Birini sevmek, sanırım bu hayatta başıma gelebilecek en tuhaf şeydi. Sahi sevmek neydi?
Sevmek
Delicesine bağlanmak ya da her şeyini ona adamak mı? Aslında sevmek bu iki kavram da değildi. Sevmek birini canı pahasına sevmek, korumak, her şeyden sakınmaktı. Ona bir şey olucak diye korkmak onu her şeyden herkesten kıskanmaktı aslında sevmek iki ruhun bir bütün olması gibi bir şeydi.
Sahi şimdi ne olacaktı her şey bitmişti ömrümü adamak için gece gündüz dua ettiğim her şeyi yaptığım çocukluğum ilk aşkım ve sonum olacak adama kız görmesine gidicektim. Her şey bitmişti. Hayallerim umutlarım dualarım artık son bulmuştu belkide artık kabullenmeliydim Serkan hiçbir zaman benim olmamıştı ve olmayacaktı. O farklıydı en başından beri benim olmayacağı belliydi ama insan bu hayal kurmaktan, umut etmekten başka bir şey yapamazdı bende öyle yapmıştım sadece hayal etmiştim bana bakışını, dokunuşunu, sarılışını o ama her güzel şeyin bir sonu olduğunu bazen unutuyordum. Elbet bu hayallerimde iki gün önce son bulmuştu.
Bir türlü durduramadığım gözyaşlarımla yastığım nemlenmişti. Gece bitmek bilmiyordu. Bu hayatımda geçirdiğim en berbat geceydi şu zamana kadar her gecem kötüydü ancak bu gece bir kabulleniş gecesiydi benim için Serkan'ın imkansızlığının kanıtlandığı geceydi.
Susmak zorundaydım, bu sırrımı şimdiye kadar kimseye söyleyemedim. Olurda bu küçük görünen ama büyük olan sırrımı biri duyarsa sonum olabilirdi. Ağzıma sıkıştırdığım yorgan hıçkırıklarımın duyulmasını engelliyor ancak içimde kopan fırtınayı, çığlıkları, bağırışları engelliyemiyordu. Böyle olmamalıydı böyle bitmemeliydi sonum ona bağlanmalıydı. Onun başkasının olma düşüncesi kalbimin yerinden sökülmesiyle eş değerdeydi. Sanki biri kalbimi eline almışta ben Serkan'ı düşündükçe imkansızlığımızı hatırlatmak istercesine sıkıp tırnaklarını batırıyordu.
Ağzımdan çıkardığım yorganı üstümden atıp yorganı ayaklarımla itip yatağımda oturur duruma gelince ayaklarımı yataktan sarkıttım. Herkes uyuyordu ev sessizliğe gömülmüştü. Dışarıdan gelen rüzgar sesiyle başımı pencereye çevirdim bu gece güneşliği çekmeyi unutmuştuk gerçi açık olsada pek bir şey fark etmezdi üçüncü kattaydık ve oturduğumuz mahalleyi göz önünde bulundurursak müstakil tek ve iki katlı evlerden oluşuyordu yüksekte olduğumuzdan içerisi pekte kolay görünmezdi. Camdaki küçük damlalardan anlaşılıyor ki yağmur yağmıştı.
Aldığım derin nefesle göğüs kafesimin şişmesi içimde durmadan büyüyen kötü his gibiydi. Ne olucak? nasıl olucak? diye düşünmekten kafayı yemek üzereydim.
Odadan da çıkamıyorum.
Şimdi odadan çıksam Serkan'la karşılaşır mıydım? İstanbul'dan gelmişlerdi ve bizim evde kalıyorlardı. Her şey benim aleyhimeydi. Daha ne kadar zorda kalabilirim ki?
Artık umursamıyacaktım bu böyle olmamalıydı. Serkan'ın böyle kolay kaybedemezdim. Ayağıma geçirdiğim terliklerle yerimden kalktım ama sonra ses olucağını düşündüğüm için ayağımdan çıkardım. Kimsenin beni böyle görmesini istemiyordum. Eğer olurda biri beni böyle görürse hiçbir açıklama yapamazdım. Şişmiş ve morarmış göz altlarımın hiçbir açıklaması olamazdı.
Yönümü banyoya çevirdim ve elimi yüzümü yıkadım. Aynada ki yansımama baktım da şuanki kayık tipimi hiç bir şekilde düzeltemezdim. Feri sönmüş açık kahve gözlerime baktım öyle aşırı büyük değillerdi ancak çok küçükte değillerdi, yüzüme oranla normal sayılan burnum içime çekmekten ve ağlamaktan kızarmıştı. Koyu kahve saçlarımı tepede bir topuz yapıp banyodan çıktım.
Adımlarımı mutfakta ki balkona çevirdim biraz hava alsam iyi olucaktı. Tam balkona adım atıcaktım ki karanlıkta duran arkası dönük Serkan'ı fark edince durup kendisini inceledim benim geldiğimi fark etmemişti. Elindeki sigarasıyla ilgileniyordu karanlıkta tek görünen elinde ki sigaranın ufak ateşiydi. Sahi bir sigara kadar bile olmamıştım onun hayatında ona hiçbir zaman o sigara kadar yakın olamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MENEKŞE
ChickLitSonsuza kadar onu sevecekti kadın belki onun hiç haberi olmayacaktı bu durumdan. Sahi kadın nasıl söyleyecekti? Ona, bakmaya,dokunmaya kıyamazken. Onu beğenen kadınların yanına oturup onu ballandıra ballandıra anlatması yetmezmiş gibi kendileriyle a...