Bölüm 3

218 21 13
                                    

Yaşlı denebilecek kadar yaşı bir hayli ilerlemiş Kral Minos önündeki büyük masanın üzerine serdiği parşömenin iki yanına yasladı yüzük dolu ellerini. Güvendiği tek dostu Takis haricinde kimse yoktu koca odada. Oğluna ve eşine bile anlatmamıştı üzerinde günlerdir çalıştığı bu planı. Kimseye bir şey sezdirmemek, endişeye mahal vermemek için gizli tutuluyordu.

"İlk olarak karanlık ormandan gireceklerdir." dedi Takis.

Buraya girmeleri için başka bilinen bir yol yoktu. Bundan asırlar önce ataları bir yol bulduysa da, tozlu kitaplar arasına işlenemeden yok olup gitmişti.
Uzun sakalı arasından çenesini kaşıdı Minos.

"Biliyorum biliyorum. Bizim onları hazır da beklememiz gerekiyor."
"Her gün askerlerimiz ormanın girişinde ve iç taraflarında konuşlanıyorlar kralım."

Ne vakit geleceklerini kestiremiyordu yaşlı kral. Bir dakika sonra da gelebilirdi Khan, yıllar sonra da... Anlaşmayı getirecekti, kabul edilmeyecekti. Belki de ondan önce saldırmalıydı. Onunla bir kez savaşmıştı ve ne kadar tehlikeli olabileceğine bizzat yakından şahit olmuştu. Bu kez o kadar masumun kanının dökülmesini istemiyordu.

Parşömene işlenmiş harita üzerine sembol olarak yerleştirdiği taşları planı tekrar ederek hareket ettirmeye başladı.
Vakit gece yarısını çoktan geçmiş, nöbetçiler hariç birçok insan odalarına çekilmişken tüm detaylarıyla masaya yatırılmış, her ihtimal göz önüne alınmış bir plan vardı önlerinde. Anlaşılan o ki, onlar gelene kadar da bitmeyecekti bu endişe.

***
Genç kız odasında bir sağa bir sola yürüyor, dün akşam yolladığı mektubuna hala bir cevap bekliyordu. Eline ulaşır ulaşmaz cevap verirdi Okhan. Oysa bu kez üzerinden neredeyse bir gün geçmesine rağmen herhangi bir yanıt alamamıştı. Sürekli etrafını tarıyordu belki yeni bir şey gelir de, fark edemez diye. Sırf bu yüzden kendi evine dönmüyordu. Okhan bilmiyordu orayı. İletişimleri zaten kopuk kopukken birde böyle bir şeyi göze alamamıştı genç kız.
Hala saraydaydı. Başına bir şey gelmiş olma ihtimalinden korkuyordu.
Bu gece hilal gökyüzünde kendini gösterdiğinde her zamanki yerde buluşmak üzere sözleşmişlerdi en son mektuplaşmalarında. Şimdi ise bir cevap alamadığından gelip gelmeyeceğini de bilemiyordu.

Umutsuzca geri geri yürüyerek pencereden uzaklaştı, elbisenin eteğini bile düzeltmeden yatağına oturdu.

"Neredesin Okhan..."

***
İki gündür içinde bulunduğu odadan artık sıkılmaya başlamıştı genç adam. Ablası, babası ve emrindeki birkaç asker ile buraya kapanmışlardı. Savaşın ve anlaşmanın son planları üzerinde çalışıyorlar, Okhan'ı da bırakmıyorlardı. Oysa onun aklı sevdiği kadındaydı. Bu gece buluşacaklarına söz vermişti. Çok özlemişti aynı zamanda. Bir yandan da aklından geçenlere dikkat etmek için çaba gösteriyordu. Sabahın erken saatlerinde Ay tanrıçasını düşlerken yakalanacaktı az kalsın.

Gökyüzünü kaplayan beyaz bulutlar ve mavi renk kendini yavaş yavaş karanlığa bırakıyordu. Her an ay kendini gösterebilir, güneşin yerini alabilirdi. Okhan'ın buradan çıkması lazımdı.

"Ben gidiyorum." diyerek oturduğu yerden kalktı bir anda.

Ne planı ona gösteriyorlar, ne de odadan dışarı çıkarıyorlardı. Neden yanlarına aldıklarını da anlamamıştı zaten.

"Nereye?" dedi Kral.
"Burada bir işe yaradığımı zannetmiyorum."
"Sadece burada değil, normalde de bir işe yaramıyorsun." dedi Aello suratına bile bakma gereği duymadan.
Okhan sadece ters bir bakış attı ona.

"Gidersen tekrar katılamazsın." dedi bu kez kral.

Okhan sadece omuz silkti. İstediği buydu. Meraklı değildi dev planlarına.

Efsunlu (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin