§ 0 §

46 19 1
                                    

Aisa

Uzun zamandır beslenmemesinin verdiği huysuzluk ve sabah saatlerinde olmalarının getirdiği yorgunluk hissi onu deli ediyordu. Sıkıntıyla nefes verip adımlarını hızlandırdı. Biraz olsun dışarıda dolaşmak ve sıkıntısını atmak istemişti sadece. Ona bile karşı çıkmışlardı. Odasının içinde dönüp durmayı bırakıp bu anlamsız sinirinden kurtulabilmek umuduyla biraz hava almaya karar verdi. İçine bulunduğu devasa oda bile onu bunaltmıştı. Bir hışımla odadan çıkıp yapının diğer ucunda olan merdivenlere yöneldi. 

Merdivenden indikten sonra veranda gibi gözüken koridora ulaşmıştı. Geçtiği özenle işlenmiş tozlu koridorlara ve buradan rahatça görünen devasa bahçe duvarlarına bakınca bir kez daha buranın sığınıkları olmadan önce ne olarak kullanıldığını düşünmeye başladı. Ta savaştan öncesinde.. Bilgeler insanlığı mahvetmeden önce ne için kullanılmış olabileceğini düşündü. Bir soylunun şatosu veya bir hükümdarın sarayı olabilecek kadar devasa ve ihtişamlıydı. Mahzendeki hücrelerin amacı neydi ya da? Eğer suçluları göz altında tutmak için yapılmış yerlerse neden içleri kalın kitaplar ve parşömenler dolusu araştırmalar doluydu? Artık o odalar uğrak merkezi olduğu için biliyordu. Oralardaki araştırmaların her biri büyüyle ilgiliydi. Bu yüzden belki bir ipucu bulurum umuduyla her seferinde hücreleri baştan sona araştırıyordu. Onu o kitaba ulaştıracak ufak bir ipucu.. Son yüzyılda ağızdan ağza dolaşan her efsanenin temelini içeren, tüm gerçekleri ve gücü barındıran o kitaba..

Bir süredir etrafın fazla sessiz olduğunu fark ettiğinde durdu. Araştırma ekibi sefere çıkmış olsa da etrafta ne çocuklar ne de çalışanlar görünmüyordu. Gözlerini kapattığında ayaklarının etrafında dönmeye başlayan hava akımını hissedince kaşlarını çattı. O kitabı bulup güçlendiğinde bu tür küçük büyüler için baskı alanı oluşturmasına gerek kalmayacaktı. Bir süre daha odaklandıktan sonra laboratuvarda hissettiği gereğinden fazla vücut ısısıyla aniden gözlerini açtı. Verandanın kenarındaki korkuluktan aşağı atlayıp karşı tarafa doğru koşmaya başladı. Kenardaki pencerenin demirliklerine tutunup yukarı katın balkonuna zıplayınca karşılaştığı boş odayla bir an tüm vücudu dondu. Çocuklar yoktu. Hızlıca kapıyı açıp merdivenlere yöneldi. Gözleri hırsla kırmızı rengini aldığında laboratuvarın kapısının önüne varmıştı. Sürgülü kapıyı açarken parlayan gözleri ve renk değiştirmeye başlayan kollarındaki mühürleri gören çocuklar bir adım geri çekilip bu kişinin tanıdıkları Aisa olup olmadığını anlamaya çalışırken gözünü verileri incelediği ekrandan ayırıp sinirle ona bakan bilgeye dikti. Bilge bir süre onu inceledikten sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi konuştu.

-Bir sorun mu vardı ?

Gözünü kaşlarını kaldırıp ona meydan okurcasına bakan adamla kocaman gözlerle ona bakan çocuklar arasında gezdirdi. Lenta ile gözleri buluştuğunda çocuk gözlerini kaçırarak istemsizce kolunu tutsada kızıl gözleri sayesinde kolundaki deliği algılayabilecek kadar zamanı olmuştu.

-Ne yaptın onlara ?

