0.1

273 33 49
                                    

Sonunda çekimler bitmişti ve artık eve gidiyorduk. Fakat ne kadar yorulsam da içimde gitme isteği olduğu söylenemezdi. Finn'i görebildiğim ve çok az olsa da konuşabildiğim tek yer burasıydı. Burayı sevmenin tek nedeni oydu. Normal hayatta onunla konuşmaya çekindiğim için bir türlü yakınlaşamamıştık. Yakınlaşmak için sürekli çabalasam da pek başarılı olduğum söylenemezdi.

"Hey, Mills! Çıkıyoruz. Hadi gel." Sadie'nin sesiyle o tarafa döndüm. "Tamam, geliyorum, Sadie." Çıkış kapısının oraya doğru ilerledim ve Sadie'nin yanına gelince kolumu omzuna atıp kafam eğik bir şekilde ilerlemeye başladım.

Kafamı kaldırdığımda önümüzde yürüyen Finn ve Noah'ı görünce istemsizce heyecanlanmıştım. Yüzüne bakmadığımda bile heyecanlanmam doğal mıydı?

"Tanrım, bu çocuk dünyada bulunmak için fazla harika." Sadie'ye döndüm ve anlamamış bir ifadeyle yüzüne baktım. Finn'den mi bahsediyordu? "Kimden söz ediyorsun, Sadie?" Sadie, hâlâ önüne bakmaya devam ederken sorumu yanıtladı.

"Kimden olabilir? Tabii ki Noah'dan," dedi Noah'a hayranlıkla bakmaya devam ederken. Doğruyu söylemek gerekirse bunu söylediğine şaşırmıştım. Noah'dan mı hoşlanıyordu?

"Vay be, onun harika olduğunu düşündüğünü bilmiyordum. Acaba ondan hoşlanıyor olabilir misin?" Sadie, bana döndü ve tuhaf tuhaf baktı. "Evet, uzun süredir hoşlanıyorum. Anlamış olmanı beklerdim," dedi hafif kırgın çıkan sesiyle. Sanırım kırılmıştı ve kırılmakta da haklıydı. Şu platoniklik işi yüzünden Sadie'ye pek vakit ayıramıyordum. Bir yere gitmek istese müsait olmadığımı söylüyordum. Çekimlerde de sürekli Finn'i izlediğim için Sadie'ye dikkat edememiştim. Muhtemelen bu yüzden Sadie'nin Noah'dan hoşlandığını fark edememiştim.

"Ah, üzgünüm Sads. Bu sıralar aklım biraz karışık. Sana da pek zaman ayıramıyorum. Cidden üzgünüm." Sadie, bana şevkatli gözlerle bakarak gülümsedi. "Sorun değil, Millie. Daha önemli işlerin olabilir ama bu işleri hallettikten sonra bana mutlaka vakit ayır, olur mu?" Onun gülümsemesinin yansıması şekilde gülümsedim ve başımı onaylar şekilde salladım.

"Ee, Noah'dan ne zamandan beri hoşlanıyorsun? Ya da nasıl hoşlanmaya başladın?" Sadie, gülümseyerek önüne döndü ve önümüzdeki Noah'a bakmaya devam etti. Ben de Sadie gibi önüme döndüm ve onu dinlemeye başladım.

***

Eve yürüyene kadar Sadie Noah'ı anlatmıştı ve bu sefer onu cidden dinlemiştim. Bu hoşlanma işinde ciddi olduğu belliydi.

"Yarın görüşürüz Sadie," dedim ve evin bahçe kapısına doğru ilerledim. Sadie'de hemen karşımızdaki evinin bahçesine girerken "Görüşürüz, Millie," dedi.

Çantamdan evin anahtarını çıkardım ve evin kapısını açmak için anahtarı kapının deliğine yerleştirdim. Eve girdiğimde etrafı sarmış yemek kokusuyla derin bir iç çektim ve direkt mutfağa ilerledim. Mutfakta annem yerine babamı görmek beni biraz şaşırtsa da yine de yanına gittim ve yaptığı yemeklere bir göz attım. Doğruyu söylemek gerekirse harika görünüyorlardı. Babamdan bu kadarını beklemezdim. 

"Bunları senin yaptığına inanmalı mıyım?" dedim alaycı bakışlarımdan birini babama atarak. Bir yandan da gülümsüyordum. O da benim gibi gülümseyerek tek kaşını kaldırdı ve bana baktı. "Evde benim dışımda kimse olmadığına göre, sanırım benim yaptığıma inanmalısın." Gözlerimi devirdim ve mutfak kapısına doğru ilerledim. "Hazır olduğunda beni çağırırsın," dedim ve odama çıktım. 

Telefonumu yatağıma fırlattım, üzerimi değiştirdikten sonra elimi yüzümü yıkadım. Daha sonra yatağıma yüz üstü yattım ve elime telefonumu alıp Instagram hesabıma girdim. Anasayfada karşıma çıkan fotoğrafla duraksadım. Finn, üç dakika önce yeni bir fotoğraf atmıştı. Çekimden daha yeni çıkmıştık, ne ara fotoğraf atabilmişti ki? 

Bir süre fotoğrafa baktıktan sonra aklıma gelen çok klişe ve basit fikirle duraksadım. Madem Finn ile gerçek hayatta konuşamıyordum; o zaman ben de ona fake hesaptan yazardım. Tamam, çok klişe ve aptalca bir fikirdi ama bu onu tanımamı sağlayabilirdi. Sağlamasa bile en azından şansımı denemiş olurdum. 

Hemen Instagram'ın yeni bir hesap oluşturma kısmına girdim ve çok saçma ve benim olduğum anlaşılamayacak bir hesap açtım. Direkt Finn'in hesabına istek attım ve dmlere girip Finn'e  atabileceğim en saçma mesajı attım: 

@fakeuser: elmaları sever misin?

===

Kitabın adını değiştirdik çünkü konu değişti işaskcğlkalckl öbür konu çok karışıktı ve bu yüzden anlamazdınız biz de değiştirdik. Bu arada kitap bundan sonra çoğunlukla texting ilerleyecek. Neyse, umarım beğenirsiniz <3

Red Apple ~ FillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin