Taehyung / seoul lisesinin okul yolu, saat 07:13Yolda çantamın gözü açık bir şekilde önüme bakmadan yürürken dudaklarımı büzmüştüm istemsiz bir şekilde. Okula gidebilmek adına neredeyse yarım saatten fazla bir otobüs yolculuğu geçirecektim. Bundan asla şikayetçi değilim ancak o yolculuk süresi içerisinde Alec Benjamin'in şarkılarının ağırlıklı olduğu çalma listemden birkaç şarkı dinleyemeyeceğimi anlamak ister istemez bozuyordu moralimi.
Evet, her zamanki gibi kulaklığımı yeniden unutmuştum. Bu gerçeği kabul etmek istemediğimden de dakikalardır durağa yürürken oflayarak çantamın her yerini kurcalıyor orada olmadığını bildiğim halde bir şekilde elime gelmesi için dualar ediyordum.
Pekâlâ, kulaklığım kesinlikle yoktu ve yol boyunca gün boyu çalışacak olan uykusuz amcaların veya teyzelerin sabah memnuniyetsizliklerini çekmek zorunda kalacaktım. Harika!
Çantamın fermuarını kapatıp sonunda önüme bakmayı akıl edebildiğim sırada tam gözümün önündeki el ve hafif bir şekilde tuttuğu kulaklığı görmemle Jeongguk hyungun olduğunu anlamıştım. Ah, bu hayatta Jeongguk gibi bir hyungunuz varsa gerçekten birkaç dakikalığına olsa dahi yüzünüzden gülücükler eksilmiyor. Gerçekten çok şanslıydım!
"Ya, tavşanım benim! Kurtarıcım gibi geldin resmen, kocamaaaan teşekkür ederim sana Ggukie. Söyle bana, buna karşılık olarak ne istersin? Hadi, hadi söyle!"
Heyecanla konuşurken yerimde hafifçe zıplıyor ve karşımda kocaman bir gülümsemeyle beni izleyen koca tavşanıma şirinlikler yapıyordum.
"Ah, aslında en tatlısından yanağa birkaç öpücük hoşuma gidebilirdi sabahın bu saatine güzelim. Ne dersin, hm?"
Bu benim için sorun değildi, Jeongguk'a her zaman öpücüklerimi bahşederdim zaten. Aramızdaki boy farkından dolayı parmak ucuna çıkıp yanaklarına minik öpücükler kondururken otobüsün birkaç dakikaya geleceğini hatırlamamla hemen bileğinden tutmuş ve ne olduğunu anlamasına izin vermeden hızlı bir şekilde durağa doğru çekmeye başlamıştım kendisini.
Durağa varmamızla gelen otobüsü görmemle hemen otomatik kapısından içeriye girmemizle bana kulaklığını verdiği için ona da akbil basmış ve hemen arkada bulunan boş koltuğa sürüklemiştim.
Sürüklediğimi söylediğime bakmayın, kendisi istemese bir adım oynatamam yerinden onu. O, her hafta spor yapmasının karşılığını harika bir vücutla alırken ben de her hafta yatmamın sonucunda bir göbüş kazanmıştım. Eh, kaliteli vakit benden sorulurdu sonuçta.
"Gerçekten koca bir şapşalsın Taehyung. Bu kadar acele etmene gerek yoktu. Baksana, nasıl da nefes nefese kaldın. Kaçırsaydık bile eminim annenler bir ders geç kaldın diye kızmazdı sana. Dikkat etmelisin artık kendine."
Sinirle söylenirken bir yandan da kendi çantasındaki suyu içmem adına bana uzattığında itiraz etmeden almış ve birkaç yudum içmiştim. Böyle durumlarda olabildiğince sessiz kalmaya çalışıyordum çünkü Gguk bir şey dediğim an beni dudaklarımdan öpeceğiyle ilgili tehditler savuruyordu. Hah bin popo, yapamazdı tabii ki ama insan korkmadan edemiyordu işte...
