Hepimizin hayatında, bir an, yaşadığımız dünyadan kaçmayı istediğimiz ve bizi boğmaya başlayacağını çok iyi bildiğimiz bir an olur.
Her sabah bu hisle uyanıyordum.
Gün ilerledikçe, ruh halim değişir, ve o an sahip olduklarıma minnettar ve huzurlu bir şekilde uykuya dalardım.
Ancak güneş tekrar doğmuştu, ama sıcak güneş ışınları ve iyi ruh hali yerine, kafamda bir şüphe bulutu dolaşarak, beni belirsizlikten korkutuyor, ve beni oraya ait değilmişim gibi hissettiriyordu.
Anılar, hayaller gibidir.
Zamanla kaybolurlar ve bu ikisi arasında ince çizgi kolaylıkla kıralabilir. Benim olayımda, geçmişten herhangi bir anı ya da hayal yoktu. Sadece bana koşmamı söyleyen bir iç ses vardı.
***
Bir kaç güneş ışını ağacın kalın dallarından geçerek yüzümü ısıtırken gözlerimi açmış ve büyük kar tanelerinin yavaşça üzerime düştüklerini gördüm.
Ayağa kalkmaya çalıştım, ama başımdaki keskin ağrı beni durdurdu.
"Argh. Acıyor!"
Bir kaç dakika sonrasında kendimi bulduğum yerin farkına vardım.
Buraya nasıl geldim?
Paniklememeliyim. Bu duruma nasıl geldiğimi hatırlamalıyım.
Zihnimi çalıştırması için elbiselerimi ve ceplerimi aramıştım, ama hiçbir şey yoktu.
Soyuldum mu? Hayır...Neden hiçbir şeyi hatırlamıyorum?
Yanımdaki ağaca tutundum ve ayağa kalktım. Ancak, ani haraketler, baş dönmemin güçlenmesine neden oldu ve içgüdüsel olarak gözlerimi kapadım.
Yapmalıyım...Burada kalamam. Yardım bulmalıyım.
Yavaşça bir ağaçtan diğerine haraket ediyor ormandan çıkmama yardımcı olacak herhangi bir ipucu farketmeye çalışıyordum.
Ne yapıyorum? Ya ormanda daha derine gidiyorsam? Ya beni kimse bulamazsa?
"Yardım edin!"
Dikkatlice etrafı dinledim, ama cevap yoktu. Duyabildiğim tek ses, güçlü kalp atışımdı. Böyle durumlarda, korkunun en büyük düşmanım olduğunu biliyordum, bu yüzden, sakinleşmek için kendime biraz zaman verdim.
"İyi olacağım..."
Birinin ismimi söylediğini ve beni aradığını duymayı umuyordum, ama sonrasında farkına vardım...
Adım... Benim adım ne?!
Benim adım... Ben kimim?!
"Adımı hatırlayamıyorum!" diyerek ufak çaplı bağırdım.
"Ugh! Laney olsun! Bu gerçek olamaz!"
Çaresizdim, korkuyordum ve ümitsizdim.
O kadar kızgındım ki elimi yumruk yapıp ağaca vurdum.
Taktığım bilezik koptu ve yere düştü. Onu yerden alıp iyice baktım.
Bunun benim bileziğim olduğunu asla söyleyemem. Nasıl aldığımı hatırlamıyorum... Kırıldığına üzüldüm, ama tamir edeceğim.
Onu dikkatlice inceledim, incilere baktım ve yapıldığı güzel taş dizisine hayran oldum. Tesadüfen, taşların üzene kazınmış bir yazı gördüm...
"Kız kardeşim..".
Bu kazınmış tek kelime olamaz...
Bütün bileziği dikkatlice inlemiş ve kazınmış daha fazla kelime bulmuştum. Sonrasında her şey anlam ifade etmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kayboluş
Teen FictionAnılar, hayaller gibidir. Zamanla kaybolurlar ve bu ikisi arasında ince bir çizgi kolaylıkla kıralabilir. Benim olayımda, geçmişten herhangi bir anı ya da hayal yoktu. Sadece bana koşmamı söyleyen bir iç ses vardı. "kendimden uzaklaşmak hiç bu kad...