Başlangıç - Tanıtım

992 44 43
                                    

Sene 1712

Nefesi tükenme noktasına varana dek büyük ve karanlık ormanda, sarı saçları etrafa savrulurken hiçbir şeye çarpmamaya dikkat ederek koşuyordu genç kız. Ardına asla bakmıyor, varacağı noktaya biraz daha geç kalırsa geçidin kapanacağından korkuyordu. Tam da anlaştıkları gibi ay karanlık gökyüzünde tamamen yükseldiğinde kapanacaktı geçit. Günlerdir buna hazırlanıyordu aslında fakat son anda çıkan ufak bir talihsizlik yüzünden teyzesiyle yaşadığı ufak evden zamanında çıkamamıştı. Biricik sevgilisi kim bilir kaç dakikadır bekliyordu geçidin diğer tarafında. Ah, keşke o da geçebilseydi onun dünyasına fakat bu mümkün değildi. Onların ülkesinden dışarı çıkmak kesinlikle yasaktı ve bu yasağı çiğneyen infazla cezalandırılıyordu. Aralarındaki husumet yüzündendi her şey. Bu yüzden her seferinde genç kız gidiyordu yanına.

Kalın gövdeli siyah ağaçlar arasında dakikalarca koştu. Yankı yapan hayvan seslerini umursamayı uzun zaman önce bırakmıştı. Bir tek bu ormanda olduğunu duyduğu fakat asla görmediği canavardan biraz ürküyordu ki onda bile insanları suçluyordu aslında. Hiçbir hayvan siz ona bir şey yapmadıkça size zarar vermezdi. Tam olarak bunu düşünüyordu. Çünkü sevgilisi böyle söylemişti ona. Böyle söyleyerek düşüncelerini değiştirmesini sağlamıştı. Hayvanlara, bitkilere karşı özel bir ilgisi vardı, ailesinin aksine. Genç adamın ailesi bu tür şeylere her zaman karşı olmuşlardı da, tanıştıkları zaman genç kız yardımcı olmuştu bu yanının ortaya çıkmasına. Kaba denebilecek kadar kötü gözüken, aslında tam tersi bir ruha sahip biriydi Okhan. Sadece ailesinin korkusundan gizlemişti iyi yanını yıllarca. Biricik sevgilisiyle öğrenmişti baş kaldırmayı. Beraber birbirlerinin birçok yanını geliştirmişler, olduğundan çok daha iyi hale getirmişlerdi.

Kalbi artık göğüs kafesini kırmak istercesine atmaya başlamışken sonunda gördü geçidin etrafa yaydığı parlak beyaz ve mor ışığı. Henüz görememişti biricik sevgilisini fakat yine de bağırdı. Geçidi onun açtığını biliyordu. Her dolunayda olduğu gibi...

"Geldiiiiim!"

Geçit kapanmak üzereydi ve üzerindeki beyaz elbisenin etekleri onu fazlasıyla yavaşlatıyordu. Bu yüzden, kimsenin de olmadığını fırsat bilerek iki eliyle sımsıkı tutarak topladı eteğini. Birkaç çalı çırpı biraz çizecekti beyaz bacaklarını fakat ziyanı yoktu. Şimdi kalan son enerji kırıntılarıyla biraz daha hızlı ve rahat koşabiliyordu en azından.

"Çabuk ol, sevgilim!"

Geldi sayılırdı. Şimdi görebiliyordu o çok özlediği sert yüz hatlarını. Kapanmak üzere olan geçitten son anda kendini içeri atmayı başarabildiğinde neredeyse düşecekti de tutunduğu hafif kaslı kollar buna engel olmuştu. Nefes nefese, saçları birbirine girmişken hiç düşünmeden başını sevgilisinin göğsüne yasladı. Kendinin hızla atan kalbinin aksine onun ki öyle huzur vericiydi ki... Biraz burada soluklanmak, sesinde huzur bulmak istiyordu.

"Neden bugün geç kaldın benim güzel Ay Tanrıçam." derken çok sevdiği altın sarısı, sırma saçları okşamaya başladı genç adam.
Onu öyle çok özlemişti ki... Yirmi dokuz günde bir, sadece dolunay çıktığı vakit görüşebiliyorlardı. Güzeller güzeli Ay Tanrıçasının ülkesinin lideri, onun bizzat öz amcası, aralarında çıkan bir savaş sonrası bir büyü yaptırmıştı. İki ülkenin de mensuplarından kimse bir diğerine geçemiyordu. Geçerse anında infazla sonuçlanıyordu hayatı fakat genç kızın bir tek dolunay vakti bağışıklığı vardı bu büyüye karşı. İki sevgiliden başka kimse bilmiyordu bunu. Zaten onlarda tesadüfen fark etmişlerdi. Savaş başlamadan kısa bir vakit önce tanışmışlar, zamanla birbirlerine aşık olmuşlar ve gizli gizli görüşmüşlerdi. Büyü yapılınca da genç kız canı pahasına bir dolunay vakti karşı tarafa geçmek istemiş ve hiçbir şey olmamıştı. Bu yüzden yirmi dokuz gün birbirlerinin yüzüne hasret kalıyordu iki genç aşık. Bu asla aşklarının tükenmesine neden olmuyordu. Aksine gün geçtikçe daha da artıyordu.

Efsunlu (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin