Annem ve babamın yıllarca çocukları olmamış. O yüzden benim doğmamı dört gözle beklemişler. Babaannem tüm Trabzon’a rezil olduk Hikmet’in dölü kurumuş, karısı da kısırmış, diyor herkes diye her zaman söyleniyormuş. O zamanlar annemler, babaannem, başından üç tane evlilik geçmiş ve bir türlü mutluluğu yakalayamamış halamla beraber aynı evde yaşıyorlarmış.
Babam bir gün yatmadan önce oturmuş ve anneme,
- Hanım Allah bize de bir evlat nasip eder inşallah, bu şerefsilerin diline Allah kimseyi düşürmesin. Anam değil ya kim olursa olsun hepsi aynı.
- Sabahta akşama kadar Satı Hanım görümcelik yapıyor bana, annenle Hatice teyzelere gidiyorduk bu gün, Hatice teyzenin kocası felç olmuş, kadın altından alıyormuş *(bebeklerin kakalarını temizlemek gibi kadında kocasının altını temizliyormuş). Vallahi her işi gördüm, evi cıncık gibi tastamam ettim. Evin önüne de sacı kurup katmerle lahana böreği yaptım. Hasta ziyaretine boş gidilmez ya! Orda bir Satı Hanım varmış; Anam bacım gelin yan gelip yatıyor sacın külleri etrafa savruluyor, gezmede eli değmiyor ki götünü kaldırıp temizlesin, dedi. Bende hiç sesimi çıkarmadım. O sırada Medine teyze geldi. Annene;
- Kız Sultan! Hayrola nereye böyle?
- Hatice’ye gidiyoruz hasta görmeye. Kocası pek perişanlaşmış diyorlar. Sevaptır gidelim bir görelim dedik haline hatırını sorarız ne haceti varsa öğreniriz. Onlar Hikmetimin düğününde az yardım etmediler.
- Doğru söylüyorsun, vallahi çok iyi adamdır. Hiçbir kötülüklerini görmedim. Çokta yardım severdir.
- İnkâr edersem zaten; gözüme, iki dizeme vurur.
- Kız Sultan karı! Bu kısır gelini ne gezdiriyorsun yanında?
- Hadi Medine hadi! İşine bak sen.
- At gitsin bunu kısır gelin evin bereketini de götürür. Hikmet evlenmeden bir yıl önce, hatırlar mısın bilmem, sizin fındık ağaçların dalları yerleri süpürüyordu. Herkes hayran kalmıştı. Evlendiği seneden beride bet bereket yok hiç, dedi.
O arada bunları anlatırken bir yandan da ağlamaya başlamış. Annem babamın yanına oturarak,
-Bir canım sıkıldı, Hikmet artık bu böyle olmayacak Ordu da bir türbe varmış. Oraya giden herkesin çocuğu oluyormuş ne olur bizde gitsek, demiş.
Babamda kabul etmiş türbeye 2 koyun kesmişler ve onların inanışına göre bundan sonra ben olmuşum. Babaannemin ahdi varmış. Eğer babamın çocuğu olursa köyü meydanında eşek gibi anıracağım, Satı da bana kamçı vuracak kırk kere demiş ve dediğini de yapmış.
Evlerimiz ben bir aylıkken ayrılmış biz şehre taşınmışız, her zaman el bebek gül bebek bakılmışım. Annem bacakların çarpık olmasın diye hazır bez bile kullanmazdın sana uygun bez dikerdim her zaman der. Tabi birde her hafta beni nasıl süt banyosu yaptırdığını anlatır.
- Eskiden çok tatlıydın Aslı
- Niye? Şimdi acı mıyım?
- Gel de bir öpeyim, bakıyım tatlanmış mı öpücüklerin.
- E hadi bak bakalım.
- Kartlaşmış sanki artık koca kız oldun.
- Ya demek öyle anneciğim.
- Şaka yaptım kuzum, bal kaymak gibi öpücüklerin, tazecik bir kız olduğun buradan belli.
- İlahi annem, sen adamı gülmekten öldürürsün.
Annemin tükürüklü öpücüklerinden sonra yüzümü yıkamaya banyoya gittim. Kaşlarımın arasında kocaman kırmızı bir sivilce vardı. Öce sıkılır mı acaba diye bir yokladım ama sertti, yine de biraz sıkmaktan zarar gelmezdi. Sıktığımda canım çok yandı ve sivilcenin gerçekten çok sert olduğunu gördüm içinde çok az su gibi bir sıvı çıktı. Banyoda asılı havluya annem görmeden sildim. Sonuçta tekrar yıkayacak halim yoktu, gerçekten çok üşengeç olmuştum.
Akşam babam gelirken birer kiloluk iki kese kâğıdında siyah çekirdek getirdi.
- Of! Tam benim sevdiğim gibi bol tuzlu, dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİVİLCELİ KIZ
Literatura Femininatamda hayatının en güzel döneminde yüzü sivilcelerle dolan bir genç kızın arkadaşları, ailesi, aşkı arasında dışlanmışlığı ve kalabalık içindeki yalnızlığını anlatan, sosyal hayatı çöküntüye uğrayan bir genç kızın,tutunmak için çabaları...