Arabayı şirketin önüne park ettikten sonra indim ve merdivenlerden çıkmaya başladım. Bu şirket bana aykırı bir şekilde beyazdı.Tüm saflığı-hiçte saf işlere bulaşmadı ama- ve masumluğuyla beyazdı.Duvarları, mobilyaları, kapıları. Şirket kapısından içeri girdim ve tam önüme bakarak asansöre yürüdüm. Hiç bir günaydın sözcüğüne cevap vermiyordum. Umursamaz halimi bildiklerinden artık onlarda umursamıyolardı cevap vermediğime. Asansöre gelip düğmeyi bastım. Ve beklemeye başladım. Bu asansör sadece bir kata yani benim olduğum kata çıkıyodu. Ve bunu sadece ben kullana bilirdim.
Asansör kapıları açıldıktan sonra içeri geçtim ve 14. katın numarasını bastım. Aynada kendime baktım. Hiç şirket havasında giyinmemiştim. Zaten hiçbir zaman kalem etek ve gömlek giymezdim işe. Üzerimda dar deri siyah bir tayt ve siyah uzun kollu bir tişört vardı. Ve siyah spor ayyakabıları. Saçım her zamanki gibi açıktılar. Siyah saçlarım.
Asansör kapıları açıldıktan sonra asansörden çıktım. Odama doğru yöneldim ve kapımı açıp içeri girdim. O boğucu masum beyazdan kurtulup kendi siyahlığıma girmiştim. Üvey babam aslında "rahmetli" üvey babam beyazı severdi. Nasıl ben siyahı seviyorsam oda beyazı severdi. Ama ben siyahtan nefretde ederdim. Üvey babam hiç beyazın insanı diğildi. İşleri hep koyu siyahlıkta işlerdi. Ama zaten o öldükten sonra şirket bana kaldı. Daha doğrusu bütün mirasları bana kaldı. Şirket tüm yasalara aykırı iş yapan şirketlerle ortaktı. Zaten şirketin başına geçtiğimde onlarla olan ortaklığı bitirmiştim. Ne kadar siyahın adamı olsamda bundan kurtulmak istiyorum. Çünki artık ben yavaş yavaş çökmeye başlıyorum. Bu sanki denize girmek gibi. Denize giriyosun aynı siyaha girdiğim gibi. İlk başta üşüyorsun. Yavaş yavaş su dizlerini geçiyo. Hala yürüyosun. Bende hala yürüyorum. Ama hissediyorum. Bir gün o siyahın denizinde ayaklarım yere deymiycek ve benim yürümek yerine yüzmem gerekecek. O andada ben yüzmiycem. Boğulucam yavaşca. Ve sonrada ölüm gelicek. Karanlığım sonsuzluğa dönüşüp benimle kalıcak. Artık çabalamamda işe yaramıycak. İki kere su yuttuysam ben bir daha çıkamam siyahın denizinden.
Odamdaki pencere tavandan yere kadardı. Önünde koltuklar vardı. Çalışma masam odanın giriş kapısından sağdaydı. Koltukta oturmaktansa pencerenin önüne yürüdüm. Dışarıya baktım. Ferahlatıcı bir manzara vardı önümde. O manzaraya bakarak düşüncelere daldım. Eski anılar dolmaya başladı zihnime. Beni doğduğum andan beri siyah yapan anılar. Kapımın açılmasıyla düşüncelerden ayrıldım. Ama arkamı dönmedim. Çünki kapımı sadece ve sadece hayatdaki tek dostum olan insan kapımı çalmadan içeri girerdi. "Günaydın"
Merve. Arkamı döndüm ve tekli koltuklardan birine oturdum. Oda benim çarpazımdaki üçlü koltuğa oturdu.
"E? Nasıl gidiyo sıkıcı işlerin?"
"Aynı. Şirketime yeniden ortak olmak isteyen çok şirket var. Ama onlarla ortaklık kurarsam batarım. Biliyosun siyah olsamda kurtulmaya çalışıyorum bu bokluktan"
"Zorlayan oldumu hiç? Yani ortaklık konusunda?"
"Oldu. Ve bende hal ettim"
"Polisler?"
"Napa bilirlerki? Polislere gitseler ne diyecekler? Memur bey Atahan şirketi benim gözümü korkutmak için dövdüler falanmı diycek?"
"Sende haklısın neyse. Ha şey Leyla bir şirketin yarına toplantısı olduğunu söyledi"
"Leyla?"
"Asistanın seni salak!"
"Öf neyse ne? E toplantı ne zaman? Ve dosyalar nerde?!"
"Çıldırma Leylaya söyliyeyim getirsin şimdi"
"Kahvede söyle"
Merve çıktıktan sonra yeniden manzaraya döndüm. İstanbul. Aşıktım bu şehire ben. Bir başkaydı gözümde. İzmirden İstanbula ilk geldiğim gün. Sevinmiştim. Hemde çok. Şimdi elimde olan her şey hayalimdi. Ve hayalim gerçekleşdi. Ama. Bu yola gelene kadar neler kaybettim, neler yaşadım, neler gördüm. İnsanın hayalleri gerçekleşebilir, ama insan mutsuzsa o hayallerin bir çöp kadar değeri kalmaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın tutsakları
Teen FictionÇoğu hikayelerde kız beyaz erkek siyahtır.Kız erkeğin aydınlığı olur. O karanlıkta erkeğe yol gösterir. Ama bu hikaye öyle diğil. Bu beyazla siyahın hikayesi diğil. Bu siyahın hikayesi. İki tarafda siyah. İki tarafda dibe batmış. İki tarfda o k...