Jeongguk;
Taehyung'un suyu içmesiyle şişeyi elinden alıp başını omzuma yasladığımda ellerim saçlarına gitmişti. Yumuşak, böğürtlen kokulu kahve saçları okşarken mayıştığını fark etmemle kıkırdamıştım. Büyük ihtimalle tüm gece boyunca Star kötü güçlere karşı izlemiş ve sabahlamıştı. Ah, bu çocuk beni gerçekten öldürecekti.
Hafif öne eğilip ne durumda olduğunu kontrol ettiğimde uyuduğunu anlamıştım. Hayatımda en zevk aldığım şeylerden biri onu uyurken izlemek olduğundan her boş anımızda saçlarını okşayıp mayışması için elimden geleni yapardım. Uykusu biraz ağır olduğundan, özgürce yüzünün her bir noktasına kondurduğum öpücükleri hissetmediğinden şanslıydım.
Çoğu zaman ona açılmayı düşünüyor, sonra bu fikri aklımdan siliyordum. Eğer beni reddetse ve arkadaşlığımızı bozmak isterse ne yapacağımı bilemezdim çünkü. Hazırlandığım üniversite sınavından sonraki tüm önceliğim o olduğundan, ders çalışmadığım her an onunla ilgilenirdim. Bu hep böyleydi. Ortaokulda birileri ona laf attığında anında olaya el atar, Taehyung'u korur ve üzülmemesi için elimden geleni yapardım.
O, o gerçekten çok narindi. Bazen ben bile kıyamıyordum ona dokunmaya, onu sevmeye. Onu üzen her bir sebebi ortadan kaldırmak ve onu sonsuza dek kucağımda mutlu bir şekilde yaşatmak istiyordum.
Ah, benim güzel meleğim. Bir bilse onun için ne hallere düştüğümü. Bir dark etse sevgimi, nasıl da mutlu olacaktık birlikte belki de. Bana en çok taehyung, Taehyung'a da en çok ben yakışıyordum.
Okula varmamıza en az iki durağın kaldığını fark etmemle, yerimde doğrulup Taehyung'un alnına düşen perçemlerini arkaya atarken anlına minik bir öpücük kondurmuştum.
"Güzelim, kalk hadi. İki durak kaldı, ilk ders boş geçeceğinden istediğin kadar uyursun."
Gözlerini aralayıp sersemce etrafa bakınırken doğrulup sanki evindeymiş gibi gerinmesiyle kıkırdamıştım. Ah, bu çocuk gerçekten kalbime iyi gelmiyordu...
İki durağı da aştığımızdan okulun hemen önünde duran otobüsle kolumu omzuna atıp indirmiştim onu da."Ggukie, çok teşekkür ederim gerçekten. Ah, bir de bu kulaklığa gerek bile kalmadan beni uyuttuğun için sana sonra küseceğim! Şimdi derse geç kalmamak için eeeen sevdiğin Taehyung'un sınıfa gidecek!"
Kendine geldiği belli olurken, bana attığı kulaklığı yakalamış ve cebime sıkıştırmıştım. Bu neşeli haline kıkırdarken okulun içine girine kadar onu izlemiş, girdiğinde gözlerimi bahçede gezdirmiştim. İlk dersimize girecek hocanın bahçede olduğunu fark ettiğimde daha zamanım olduğunu anlamış ve hemen yakınımda duran banklardan birine oturup bçantamdan çıkardığım birkaç ders notunu okumaya çalışmıştım.
Tabii dediğim gibi; sadece çalışmıştım. Mâlum aklımdaki minik kedi, kendisinden başka kimseyi düşünmemi istemiyormuş gibi beynimi tırmalayıp duruyordu.
SELAAAAAM, ben geldim;3
Ay umarım bana kızgın değilsinizdir çünkü iki aya yakındır bölüm atmıyordum. Ama kızmayın lütfen, kendimi toparlamam lazımdı!
Bu user aldatıldı ve birkaç ailevi sıkıntı yaşadı. O yüzden kendimi fluff ficlere verdim ve hevesim olmadığından da yb atmadım kitaba...
Umarım silmemişsinizdir kitabı kütüphanelerinizden, sizleri seviyorumMm
Görüşmek üzereee♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
❝Lost On U❞ 💌🖇 #kookv
FanfictionTaehyung birazcık(!) saftı, Jeongguk'un ona olan âşkını göremeyecek kadar saf.