Ellerim benden bağımsız titrerken karşımda penisini çeken hafif terlemiş bedene baktım hayranlıkla. İnce bacaklarını iki yana ayırmış kafasını geriye atmıştı.
Lee Minho...
Seni güzel adam...
Penisim pantolonumu zorluyordu. Bekle demişti. Sadece bekle. Beni rahatlatacaktı. Ama ben bu acıyla ölebilirdim bile. Haberi yoktu.
En sonunda hızlanıp boşalmıştı. Nefes kesici güzelliğini seyrediyordum sadece. Bu kadar güzel olması...kainata aykırıydı.
Minho titreyen bacakları ile önüme geldi ve fısıldadı. "Benim güzel sincabım, Jisung'ım."
Nefes alışverişlerim hızlanmıştı. Eli pantolonumun üstünden penisime gelince iki saattir tuttuğum inlemeyi salıverdim. Dudakları yukarı doğru kıvrıldı.
Pantolonumun düğmesini yavaşça indirdi ve şişmiş penisime baktı. Pantolonumu çekip attı, boxerımı da indirdi.
Dudaklarını yalayıp elini penisime getirdi ve oynamaya başladı. Gitgide hızlanıyor, inlemelerimi duyuyordu. Tam boşalacağım sırada, elini çekti ve dudaklarını dudaklarımla birleştirdi.
Yırtarcasına emdiği dudaklarımın kanadığına emindim.
Bir parmağını benden habersiz bir şekilde, dar deliğimden içeri yolladığında, boğuk bir inleme sunmuştum dudaklarına doğru.
Biraz içinde beklettikten sonra ise ikinci parmağını sokmuştu. Acı dayanılmazdı. Parmaklarını makas şekline getirip deliğimi genişletti. Büyük penisini hiç zorlanmadan içime soktuğunda ise tırnaklarımı sırtına bastırdım.
Dudakları boynumda dolaşıyor, ısırıp emiyordu. Biraz bekledikten sonra yavaş gelgitlerine başlamıştı.
Bir süre sonra o tatlı noktayı bulduğunda zevkle çığlık attım.
"Minhooğğmm ahh orası. Hızlan, hızlan!"
Minho gülümsemiş ve hızlanmıştı.
Tenlerimizin birbirine değmesi ile çarpış seslerini duyunca daha da çok inledim. En sonunda onun sıcak menilerini içimde hissedince bende onun göğsüne boşalmıştım.
"Seni seviyorum, Jisung."
