleri içerisinde sadece bir öğün yiyorsun ve üstüne üstlük her sabah sana verdiğim sütlerin hiçbirisini içmiyorsun. Güzelim, eğer bugün de o süt kutusunu dolu bir şekilde çantanda görürsem bugün sizde kalmayacağım haberin olsun."

Yanaklarımı şişirerek ondan uzaklaştığımda, suçlu bir çocuk edasıyla elimdeki tosta bakarken yerimde sallanıyordum.

"Ama Kookie, ben sade süt sevmem ki... Ne zaman bana çikolatalı süt verdin de ben içmedim, hı?"

Sağlığım konusunda fazla takıntılı olduğundan nerdeyse her öğün yanımda bitiyor, verdiği ve hazırladığı tüm şeyleri eksiksiz yediğimden emin oluyordu. Tabii şu süt meselesi hariç...

Ben gerçekten sade sütten nefret ediyorum, gerçekten!

Heyooo, yeniden bir kitaba başlıyorum bir hevesle. Umarım boşlamam ve güzel bir şeyler yapabilirim.

Uke Tae sevdiğimden Taehyung'u olduğundan birrrraaazzzcık (!!!) daha saf ve küçük yaptım. Ayrıca büyük ihtimalle kaos falan olmaz, sonuna kadar fluff olmasını istediğim bir kurgu.😽😽

Taehyung lise üç,

Jungkook ise lise son.♡

❝Lost On U❞ 💌🖇 #kookvHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin