b e ş

304 22 3
                                    

-Adrian-

Cumartesi günü havanın güneşli olmasını fırsat bilip dışarı çıkmıştım. Bugün Egestavia'nın karşısına çıkmayı planlıyordum. Her cumartesi karşı sokağın yanındaki parkta oturup yarım saat kadar kitap okurdu. Onu her cumartesi görme imkanım olduğu için öyle şanslı hissediyordum ki...

Sabah saatlerinde park sessiz oluyordu. Karşıdaki parkın ortasında rastgele dizilmiş masalardan birine oturdum. Yaklaşık yirmi dakika sonra Egestavia'yı banklardan birine doğru elinde kalın bir kitapla ilerlerken gördüm. Sırtı bana dönük bir şekilde oturmuştu. Bu beni biraz daha rahatlatmıştı.

Kendi içimde savaş verip en sonunda oturduğum masadan kalktım. Karşıdaki banka doğru ilerlemeye başlarken avuç içlerim terlediği için üzerimdeki gömleğe istemsizce ellerimi silivermiştim. Birkaç adım sonra resmen Egestavia'nın başında ona çok yakın bir şekilde dikiliyordum. Egestavia, arkasındaki varlığımı fark etmiş olsa gerek yavaşça arkasını döndü.

"Pardon?" dedi, anlamaz bir ifadeyle.

"Karşına çıkmamı istemiştin." dedim.

Egestavia yüzünde büyük bir şaşkınlık ifadesiyle ayağa kalktı. Ne yapacağını bilmiyor gibi görünüyordu.

"Adrian, sen..." dedi ve sustu.

Aramızda rahatsız edici bir sessizlik sürüyordu. Geriye doğru adım atmaya başladım.

"Beni gördün, şimdi beni tanımaya başla çünkü seveceksin." deyip evime doğru koşmaya başladım. Arkamdan hiçbir şey demedi, sanırım hâlâ şaşkındı.

•Bölüm Sonu•

Don't Let Me Go | CallingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin