Ve asla asla dememek gerektiğini öğretti hayat bana. Yeni bir ders ve tecrübe almıştım bundan. Koştu arkamdan izimi bulmak için, sokak başındaki yıkık virane evde saklanıyordum. Nefesimi tuttum duymaması için, önümde büyük bir kolon vardı ve onun arkasında gizleniyordum. Arkama bakar bakmaz alkol alıp, ateş yakan bir grupla karşılaştım. Görmemle çığlık atmam bir oldu. Adamlar Arapça birşeyler söyledi, ya da başka bir dilde ama bunu umursamadım, belki Suriyeliler diye tahmin ettim ve korktum. Yanıma gelmişti kahramanım izimi bulup, kurtarmak için beni. Geldi ve beni kendine çekip sarıldı. Kısıkça "Nerdesin sen, seni arıyordum. Benden mi kaçıyorsun? Bana ve kendine bunu yapma."
Elimi tuttu ve koşmaya başladık. Soluksuz bir şekilde kalabalığa girene kadar koştuk kahkahalarla. Sonra bir anda durup dudaklarıma yapıştı göz kırptıktan sonra. Ağlayacaktım, hayatımda ilk defa bu oluyordu, aşka inanmasam da ilk öpücüğümü ona vermek çok güzel bir duyguydu. Diye düşünürken uyandım. Uyandığımda her taraf kapkaranlıktı ve odamdaydım , telefonda saat sabahın 05.06'sıydı.
Bu şekilde ağladım. Neden gerçek değildi anlamıyordum. Hayat bana oyun mu oynuyordu derken penceremin önüne gittim...VE onu gördüm. Ah Tanrım! bu da mı şakaydı? bu da mı rüya?Bildiğiniz elleri cebinde cool bir tavırla bana göz kırpıyordu. Kendimi cimdikledim, canım da acımıyordu. Ah Tanrım, biri bana tokat atsın yoksa bünyemin zayıflığıyla bayılacaktım burada.
Tanrı onu bana armağan olarak gönderiyordu belki, belki bela, belki AŞK. NE?!? Aşk'mı? Vallahi ben demedim onu, gerçekten ama yaaa? İçimdeki şeytan çık lütfen, neysen çık hemen. Ya belki ben demişimdir şeytana suç atmayalım ama ağzımdan kaçtı vallahi ya. Ben neden onu seveyim ki? Hayır ben neden insan seveyim ki? Apartmanın ziline basmasıyla babamın ayağı kalkıp benim de içeri fırlamam bir olmuştu resmen. "BABAAA DUR!" dememle babamın bana gülerek "Ne oldu? Sevgilin mi geldi?" demesi bir oldu. Adını unuttuğum ya da bilmediğim çocuk babamın "Kim o?" demeden zile basmasıyla yukarı çıkarken ki ayak sesleri bir bir duyuluyordu. Babam çocuğu görünce "Ooo sen mi geldin?" dedi. Ne oluyordu bir bok anlamıyordum. Akraba değildik değil mi? Yoksa o annemin? Hahah ne saçmalıyorum ben ya, sıradan birisiydi. Babam bana dönerek "Kızım tanıştırayım bu Buğra, lise sonuncu sınıfta ve bizim yeni taşınan komşumuz. Komşumuzun oğlu muydun ya tam hatırlayamadım aileni görmediğim için? Daha önce de bu konuları konuşmamıştık gerçi değil mi oğlum seninle?" Oğlum neydi ya, baba manyak mısın? Elalemin tanımadığın çocuğuna, oğlum demek ne baba? diye sinsi sinsi ve şaşırmış bir halde düşünüyordum. Bu arada adı Buğra mıydı? Sanki ben başka bir şey hatırlıyordum. Bana yalan mı söylemişti? Ya da adını söylemiş miydi ki? Belki rüyamda..
"Annemle taşındık buraya, babam ne yazık ki vefat etti ben küçükken. Alıştım babasızlığa ama şahsen bana 'oğlum' demeniz bana çok dokundu. Hep aynı şekilde hitap edersiniz, çünkü Buğra'yı babam koymuş ve geçmişimde hiç iyi anıları olmadı benimle, hep hüsran.."
Ağzımdan "NE TESADÜF?" kelimelerini kaçırdım. Bir anda gözlerini bana çevirip, "Ne? Pardon Derin, anlayamadım da?" Adımı nasıl hatırlıyordu? Ne tesadüf cümlesine cevabım ne olacaktı.
En az sizin kadar bende meraklıyım ama bu sorunun cevabına. Bana güzel güzel bakmasını neye borçluyduk ayrıca. Ben bu kadar güzel miydim? Onun gözlerinin ışıltısının aynısı yıldızımda vardı. Yoksa o benim yıldızımın vücut bulmuş hali miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnızlar Okyanusu
Teen FictionOkyanusun derinliklerinde yalnızlar topluluğundan bir deniz yıldızı.. Aşka inanmayan, insanları sevmeyen bir kızın aşık oluşu ve hayatının beter/güzel oluşu. Bu iki ayrımı siz yapacaksınız.