Bilge yavaşça koltuktan kalkarken eliyle çocuklara çıkmalarını işaret etti. Hiçbiri kıpırdamayınca Lenta Aisa'ya onay istercesine baktı. Genç kız gidin anlamında başını hafifçe yana döndürdü. Çocuklar Lenta'yı takip ederken yanından geçtikleri süre boyunca aurası her zamankinden farklı olan kıza baktılar. Arkalarındaki kapı kapandığını belli eden ses duyulduğunda sivri dişlerini göstererek öne atılan kız bilgenin cebinden çıkardığı silahla durdu. Adam kahkaha attığında gözleri daha çok kısılmıştı.

- İşte tam da bu. Siz lanet vampirler yüzyıllar önce size bu gücü verenin kim olduğunu unutuyorsunuz. Irkların arasında en asiller olarak bilinip şatolarda yaşamanıza rağmen içten içe sadece vahşi ve ilkel bir ırksınız. Komik değil mi ?

- Çocuklara ne verdin Pertania ?

- İsmim Pertonio lenet olası ! Ve şuan soru sorabilecek konumda olduğu sanıyorsan yanılıyorsun.

İşaret parmağıyla tetiğe dokunduğunda silahın iki yanındaki mühürler yeşil renkte parlamaya başladı. Adam ise kazandığından emin bir şekilde gülüyordu. Aisa bakışlarını yere çevirip gülümsemeye başladığında gülmeyi anca kesmişti.

- Sen sana her şey anlatılıyor mu sanıyorsun Pertania? Neden bilgenin tekine tüm sırlarımızı verelim ki?

Adam geriye temkinli bir adım attığında kafasını kaldırıp kızıl gözleri eşliğinde sırıttı.

- Ve büyü ile uyumu en az olan siz bilgeler.. 

Kollarındaki artık tamamen renk değiştirmiş mühürler sanki artık vücüdunun ayrı bir uzvuymuş gibi kurdele misali çözülürken kız konuşmaya devam etti.

- Bilgisiz bir hiçsiniz.

Öne uzattığı koluyla beraber uzayan mühür elindeki silahı uçurmuştu. Adam laboratuvarın arka tarafına gidip çekmeceleri karıştırırken kız yavaş yavaş ilerleyip silahı aldı. Adamın başka bir silahın mührünü aktif etmeye çalıştığını görünce bu sefer diğer elindeki mühürle adamı geriye savurdu. elindeki silahı çevirip yan tarafındaki mühürden desenleri incelerken sıkıntılı bir nefes vererek bıkkın sesiyle tekrardan konuştu.

- Biliyor musun Pertania? Benim dışımdaki herkesin sorumlu kişiye haber verdiğinde dışarı çıkmaya izni var. Benim mi? Gördüğün gibi malesef burada seninleyim. Neden biliyor musun? Vampirler vahşidir çünkü.

Bu sözlerin üzerine silahını aniden karşısındaki bilgeye çevirdi. Adam az önce yediği darbenin etkisinden çıkamamışken ona doğrultulan silaha bir süre sadece bakmakla yetindi. Neler olduğunu algılamaya başladığında ise korkusu gözle görülür cinstendi. Geri geri emekleyerek kaçarken boyu beline anca yeten küçük kız ise şeytan misali sırıtarak aradaki mesafeyi yavaş yavaş kapatıyordu.

Arkasında bir sertlik hissedince kafasını yana çevirdi. Köşeye sıkışmıştı. Korku dolu gözlerle öne baktığında kızın uzatmış olduğu silah tam alnının ortasına denk geldi. Sadece bilgelerin kullanabildiği silahın mührü yeşil yerine kıırmızı renk parlarken sonunda neyi bilmediğini anlamıştı. Mühre hüküm sağlıyordu. O bir safkandı.

- Korkuyorum...

Konuşan adam değil, kızdı. Bilge büyümüş gözlerini diktiği zeminden kıza çevirdi. Karşındaki , kana susamışlığın vücut bulmuş haliydi. Konuşamadı. Konuşamıyordu.

- Sıkılmaktan çok korkuyorum.

Gecenin karanlığında boş depoda yankılanan silah sesi artık kırmızı tonlarının hakim olduğu odadaki vahşeti anlatıyordu.

MORTEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin