bir

7.2K 558 280
                                    


"Burdayız Lisa!"

Lisa elinde ki bavulun kulpunu bırakıp kendisine el sallayan ikilinin üzerine koşmaya başladı.
"Hey yavaş ol-" siyah saçlı kızın konuşmasına fırsat vermeden 'two kims' in üzerine çoktan atlamıştı bile La Lisa. Jisoo yüzüne dağılan siyah saç tutamlarını elleriyle düzeltti. Havalimanının ortasında üçüde yere çakılmıştı.

"Of Lisa ya... sakin olsana kızım!"

Jennie turuncu saçlı kızın kolları arasından çıktı ve üzerini silkeledi. Lisa hâla bir çocuk gibi Jisoo'nun üzerinde tepiniyor ve çığlık atıyordu. Jennie gözlerini devirdi ve yerde sürünen ikiliyi kollarından tutup havaya kaldırdı.

"Sakin ol çılgın kız." Jennie Lisa'nın turuncu saçlarını karıştırmıştı, "Yah! Sakin kalamıyorum! En sonunda Tayland'dan Güney Kore'ye kankalarımın yanına geldim!'

Jisoo kahkaha atmıştı, "Şimdi neden dansçı olduğunu anlıyorum. Böyle müthiş bir enerjiyle başka hangi mesleği seçebilirdin ki?"

*******

Eve gelinmiş, Lisa'nın eşyaları yerleştirilmiş ve yemekler yenmişti. Şimdi ise terasa oturulmuş çay eşliğinde sohbet ediliyordu. Lisa, yakın dostları Jisoo ve Jennie'ye uzun süre dans eğitimi aldığı Tayland'da yaşadıklarını nefes almadan anlatıyor, bu hâli Jisoo ve Jennie'yi güldürüyordu.

"Hey şurda ki yanıp sönen kırmızı ışıkta ne oluyor?"

Lisa bir anda durmuş ve karşıda göz kırpar gibi bir yanıp bir sönen feneri işaret etmişti. Jennie gerindi ve uykulu bir sesle konuştu, "Orası Kuzey Kore ile Güney Kore sınırının sıfır noktası. O feneride sınırda ki askerler kullanıyor sanırım."

Lisa'nın kafasında ki tilkiler parende atmaya başlamıştı. Jisoo bunu dev gibi açılan o koca kahverengi gözlerinden anlamıştı. Kolunun altında ki yastığı turuncu kafaya fırlattı. "Yine ne geçiyor o küçük kafandan?"

"Off sanane ya sıkıcı teyze."

"Sen kime sıkıcı teyze diyorsun hm?"

Jisoo Lisa'nın üzerine atlayıp onu gıdıklamaya başlamıştı. Jennie yine aynı uykulu sesiyle konuştu; "Millet hadi yataklarımıza gidelim ben ayakta uyuyorum gâliba."

********

"Off hadi ya."

Lisa elinde ki telsizin antenini uzatmış hoperlöründen yayılan cızırtıyı dinliyordu. Bir yerde 'sınırda telsiz açarsanız karşı taraftan yayılan radyo dalgalarını yakalayabilirsiniz' diye bir şey okuduğunu çok iyi hatırlıyordu. Nedensizce Kuzey Kore'yi merak ediyordu işte.

Oflayarak masaya oturup akşam yemeğinden kalma et kızartmasını yerken aklına gelen fikirle kendini terastan sarkarken bulmuştu. Dengesini kaybetmemek adına bir eliyle trabzanı kavradı. Dolayısıyla da telsiz kızartmayı tuttuğu eline gitmişti. (En tehlikeli anlarda bile yemekten vazgeçemiyordu ne yazık ki.) Amacı telsizi uzun kollarının yardımıyla olabildiğince yukarı kaldırıp frekansı yakalayabilmekti. Her şey iyi gidiyordu ta ki bir atmaca etin kokusuna gelip hem eti hem de telsizi kapana kadar.

"Ne? Nasıl olur!? Şaka gibi ya.." sınıra doğru uçan atmacayı izlerken mırıldanmıştı. Atmaca ışığı yanıp sönen fenere doğru uçuyordu.

"Sen ne yapacaksın ki o telsizi? Neyse, umarım Jennie telsizinin tekini atmacaya kaptırdığımı anlamaz."

Masada ki diğer telsiz eşini alıp odasına doğru ilerken kendi kendine konuşmuştu, "Fazla merakım yine başıma iş açtı ya."

******

"Alo! Alo hey! Orada kimse var mı? Orada kimse var mı?"

Lisa tatlı uykusundan cızırtılar eşliğinde uyanmış, daha doğrusu uyandırılmıştı. "Bu ne ya?"

"Hey! Seni duydum! Seni duydum!"

Lisa gözlerini ovuşturduktam sonra sesin kaynağını aradı.

Gözleri masanın üzerinde ışığı yanıp sönen telsizin üzerinde durmuştu.

onsra ❥chaelisa ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin