you will never look back.

49 13 8
                                    

-

california'ya geldiğimiz gibi, bela bizi buldu.

-

taşınmak için çok hevesliydin, senin kadar ben de heyecanlıydım tabii. ilk geldiğimiz günü hatırlıyorum, o çocuksu mutluluğunun eseri olan gülümsemen aklımdan çıkmaz hiç. ilk haftalarda hiçbir sorunumuz yoktu, komşularımızın soğukluğu dışında. kimse birbiriyle konuşmaz, selam bile vermezdi. yine de bizim için sorun değildi bu, birbirimize sahiptik. daha ne isteyebilirdik ki?

mahalleye ayak uyduramayacağımızı çok sonradan anlamıştık.

taşınalı bir ay olacaktı, ilk olay o zamanlarda yaşanmıştı. birkaç sokak serserisinin beni durdurup, yanımda olan parayı almak için bana saldırdıkları geceyi anımsıyorum. direnmiştim ama nafile, üç kişiyle tek başıma başa çıkmak için yeterli değildim. kan revan içinde eve geldiğimde ne kadar korktuğunu da hatırlıyorum. zar zor ayakta duruyordum sahi, ancak yine de aklımı dolduran tek şey sendin. yanımda olsaydın ve sana zarar gelseydi ne yapardım bilemiyorum.

sonrasında evimize gelmeye başladılar, istekleri para bile değildi. sadece eğlenmek için yapıyorlardı bunu. polis bizi umursamıyordu bile, asıl parayı umursayanlar onlardı zaten. işlerini istedikleri için değil, yalnızca servet için yapıyorlardı. çoğunun mafyalarla iş birliği içinde olduğunu duymuştuk, şaşırılacak bir durum değildi bu doğrusu.

ilk kapımıza dayandıkları gece, ilk kez bu kadar ağladığını görmüştüm. "gelmemeliydik.." diyordun. belki de gerçekten gelmemeliydik. sonumuzun böyle olacağını bilseydim eğer, asla buraya gelmezdik. duvarlardaki kurşun izleri, sanki zihnime işlemiş. anılarımız da böyle delik deşik artık.

polise ne kadar çok şikayette bulunduysak da, işe yaramadı. olay bir süre sonra ırkçılığa dönmeye başladı. geceleri evimizin etrafında dolaşan pisliklerin bizi istemediklerini belirten çığlıklarıyla dağılırdı uykumuz, hiçbir zararımız dokunmamıştı onlara oysa.

başka bir yere taşınmak istemiştik, ancak maddi durumumuz iç açıcı değildi. cehennem gibi geçen iki ay sonrasında olaylar azaldı, ancak sonrasında tekrar başladı. sarhoş ve sorunlu olan kim varsa, evimize zarar vermeye başladı. bizse içeride kalmaktan başka bir şey yapamıyorduk. hırsızlar cirit atıyordu bazen.

beş ay. koskoca beş ay geçmişti.

fazla mesaiye kalmıştım, yorgun argın eve dönüyordum haliyle. eve yaklaştıkça yorgunluğum azalıyormuş gibi hissediyordum, seni özlemiştim. bir önceki gece, gitmememi söylemiştin bana. dinlememiştim seni, belki de dinlemeliyim.

evin kapısını sonuna kadar açık, camları ise kırılmış bir halde buldum. panikle içeri adımladım tabii, etraf darmadağın. yukarı çıktım koşarak, sana sesleniyordum bir yandan da ancak hiçbir ses yoktu. odamıza girdiğim gibi, kanlar içindeki bedeninle karşılaştım. sinir bütün bedenimi ele geçirirken sadece ağladım, çığlık attım. gitmemeliydim, haklıydın.

ölümün üzerinden bir buçuk yıl geçti şimdi. zor atlattım, her şey değişti.

ayrılışının ilk ayında bana sataşmaya çalışan bir serseriyi öldüresiye dövdüğüm için karakola düştüm. kelepçelendim ve seni düşündüm.

hayatıma bir başkası girmişti sonrasında. benden iki yaş küçüktü, seni anımsatıyordu bana. üç ay boyunca beraber olduktan sonra, delicesine sarhoş olduğum bir gece bana dokunmasına izin verdim. ancak kokum onunkine karıştıkça midemin bulanmasına engel olamadım. ben yalnızca sana aittim. bütün bedenim, benliğim.. yalnızca sana aitti. seviştim ve seni düşündüm.

taşınma fırsatı buldum uzun bir süre sonra. bu cehennem gibi olan mahalleden kurtuldum. yeni bir ev buldum ve seni düşündüm. aklımdan çıkmıyordun, ne zaman çıkmıştın ki sahi? suçluluk duygusunu üzerimden atamıyordum. evi düzenlenmekte zorlandım, sensiz bir şeyler yapmaya çalışmak eksik hissettiriyordu. dekore etmeye çalıştım ve seni düşündüm.
yeni bir hayat kurmaya çalışıyordum kendime, tam başarıyorum derken yine dibe batıyordum. en dibe.

siyahı sevmezdin, aksi gibi siyahı severdim ben de. sinir olurdun bana bazen. beyazın insanıydın sen, tertemizdin. siyahın sana yakıştığını söylerdim de beni dinlemezdin. beni tamamlıyordun, beyazdın ancak içinde sakladığın siyahı yalnızca ben görürdüm. siyah ve beyazın sana bu kadar uyacağını düşünmezdim hiç.

hala kokun aklımdan çıkmıyor, özlüyorum. menekşe kokardın buram buram, ciğerlerime huzur dolardı yanında nefes aldığımda. şimdi ise banyo duvarına sırtımı dayamış, oturuyorum fayanslara. yalnızca soğuğu hissediyorum, o sıcaklığından eser yok.

daha fazla gücüm kalmadı dayanmaya. şakağıma dayalı bir silah, ve ben yine seni düşünüyorum. özlemine dayanamıyorum, yanına gelmek istiyorum. derin bir nefes alıyorum, menekşe yerine barut kokusu ciğerlerimi dolduruyor.

yanına ulaşmak için nefesimi vermeyi beklemeyeceğim. son aldığım nefeste de aklımdasın, sevgilim.

greetings from califournia. (oneshot) // myg. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin