§ 2 §

39 18 1
                                    

Attığı küçük ama soğukkanlı adımlar koridorda yankılanırken peçeteyle ellerindeki kan lekelerini temizlemeye çalışıyordu kız. Bilgeleri kimse sevmezdi. Bunu iyi biliyordu. Ama burada kurallar vardı. Ve bunun acısını çıkaracaklarından emindi. Sanki onun suçuymuş gibi. Onu da yanlarına alsalar hiçbir sıkıntı çıkmayacaktı oysaki. 

Köşeyi döneceği zaman yatakhaneden dışarıyı izleyen meraklı gözlerle karşılaştı. Ellerini arkasına saklarken yanına yaklaşan çocuklara gülümsedi.

- Laboratuvardaki amcaya kızdım ben merak etmeyin siz. Artık buraya gelmeyecek.

- Bizim gücümüzü ölçeceğini söylemişti. Ben...

Lenta'nın önüne eğilip başını okşadı.

- Merak etmeyin. Ne yaptığına baktım ben. Size yaptığı şey biraz uykunuzu getirebilirmiş. Onun dışında zararı yokmuş. Tamam mı ?

Çocuklar başını sallayınca gülümseyerek yürümeye devam etti. Lenta onun arkasından bakarken elini kafasına götürüp gözlerini kıstı. Aisa abla hep böyle yapıyordu.

Genç kız artık dayanamayacağı kadar onu celbeden kan kokusundan kurtulmak için verandaya gelmişti. Elindeki kan lekesine bakış attı. Ağzını yaklaştırıp yaladığında arkasında hissettiği varlıkla gözlerini karşıya dikti. Arkasındaki genç silahını ateşlerken yan tarafa sıçradı. Bedenindeki sinirler gerilmiş, her an saldırıya geçebilecek durumdaydı. Genç tekrar silahı çevirmeye kalkınca mührü bozdu. Ellerinden çıkan sarı ışıklar görülmeyecek kadar hızlıydı. Genç tam kafasına gelecekten son anda geriye attığı adımla kurtulmuştu. Binanın sütununa girmeden önce tam gözlerinin önünden geçen ezici güç bir erkeğe göre uzun olan saçlarını savururken gözlerini yavaşça önündeki elinde tuttuğu silahtan daha ölümcül bakışlar atan kıza çevirdi. Gencin giydiği üniformanın Nice'ın birliğinden olduğunu görünce yüz ifadesi biraz olsun rahatlayan kız karşısındakinin tepkisini ölçerek ellerini iki yana açıp mührü toplamasına rağmen hala temkinli davranıyordu. Gençte onunla birlikte silahı yerine koymuştu.

- İsmin ne?

- Önce sen neden burada olduğunu anlatmaya ne dersin?

- Beni tanımıyorsan düşük rütbelilerdensindir. Bu da bazı şeyleri bilmemen gerek demek.

Alaycı bir gülüş atarak cevap verdi genç.

- Buna kanacağımı mı sandın ?

- Açıkçası inanıp inanmaman umrumda değil.

- Tekrar soruyorum. Bir vampirin burada işi ne?

- Irkçı mısın sen? Silah kullandığına göre bilgesin bir de.

- Ne olduğum seni ilgilendirmez.

Genç kız sinirle kahkaha atarken dişlerini ortaya çıkarmıştı. Sarı renk mühürleri kırmızıya dönerken genç afalladı. Bu fırsattan yararlanıp üzerine atılacakken duyduğu sesle ayaklarının etrafındaki hava akımı başladığı gibi söndü.

- AİSA!

Karşı taraftan koşarak gelen kıza baktı bir süre. Aynı zamanda da genci de kontrol ediyordu. Gencin gözleri ise daha çok açılmıştı. Kız nihayet yanlarına geldiğinde korumak istercesine karşısındaki kızın önüne geçti. Genç bunun üzerine kaşlarını çattı.

- Ne yapıyorsun?

- Asıl sen ne yapıyorsun? 

- Ne demek ne yapıyorum? Onu tanıyor musun?

- Sığınağımızın ünlü safkan vampiri abi. Tanımadığını söyleme.

- Bekle , abi mi ? Bu şey senin abin mi ?

- Safkan vampirin burada ne işi olabilir Mia?

- Bir dakika Mia. Bunu söylememen gerekiyor.

- Tüm birlik biliyor. Bir bu mal hariç.

Genç kız gözlerini düşünüyor gibi kısıp kafasını yana yatırdı.

- Nereden biliyorlar ki ?

Mia gözlerini 'yok artık' dercesine açarken genç gözlerini genç kızın ellerine kitlemişti.

- Onu sen mi öldürdün ?

Bu söz üzerine genç kız gözlerine gözlerine diktiğinde hüzünlü bakışlar yakalamıştı.

- Hadi ama.. Öldüğüne üzüldüğünü söylemeyeceksin, değil mi? 

- Kafana göre birisini öldüremezsin. En azından burada olmaz.

- Çok özlediysen memnuniyetle kavuşmanızı sağlayabilirim.

Pencere pervazında gerçekleşen sözsüz dialoğa rüzgar da eşlik etmeye karar vermiş, her zamankinden daha sert, daha acımasız esmeye başlamıştı. Ardından genç elleri cebinde doğruldu. Kızın yanından geçerken sadece onun duyabileceğini bildiği bir yükseklikte fısıldadı.

- Dikkat et, üşütmeyesin bücür.

Yanından geçip gittikten sonra bile ellerini kanatacak kadar sıkarak karşıdaki duvara sabit bir şekilde bakıyordu. "Bücür" demek?
Mia'nın onun peşinden gittiğini görünce arkasını dönmeden onun gittiği tarafın tersine doğru yürümeye başlamıştı ki vadiden gelen sesler dikkatini çekti. Yaklaşık iki kilometre uzaklıktaydılar. Varlıklarını saklamayan kişileri kilometrelerce uzaktayken bulmak bile bu kadar kolayken onu çok geç fark etmesinin nedeni neydi ki ? Ayaklarına yere vururken aklına gelen şeyle duraksadı. Karşılamaya gitmek yerine saklansaydı daha iyiydi.

MORTEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin