Valizimi odamdan çıkarmaya çalışmaya çalışıyordum.. "Ahh lanet şey hadi offf!"
Valize ölü it koysam bu kadar ağır olmazdı!
Annemle babamın kapıda ağaç olduklarını biliyordum. Zaten babamın gür sesi çok geç kalmadı. "Kuzum hadi ama ne oldu?!"
"Ya baba yardım eder misin?! Valize galiba çok kitap koymuşum taşıyamıyorum!"
Babamın paytak ayaklarıyla koridora girdiğini anladım. Ve artık odamın kapısının önündeydi.
"Ver bakalım kitap kurdu. Taksiye geç kalacaksın" Sonra bana göz kırptı. Ahhh canım babam ya nasıl da beyazları ortaya çıkmış tontişim benim nasıl hiç dikkat etmemişim?Sonunda annemin yanına gelmiştim taksici de zaten kapıdaydı. Annemle babama kocaman sarılıp öptüm. Annem çok mutsuz görünüyordu. Zaten kampa pek gönüllü değildi babamla çok ısrar etmemiz sonucu izin vermişti. Of ya keşke o da mutlu olsaydı!
"Ya anne böyle yapma"
"Of hadi canını sıkma kızım sen"
Tekrardan sarılıp taksiye ilerledim. Zaten taksici valizi bagaja koyup arabaya binmişti.
Bende atlayıverdim. Taksi hareket ederken annemle babama hâlâ kocaman öpücükler yolluyordum. Sonunda annemin kahkaha attığını gördüm. Ve huzurla camdan dışarıyı seyre koyuldum.Bu kampı sene başından beri bekliyordum.
Sonunda üniversite sona geçiyorduk. Ve ağostos ayındaydık. okul bize hem çalışmak hem de tatil yapmak için böyle bir kamp hazırlamıştı. Allahım Harika! Deniz kenarı kum güneş Kitaplar ve ben. Ancak sıçtığımın arkadaşı Uğur son iki hafta gelebilirmiş. Neyse en azından gelecek ya! Tabi annesinin kucağından ayrılabilirse...Taksi garın önünde durmuştu. Valizi nazikçe bavuldan çıkarıp bana verdi bende zar zor çekerek bizim toplanma alanımıza getirdim. Hızlı adımlarla gara yürümeye çalışıyordum. Tabi lanet valizle ne kadar mümkünse...
Bizim otobüsün oraya geldiğimde çoğu kişi tahmin ettiğim gibi gelmişti. populer tayfa ile birkaç öğrenci ise biraz ilerde neşeli neşeli sigara içiyorlardı. Valizi muavine verip otobüse bindim. En arkalara doğru ilerledim. En arka dörtllüyü tayfa çantalarıyla kapatmıştı. İki önlerine geçip oturdum. Zaten az sonra herkes doluşmuştu. Beşli de gelince tamamlandı ama yoo dört kişiydiler. Sıla,Mert,Kuzey,Duru aa Demir. O gelmemiş dışarıda görmüş müydüm acaba. Zaten sorum uzun süre cevapsız kalmadı. Arkaya oturunca Kuzey hınçla konuşmaya başladı."olum ya herifteki keyfe bak biz şu boktan otobüste sıkışalım Demir bey arabayla gelsin."
Vayy demek arabasıyla geliyor Demir adam.Sıla yine orospu kafasıyla konuşmaya başlamıştı "ya gençlik herifin babası otelin sahibi onlar düzenledi zaten geziyi" bu sefer Mert atıldı "Aaa evet oğluna ceza verecek kadar sahip "Sonra hepsi gülmeye başladı. aman bunların birbirinin arkasından konuşmalarını biraz daha dinlersem beyin tümörü oluşurdu beynimde. Yanlış anlamayın onlar benim gibi kişilere karışmaz ama birbirlerini hep arkadan vururlardı. Aman düşman başına. Yol boyu dinlemek üzere hazırladığım spotify listemi açıp dinlemeye başladım. o sırada gözüm saate takıldı 9:00. kısa sürede Ankara ya veda etmiştik bile dün gece heyecandan uyku tutmayan bedenim yavaş yavaş off oluyordu...
Yolculukla temamen alakasızdır yol sürecinde görülen rüya diyelim;)
Saat 7 ye geliyordu. Herkes başüstü dolaplarından eşyalarını alıyordu. Benim Uğur olmadığı için boş olan yanımdaydı eşyalarım. Bu yüzden ben hala oturuyordum. Ve Antalya garına varmıştık. Aşşağı inince Antalya nın muhteşem nemini tekrar heryerimde hissetmiştim. Zaten buraya yaklaşırken ki mola yerlerinde de nem kendini hissettiriyordu. Sonra bizi başka bir otobüse aldılar. Yolda yaklaşık 5 saat uyumuştum. Bu yüzden aşırı enerjiktim. 15 dakikalık bir yolculuktan sonra otele gelmiştik. Vayy bu Demir ler harbi zenginmiş be. Şu otele bak broşürdekinden daha büyük. Valizimi alıp otelin içine geçtim odam 4. kattaydı. asansörlerden birirne hızlıca geçtim. Aceleci davranıp kartımı ılk ben kapmıştım. Şimdi orada bir arbede vardı. Kendi beynimle gurur duyana kadar kata gelmiştim.
112,113,114 hah 114! yaklaşınca bir ayrıntı fark ettim:
Demir neden benim kapımın önündeydi? Kartımı kapıya okutmak için düzelttiğimde "selam" neh! bana mı dedi onu neh! ona uhaf bakışımı farketmiş olacak ki "ne var? selam verdik canım" Boy farkı biraz fazla olduğu için biraz geri gitmem gerekti. AA gülümsüyordu "selam" deyiverdim kartımı okuturken. Sonra asansör tekrar açıldı ve diğerleri geldi. Oh sohpet bitmişti. Ama geçip gitmek yerine Demir e göz kırptı Kuzey. "hey güzelim senden bişey rica edebilirmiyim?" Haa şimdi anlaşılıdı göz devirerek baktım "Ricana bağlı" söze Demir karıştı "Benimle odanı değiştirir misin acaba Nehir?" Nehir, Nehir mi?
"ı-ı eksi bir puan şansını kaybediyorsun Deniz olacak" Resmen avını sıkıştıran angut sürüsü gibilerdi. Söylediğime karşılık sadece alt dudağını ısırıp gülümsedi "peki Deniz cevabın ne?" "oda kaç kişilik?" "Iıı şey iki kişilik" "Nah!" hızla sırtımı döndüm ve kapıyı ittim. İçeri girecekken beni kolumdan tuttu hafifçe. "Bir düşünsen" Göz devirip koca bir nefes verdim "kim var odada?" "Gurubun en tatliş gördüğüm kişisi Duru "Si-Sinan"
Ne hayatta olmazdı o çocuk Allah çarpmasın it gibi kokuyordu! kız söylerken bile izin vermeyeceğimi biliyordu "hayatta olmaz üstelik neden benim odam?" "çünkü senin odan aslında benimdi, orası uzun hikaye ve en büyük oda seninki eeh ama yani arkadaşlarımla kalmak isteyemez miyim?"
"off ya onların odasında kal banane!" Demir in Eli hala kolumdaydı. Hışımla çektim ve yine arkamı döndüm içeri valizimi bırakırken Demir bütün hayatımızın anlamınını kuracak o temelleri attı " o zaman beraber kalalım, sadece bir aylığına..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstilacı
Teen FictionOna karşı olan amansız güvenimi anlayamıyordum ancak ondan vazgeçemiyor ve benim sınırlarımı yok etmesine izin veriyordum...