gitarının akordunu ayarlarken bu düğünün hayatında çaldığı en kötü ortam olduğunu düşünüyordu. etraf tamamen sosyete tiplerle kaplıydı. her şey para kokuyordu ve bu alışık olmadıkları bir ortam olduğundan arkadaşlarının da rahatsız olduğunu görebiliyordu. namjoon ve hoseok gitarlarını ayarlarken yoongi de baterisiyle uğraşıyordu.
düğün saatinden bir saat önce gelip enstrümanlarını kurmuşlardı. taehyung kendisini oraya çağıran jungkook'u görmek için etrafına bakınıp duruyordu. ücret işini konuşması lazımdı fakat damat bey ortalarda gözükmüyordu.
mekandaki sesler arttığında etrafına bakınmıştı. gelin merdivenlerden iniyordu. gelinliğin uzun kuyruğu arkasından süzülüyordu. uzun boylu, beyaz tenli güzel bir kızdı. yüzünde gelinlerin yaptığı çok abartılı makyajlardan yoktu, doğaldı ve güzeldi. taehyung onu izlerken bakınıp jungkook'un da gelmesini bekliyordu fakat kız yalnız inmişti. yürüyüp taehyung'ların bulunduğu sahnenin biraz önünde oturan yaşlı adamın yanına gitmişti.
"baba, jungkook hâlâ odasından çıkmıyor."
taehyung gitarıyla oynarmış gibi yaparken bir yandan konuşmaları dinliyordu. yaşlı adam kızının elini tutup "hazırlanıyordur tzuyu," demişti. "biraz daha inmezse bay jeon'la konuşurum."
kız üzgünce etrafına bakarken sahnede duran taehyung'la göz göze gelmişti. gözleri kocaman olurken elini ağzına kapattı. "kim taehyung!"
gelinliğinin eteklerinden tutarak sahnenin merdivenlerinden çıktı. "tanrım, sizin çok büyük hayranınızım!" demişti heyecanla. arkada enstrümanlarının başında duran üyeleri görüp hafif bir çığlık attı. "poseidon düğünümde mi gerçekten? jungkook'un bunu yaptığına inanamıyorum!"
namjoon gülümseyerek kızla konuşmaya başladığında taehyung gözlerini devirmişti. her zaman flörtöz bir tavrı olan liderleri, hayranlarıyla flört ederken hiç çekinmiyordu. hayranları evlenmek üzere olsa bile.
kız namjoon'la konuşurken heyecandan titriyordu. ardından tüm üyelerle tek tek fotoğraf çektirmiş, heyecanla sahneden inmişti. çok ünlü bir grup olmadıkları için hayranlarını gördükleri zaman hepsi mutlu oluyordu.
düğün saatinin üzerinden yarım saat kadar geçtiğinde jungkook'un hâlâ ortaya çıkmamasının üzerine etrafta huzursuzluk oluşmaya başlamıştı. davetliler birbirlerine bakıp rahatsızca kıpırdanıyorlardı. herkesin bay jeon diye hitap etmesinden onun babası olduğunu anlamıştı taehyung. adam sinirli gözüküyordu, eşiyle konuşurken "ne zaman gelecek bu?" diyordu.
taehyung ortamdan oldukça sıkılıp arkasındaki arkadaşlarına baktı. "ben bir sigara içip geleceğim."
arkadaşları onu onaylamıştı, onlar da oldukça sıkılmış görünüyordu. taehyung gitarını bırakıp sahneden inmişti. arka kapıdan çıkıp çöp kutularının olduğu yere ilerledi. orada kimse yoktu. çöp kutularının yanındaki uzun duvara yaslanıp cebinden çıkardığı sigarayı dudaklarının arasına alıp yakmıştı. sıcak bir gündü, başına vuran güneş onu terletiyordu. etrafına bakınıp sigarasını içerken duyduğu sesle yukarı baktı.
"hey!"
jungkook binanın penceresinden sarkarak kendisine bakıyordu.
belinin yarısına kadar sarkmıştı. üstünde kolları dirseklerine kadar katlanmış beyaz bir gömlek vardı. siyah saçlarına özenle şekil verilmişti. tamamen damat gibi görünüyordu fakat aşağıda gelinin yanında olması gerekirken orada ne yaptığını anlayamadı taehyung.
"şşt, taehyung'tun sen değil mi?"
taehyung kaşlarını çattığında jungkook aceleci bir tavırla "bana yardım et!" dedi. "buradan çıkmalıyım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jamais vu
Fanfictionlütfen bana bir çözüm bul kalbimin yeniden atmasını sağlayacak bir çözüm • taekook, texting 120419