Aradan dört ay geçti. Daha çok iş ile ilgilenmek zorunda kalsak bile Cihat yanından ayırmıyordu beni. Arada kaçamak yapıp işten kaytarıyorduk. İşe gitmek yerine evde film izlediğimiz oluyordu.
Yoğun bir gün sonunda yemeğe gittik.
"Yorucu bir gündü."
"Kesinlikle. Topukluyla geldim ama ayaklarım acıyor."
"Seni eve kucağımda götürürüm bebeğim."
Bir şey söylememe izin vermeden devam etti.
"Ortak bir ev olsaydı kucağımda götürmem daha kolay olurdu."
"Cihat..."
"Yoğurt. Bunu çok düşündüm ve gerçekten istiyorum. Bana taşınmanı istiyorum."
"Üstünde iyice düşünülmesi gereken bir karar. Aynı evde yaşamak..."
"Biliyorum. Ve ben seninle aynı evde yaşamak istiyorum. Birlikte uyanmak, işe gitmek, akşam olunca aynı eve gelmek..."
"Görünüşe göre sen karar vermişsin. Benim de iyice düşünmem için biraz zaman tanı."
"Elbette, istediğin kadar düşün bebeğim. Ben kararını bekliyor olacağım."
İki hafta sonra küçük evimdeki az eşyalarımı koliliyorduk. Birkaç koli kalmıştı arabaya konulacak. Son koliyi de kapatacakken rafta duran eski bir defteri de koydum içine. Atmayacağım eşyalardan biri. Küçük, sayfaları hemen hemen kopmuş, mavi plastik kaplı defter. Ama anısı var. Yanımda durmasını istediğim bir anı.
Diğer kolilerin yerleştiğinden emin olmak için arabaya gittim. Cihat da son koliyi getirecekti. Ama arkamdan gelmedi. Geri döndüğümde eski defteri elinde gördüm.
On iki yıl öncesine ait. İlk sayfalarında yazdığım Türkçe, İngilizce karışık özlü sözler var. Çoğu söz bana ait. Beğendiğim başka sözleri de yazmıştım. Küçük resimler de var. Sayfaları geçtikçe defteri almamak için zor durdum. Saklayacak bir şeyim yok ama Cihat'ın tepkisinden korkuyordum. Korktuğum başıma geldi.
"Şimşek kim?!"
"Eski bir arkadaşım."
"Sadece 'eski bir arkadaş' olduğuna emin misin?!"
"Evet. Cihat o deftere on iki yıl önce yazmıştım. Ve o yazılara takıldıysan yazının bana ait olmadığını anlayabilirsin."
"Şimşek'e ait olmadığından da emin olamıyorum ama. Madem o kadar eski bir defter ve Şimşek sadece eski bir arkadaş, o zaman neden hala saklıyorsun?!"
"Arada yazdığım sözleri okuyorum. Ve Şimşek'le ilgili anılara gülümseyip geçiyorum. Bak Cihat, senden sakladığım bir şey yok. Saklamam. Şimdi defteri koy da gidelim."
"Bu defter kalsa da olur."
"Bu kadar kıskanç olmana inanamıyorum Cihat! O defterin anısı var ve çok sıkıntılı anlarımda onu okuyup gülümserim. Onu da yanıma alıyorum!"
"Aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen unutamamana inanamıyorum ben de! Bu anılar yüzünden yeni anılara yer kalmıyor. Bu defterin ve anıların bu kadar önemli olmasını anlayamıyorum!"
"Cihat o defteri de yanıma alacağım! Evet, anısını hala unutmadım. Benim için önemli olan şeylerden biri. Gerçek bile değil ama o anı gülümsememi sağlıyor."
"Ne demek gerçek değil?"
Defteri sehpaya koydu ve dinlemeye hazır şekilde bana baktı. İkimiz de çok sinirliydik.
"Lanet kıskançlığını bir kenara bırakmalı, anılarıma ve benim için değerli şeylere değer vermelisin! Sana inanamıyorum Cihat!"
