13'

29.5K 3.2K 3.2K
                                    

younghyun'la buluşacağım gündü. sabah erkenden kalkmış, evde bulabildiğim birkaç meyveyle kahvaltı yapıp duş aldıktan sonra hazırlanmaya başlamıştım. bir yıla yakındır yüzünü görmesem de bugün ona iyi görünmek istiyordum. kendi başımın çaresine bakabildiğimi göstermek istiyordum.

bu yüzden özenle hazırlanmaya başladım. taehyung'un bana bara gittiğimiz gece giymem için verdiği zincirli siyah pantolonla siyah tişörtü giydim. kırmızı oluşuna hiç alışamadığım saçlarımı alnımı açıkta bırakacak şekilde geriye doğru şekillendirdim. ayna karşısında uzun süre üstümü düzeltip dursam da kendimi bir türlü hazır hissetmiyordum, bir şeyler eksikti. bu yüzden taehyung'un odasına girip kullanabileceğim bir şeyler olup olmadığına bakmaya karar vermiştim.

odasına girdiğimde hemen içerisini incelemeye başladım. daha önce sadece bir kez içeri girmiştim, girmek de istememiştim çünkü taehyung'la ilgili her şeyden mümkün olduğunda uzak durmaya çalışıyordum. bu yüzden girdiğimde daha önce inceleme fırsatı bulamadığım odayı incelemeye başladım. müzikle ilgilendiğini anlamak zor değildi. odanın her yeri eski rock gruplarının posterleriyle kaplıydı. yerde duvara yaslı halde duran bir akustik gitar vardı. eşyalarımı hep sade ve düzenli tutan benim için çok dağınık bir odaydı. yatak örtüsü dağınıktı, yerde çıkarıp attığı kıyafetleri vardı ve çalışma masasının üstü tamamen yığınlarla doluydu. yaklaşıp masanın üstüne baktığımda duvarlarda posterlerini gördüğüm eski grupların plaklarını sakladığını gördüm. eski model bir gramofonu bile vardı. masanın üstünde on, on beş kadar buruşturulup bırakılmış kağıt vardı. merakıma yenik düşüp kağıtları açıp içine baktığımda karışık kara kalem çizimler olduğunu gördüm. çığlık atan bir adam, elinde balon tutan bir kız, yeontan, değişik notalar... hepsi öyle etkileyici çizimlerdi ki buruşmuş kağıtları tek tek açıp incelerken buldum kendimi.

çizimlerine dalıp gittiğim dakikalar sonrası kendime gelip açtığım kağıtları tekrar buruşturmaya başladım. odasına girip özelini böyle karıştırdığım için biraz utanmıştım. buraya geliş amacımı hatırlayıp çekmeceli komidinin üstünden taehyung'un parfümlerinden birini aldım. bunu yaptığım için de birazcık utanıyordum ama başka seçeneğim yoktu. buraya gelirken hiçbir eşyamı yanıma almamıştım ve dışarı çıkıp alışveriş yapmayı bırakın resmen hapis hayatı yaşıyordum. eh, taehyung'un eşyalarını kullanmaktan başka bir çarem de yoktu. kokusunu beğendiğim parfümü boynuma bir iki kez sıkıp bıraktım. işime yarayacak başka bir şey bulmak için çekmeceyi açtığımda siyah bir göz kalemi bulmuştum. komidinin üstündeki küçük aynaya bakarak göz kalemini hafifçe sürdükten sonra yerine bıraktım. çekmeceyi kapatmak üzereydim ki içindeki küçük kutuyu görmemle duraksadım. kapağı kapalıydı. bir yanım beni ilgilendirmediğini haykırırken diğer yanım kutuyu açmam için bağırıyordu. tanrım, beni tanıyan herkes ne kadar meraklı olduğumu bilirdi. önümde kapalı bir kutu varken, ve bu kapalı kutunun sahibi yine bir kapalı kutu olan taehyung'ken nasıl açmamam beklenirdi ki?

kötü hissetsem de şeytanıma söz geçiremediğimden kutuyu elime alıp kapağını açtım. kilidi falan olmasını bekliyordum ama beklediğimin aksine açılmıştı. içinde orta boylu, dümdüz siyah kapaklı bir defter vardı. merakım daha da artarken defterin kapağını aralamıştım.

tüm sayfalar simsiyahtı. üstüne beyaz kalemle yazılar yazılmıştı. küçücük harflerle yazılmış olmasına rağmen neredeyse yarısından fazlası doluydu. en başından başlayıp inceledikçe bunun bir çeşit şarkı sözü defteri olduğunu anlamıştım. taehyung'un yatağına oturup defteri okumaya başladım. bazıları yarım bırakılmış, bazıları sayfalarca süren sözler yazılıydı. taehyung'tan nefret etsem de hakkını vermeliydim, yazdığı her kelimede tüylerim diken diken oluyordu. sayfaları çevirirken zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım bile. ve o satırlara sıra geldiğinde tırnaklarımı yemeye başlamıştım.

jamais vuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin