↬2↫

12K 875 565
                                    

Her sabah aynı saatte yapılan kahvaltı için hazırlanıp yemek odasına indiğimde tek eksik olan kişinin ben olduğumu fark etmiştim. Yoongi bile ilk kez benden önce inmişti.

"Hyun joo da geldiğine göre başlayabiliriz."

Masaya geçip her zaman oturduğum Chae yeon teyzenin yanına oturup sıcak bir şekilde gülümsemiştim. Beni bekleyecek kadar önemsemeleri hoşuma gidiyordu.

Arada üzerimde hissettiğim soğuk bakışların estirdiği rüzgârı hissedebiliyordum. Rahat rahat kahvaltı bile yapamıyordum. Bakışlarımı yavaşça karşımda kalan bedene çıkartıp alttan alttan bakmıştım. Bu kadar hissiz gözükmeyi nasıl başarıyordu? Sanki dondurucuda yaşıyordu.

Onun böyle oluşu güçlü gözükse de tam olarak güçlü olduğuna inanmıyordum. Böyle oluşu bir tür önlem gibi bir şeydi ama neyin önlemiydi bilmiyorum. Kendini kırılmaz, umursamaz gösteriyordu ama bir zayıf noktası olduğuna emindim.

"Bu akşam bir aile yemeğine davetliyiz."

"Kim davet ediyor, tatlım?"

"Kim Kong rim."

Bakışlarım Han soo amca ve Chae yeon teyzenin arasında gidip geliyordu. Evde rahat bir şekilde yemek yiyemiyorken başka birinin evinde yiyebileceğimi hiç sanmıyordum.

Tabağımdakilere odaklanıp yarısını yedikten sonra sandalyemi yavaşça geri itip bakışların bana dönmesini sağlamıştım.

"Sizlere afiyet olsun."

"Ne yedin ki?"

"Doydum ben."

Chae yong teyzeye karşı sıcak bir şekilde gülümsedikten sonra arkamı dönüp merdivenlere ilerlemiştim. Genelde de fazla yiyebilen biri değildim. Yani sabah için geçerliydi bu.

Odama girdiğimde direkt fazla büyük olmayan masama doğru ilerlemiştim. Üzerinde dağınık olarak bıraktığım kağıtları toplasam iyi olacaktı.

Sandalyeme oturup tek tek çizdiğim resimlerde gözlerimi gezdirirken derin bir nefes aldım. Küçüklüğümden bu yana resim çizmeye oldukça fazla ilgim vardı. Giderek geliştiğimi fark edince bırakmamış, devam etmiştim.

Kâğıtları toparladıktan sonra yeni, temiz bir kâğıt çıkartıp kalemimi elime aldım. Ne çizeceğimi bilmiyordum. Serbest takılacaktım sanırım.

Resime başladıktan bir müddet sonra açılıp kapanan kapımla arkamı dönmüştüm. Yoongi'den başka kimse kapımı çalmadan içeri badoslama girmezdi zaten. Yine ne oldu merak etmiyorum değil.

Oturduğum yerden kalkmaya gerek duymamıştım. Ne diye gelmişti? Böyle yersiz, saçma davranışlarından nefret ediyordum. Bir kızın odasına böyle istediği her an giremezdi.

"Evet, seni dinliyorum?"

"Akşamki yemeğe gelmeyeceksin."

Kaşlarımı çatıp anlamaz bakışlarımı üzerinde gezdirdim. Akşam yemeğine neden gelmemi istemiyordu?

"Nedenini öğrenebilir miyim?"

Yandan bir şekilde sırıttıktan sonra tekrar tepkisiz haline bürünmüştü. Evet, yine bir laf sokuş sırıtışıydı bu.

"Bu bir 'aile' yemeği. Sen bu aileden değilsin."

Bastırarak söylediği kelimeyle bakışlarımı kaçırmıştım. Bak yine aynı şey oluyordu. Gerçek oluşu yüzüme çarparken söyleyecek bir şey bulamıyordum. Haklıydı. Ben Min ailesinden değildim. Hiçbir zaman da olmayacaktım.

"Anlıyorsun değil mi?"

Sandalyemi çevirip masaya dönerek arkamda kalmasını sağlamıştım. Alışıktım, kalbimi kırması ilk değildi.

Agust D ᴹʸᴳHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin