Sevgili Charles,
Bugün senin doğum günün, ve bunu tek kutlamak bana kendimi kötü hissettiriyor.
Bugün senin için bir pasta aldım, senin sevdiğin gibi çikolatalı olanlardan. Hem de bunu Pastacı Bob ile beraber yaptık. Bob ve ben senin onun pastalarını ne kadar sevdiğini hatırlıyoruz. Biraz zorlandım ama pastan çok güzel oldu. Bob ile pastayı bir kutuya koyduk ve Bob sana küçük bir kağıt üzerinde mutlu yaşlar dileklerini iletti. Seni çok özlüyor. Ben de seni çok özlüyorum. Gelmiyorsun.
Eve gittiğimde pastayı en sevdiğin petrol mavisi servis tabağına yerleştirdim. Üstüne 4 tane mum koydum ve ben mumları yaktım. 4 uğurlu sayındı, hep doğum günü pastalarında 4 mum olsun isterdin. Sonra gelmeyeceğini bildiğim halde seni bekledim. Bekledim, bekledim, bekledim ve bekledim. Gelmedin. Tabağı alıp masadan fırlattım. Seni her gün bekledim Charles, her gün, her saat, her dakika, her saniye. Ama gelmedin, hiçbir zaman aramadın beni. Nerede olursam olayım telefonumun sesini hep açık tuttum, olur da bir gün beni ararsan ulaşabilmen için. Seni beklemek istemediğim için, sensiz bir dakika daha geçirmek bile istemem. Buna daha fazla katlanamıyorum.
Sonra mumlar eridi, eridi, eridi ve eridi. Sonra mumlar bitti. Pastanın üstüne dökülen mum damlalarını aldım ve pastayı buzdolabına yerleştirdim.
Bob'un kutunun üzerine yazdığı notu alıp panoya astım. Sonra gözlerim mutfak duvarındaki düğün fotoğrafımızda gezdi. Ne de mutluyduk o gün, değil mi Charles?
Ama şimdi yanımda yoksun. Bir gün geleceksin yanıma değil mi? Unutmazsın beni değil mi? Seni çok seviyorum Charles, nice 34 yaşlara.Emma uzun süre duvardaki fotoğrafı izledi. Charles'in gözlerinin içi gülüyordu. Söz vermişti o gün ona Charles, "Seni asla bırakmayacağım Emma, istersen beni sevmekten vazgeç istersen dünyanın öbür ucuna git, seni her zaman seveceğim." Emma'nın elini alıp göğsüne, kalbinin üstüne koydu. "Çünkü burası sana ait Emma, ve hep öyle kalacak bebeğim."
Emma'nın gözlerinin içi parıldıyordu, "Ben de her zaman seni çok seveceğim Charles, çünkü benim kalbim de sana ait."
İki eş öpüştüler ve yüzükleri gölü izlemeye koyuldular.
------
Emma ertesi gün gözleri şiş bir şekilde uyandı. Aynaya baktı ve ağzından olumsuz anlamda bir inilti çıktı. Gözleri son derece şişmişti. Emma dün gece düğün fotoğraflarını kucaklayarak saatlerce ağlamıştı. Düğün fotoğraflarını açtığı yetmemiş gibi bir de düğün gününü izlemişti. İşte o sırada daha fazla dayanamayıp yaşlı gözlerini sildi. Yatağına yattı.
Açık olmak gerekirse yüzü hafif bir makyaj ile halledilebilecek durumdaydı. Ama Emma bunu yapamayacak kadar yorgun hissediyordu. Sonra müşterilerin gözünde oluşturacağı imajı düşündü ve yüzünü düzgün bir hale sokması gerektiğine karar verdi. Her ne kadar çalıştığı lokantanın sahibi ile arası iyi olsa bile onun bu iyi niyetini suistimal etmeyi hiç istemezdi.
Charles gittikten sonra Emma bir lokantada garson olarak çalışmaya başlamıştı. Maddi olarak eskisine göre çok daha kısıtlı ve dikkatli bir şekilde yaşaması gerekse de bu duruma alışmıştı. Başka çaresi yoktu.Emma üstüne beyaz bir kazak giydi. Altı için ise siyah dar bir tayt giydi. saçlarını dağınık bir topuz yaptı ve yanlarını dışarı çıkardı. Yüzü için temizleme köpüğünü ardından nemlendiricicisini sürdü ve hafif bir makyaj yaptı. Kahvaltı yapacak hali pek olmasa da öğlene kadar açlıktan dolayı karın ağrısı ile gününü geçirmemek için dünden hazırladığı salatasını buz dolabından aldı. Üzerine biraz nar ekşisi koyup kapağını kapattı. Ardından salatayı çantasına yerleştirdi ve deodoranntını sıkıp evden çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blues/bunalım
Romance"Charles, seni çok özleyeceğim." "Ben de seni özleyeceğim bebeğim, şu iş seyahatinin şimdiden bitmesi için şimdiden can atıyorum." "Ah ben de Charles, ben de. Seni göremeyecek olmak bana kendimi kötü hissettiriyor." *anaons yapılır* "Emin ol be...