"Şu aptal defterin bu kadar değerli mi gerçekten?!"
Kavga büyüyordu. Seslerimiz yükselmişti.
"Bu sadece bir anı. Benim için değerli ve komik bir anı."
"Sadece bir anı mı? Ben emin olamıyorum. Bunun bu kadar değerli olması saçmalık!"
"On iki yıl öncesinden bahsediyoruz! Esas saçmalık bu olayı bu kadar büyütmen!"
Derin bir nefes aldı.
"Tamam. Artık gidelim mi?"
"Taşınma işini tekrar düşünsek iyi olacak Cihat."
"Ne demek istiyorsun? Koliler arabada. Hadi, gidelim."
"Tekrar, iyice düşünmemiz daha iyi olacak."
"Yoğurt..."
"Ben kolileri araban alayım."
Tekrar sesi yükseldi.
"Ne yani, bir defter, 'eski bir arkadaşın anısı' bu kadar mı değerli?! Birlikte yaşama kararından vazgeçecek kadar mı?!"
"Benim için değerli olan bir şeye saygı duymaman ve deli kıskançlığın yüzünden tekrar düşünmem gerekiyor!"
"Deli kıskançlık? Sevdiğim ve birlikte yaşamak istediğim kızın Şimşek'le dolu yazıların olduğu defterini buldum. On iki yıl öncesine aitmiş ama hiç unutulmamış!"
"Ve unutmayacağım, tamam mı? Yaşadığım eğlenceli bir zamandı. Onları hatırlayınca gülümsüyorum. 'Anı' olduğunu, geçmişte kaldığını anlayamaman üzücü. Güzel anılar unutulmak için değildir. Ben de unutmayacağım. Yazılanların değeri var. Ama bu, onlara takılı kaldığım anlamına gelmiyor. Tamamen geçmişte kaldı. Ama atmayacağım bir defter, unutmayacağım bir anı."
Keçi inadımın üstesinden kimse gelemez. Kolileri arabadan içeri taşıdık.
"Onu bu kadar mı seviyorsun? Asla unutamayacak kadar?"
"Onu sevdiğim falan yok! Kötü anlarımda gülümsememi sağlayan bir anı! Buna neden bu kadar takılıyorsun?!"
"Benim dolabımda böyle yazılar yazan bir defter bulsaydın ne yapardın?"
"Kıskançlığımın esiri olurdum ama sana güvenir, bu kadar uzatmazdım."
"Yoğurt, üzgünüm. Ben sana gü..."
"Evet. Gitsen iyi olacak Cihat."
"Yoğurt..."
"Belki de biraz ara vermeliyiz."
"NE?! Bir defter yüzünden mi?!"
"Bırak biraz kafalarımızı toplayalım. Kendimize ayıracağımız, düşünmek için, kafamızı toplamak için biraz zamana ihtiyacımız var."
"Tamam. Peki. Nasıl istiyorsan öyle olsun!"
Çok sinirliydi. Ben de öyle. Onda böyle bir defter bulsam ben de kıskanır, sorun yaratırdım. Ama o abarttı. Saygı duymalıydı.
Ondan kaçtığımız şeyin de, ihtiyacımız olan şeyin de zaman olması ne garip. Olanları iyileştirebilir veya daha da kötüleştirebilir olmasına rağmen her şeyi ona bırakmamız da oldukça garip. Yapılacak başka bir şey var mı ki?
Önce defteri yerine koydum. Sonra kolileri açıp eşyalarımı yerleştirdim. Çok sinirliyken ağlamaktan ve güçlükle nefes alma seviyesine gelmekten nefret ediyorum. Şuan buna Cihat sebep olduğu için ondan da nefret ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğrular Görecelidir
Teen FictionHayal, rüya, kurgu ve biraz da gerçeklik. Ne istediğini biliyor musun? Daha da önemlisi, doğrunun ne olduğunu biliyor musun? Yaptıkların başkalarını da etkiler çoğu zaman. Ama her şey, herkes için doğru kabul edilemez. Kendi doğrunu bul. -Yoğurt