Farkındayım bölüm çok geç geldi. Lütfen affedin. Ama geçerli sebeplerim var.
Şimdi hadi konuyu uzatmadan bölüme geçelim.
İyi okumalar...
**********
Yazar'dan
Yağız hemen banyodan çıkıp üstüne lacivert bir tişört ve kot bir pantolon geçirdi.
Odasından çıkıp direk merdivenlerden aşağı indi. Tam dış kapıyı açmış gidecekti ki arkasından babasının sesini duydu.
"Yağız"
Yağız ilk önce arkasını dönmeden sessiz kaldı. Babasının ne tür bir konuşma yapacağını tahmin edebiliyordu. Yavaşça arkasını döndü.
İlk önce çatık kaşlarla karşılandı. Daha sonra görüş alanına anneside girmişti.
İçinden 'Gazamız mübarek olsun' diye geçerdi. Çünkü annesi bir konuya girdi mi bir daha çıkmak nedir bilmez.
Yağız çok şükür sesini bulduğunda "Buyur baba?" dedi.
Babası derin bir nefes aldı. Anlaşılan uzun bir konuşma olacak bu. Hadi hayırlısı.
"Bak oğul. Biliyorum yine o kızın yanına gideceksin. Ona karşı bir şeyler hissettiğininde farkındayım. Ama... Ne bileyim söyleyecek bir şeyler bulamıyorum. Bak Yağız o kız sana göre değil. Kaldı ki hiç bize göre değil. Sen soylu bir aileden geliyorsun. Peki ya o? O nerden geliyor? Soylu biri değil. Sadece zavallı bir kız. Daha doğmuşken terkedilmiş. Demek ki bir bildikleri varmış. Ve bence çok doğru yapmışlar. O kızdan kimseye hayır gelmez. Sanada bizede. Bu yüzden o kızın peşini bırakmanı istiyorum. İstiyoruz. Bir daha seni onunla konuşup, onunla takıldığını görmeyeceğim. Bu sana ilk inşallahta son ikazım olur. Anlaşıldı mı?"
'Adama bak söyleyecek bir şeyler bulamıyorum diyor. Maşallah mübarek destan okudu sanki' diye geçirdi içinden Yağız.
Ha bu arada tabiki babasının sözlerini kâle almayacaktı.
O Mina'dan asla vazgeçmez."Yağız sana diyorum. Anlaşıldı mı?"
Babasının sesi kulaklarını doldurduğunda gözlerini kapattı. Bir süre öyle kaldıktan sonra tekrar açtı.
Bıkmıştı artık.
Ailesinin ona baskı yapmasından bıkmıştı.
"Anlaşılmadı baba. Anlamamayada devam edeceğim. Bu söylediklerin ilk ama son ikazların olmayacak. Boşuna nefesini tüketme. Ben onu seviyorum. Ölüm bizi ayırana dek de sevmeye devam edeceğim." dedi ve babasının yüzüne bile bakmadan arkasını dönüp evden çıktı.
Bu arada fark ettide annesi hiç konuşmamıştı. Kadın dilini mi yuttu acaba?
Amaan neyse aslında konuşmaması iyi de olmuştu. Kesinlikle onunda babasının yanında olduğunu biliyordu.
Arabasına bindi ve yurdun yolunu tuttu.
********
Belki yirmi belkide biraz daha süren zamanın ardından Yağız sonunda yetimhaneye varmıştı.
Korkuyordu. Mina'sının onu terslemesinden ve reddetmesinden ölesiye korkuyordu. Tabi ki ona ilan-ı âşk etmeyecekti. Ama şimdilik. Zaten Mina hafızasını kaybetmişti. Eğer ona onu sevdiğini söylerse Yağız'ı reddetmesi garanti. Bu yüzden şimdi beklemeli Mina'ya yardım etmeli ve onu kendine âşık ettirmeliydi.
Derin bir nefes alıp arabadan indi. Yurdun çevresini dolaşıp arka kısmına geldi ve demirliklere baktı. Aslında bu kolay bir şey olmayacaktı. 7-8 metrelik bir duvardı. Bu görüntüyle tıpkı hapishaneyi andırıyordu. Bu kadarda yüksek olmaz canım.
Yağız söylenmeyi bırakıp ellerini duvarın ufak tefek çıkıntılarından birine attı. Umarım eli kaymaz da düşmez.
Elini bir sonrakine attı ve ayağını eski çıkıntıya kattı. Ama beklenmedik bir şekilde ayağı kaydı ve bu baskıyla elide çıkıntıya veda etti.
Hadi ama daha yeni 'umarım elim kaymazda düşmem' kafasını yaşıyordu. Ne hemen kendini yerde buluverdi.
Sırt üstü yere düşen Yağız'ın kendini birazda olsa kurtarmak için eli arkasına gitmişti ama ne yazık ki burkulmuştu. Hissettiği acıyla yüzünü buruşturdu. Nolurdu sanki hemen bu işi halledeverse.
"İyi misiniz?"
Yağız gelen sesle kafasını o yöne çevirdi. Birkaç defa gözlerini kırpıştırdı. Ağzını açıp birşeyler söylemek istiyordu ama şaşkınlığı ona imkan tanımıyordu.
Karşısındaki adam oydu. Gerçekten o adamdı.
Kendine gelip kafasını yere eğdiğinde bir süre gözlerini kapalı tuttu. Bu nasıl olurdu. Yoksa artık delirdide halisünasyon falan mı görmeye başladı?
Kafasını tekrar kaldırıp gözlerini açtığında bu sefer karşısındaki adamın gözlerinde duygusuzluğu gördü. Sadece buda değil. Öfke, kin, vurdumduymazlık...
Kelimelerle tarif edilemez hale gelmişti.
Adamın gözlerinde gördüğü anlık öfke iliklerine kadar ürpermesine neden oldu. Bu öyle bir bakıştı ki on kilometre öteden bile bariz belli olurdu. Bu korku tabi ki kendisine değildi. Bu korku tabi ki adamdan kaynaklanmıyordu.
Bu korku...
Mina'yı kaybetme korkusuydu.
Belkide gözlerinde gördüğü kararlılık Mina'yı koruyamama korkusunu körüklemişti. Belki de Mina'ya kavuşamama...
Herşey olabilir...
Hala ne yapacağını bilemez bir halde elleri yerde bacaklarını kendine çekmiş bir şekilde oturuyordu.
Tabi siz rüyanızda gördüğünüz bir adamı tam karşınızda duygudan duyguya geçiş yapıyor halde görürseniz ne yapardınız?
Bir sonraki bölüm sizin elinizde unutmayın.
Ne kadar oy ve yorum o kadar iyi.
SINIR:10 oy 7yorum
Not: Bir daha ki bölümde çok güleceksiniz haberiniz olsun.😉
👎👎👎👎👎⭐⭐⭐⭐⭐👏👏👏⭐⭐⭐⭐⭐⭐

ŞİMDİ OKUDUĞUN
sahte masal
Подростковая литератураZaman kor sevdaların zehri,umudun ilacıydı. Acının başrolünde mutluluğun düşmanıydı. Ve zaman aşkın katiliydi. #Simurg(Leyla Arslan) ******** Aşkın rengi kırmızıdır diyorlar. YALAN. Büyük bir yalan. Aşkın rengi hiçbir zaman kırmızı olmadı. Olmayacak...