1

7 0 0
                                    

"Korku yok!"

Dedi Kenna kendi kendine, Dizleri üzerine düştüğü toprak zeminden kalkarken. Ayağa kaltı. Ağzında biriken kanı yere tükürdü. Onu alabilirlerdi, kaçmaya çalışmak gibi bir niyeti de yoktu üstelik. O hasarlıydı, kusursuz olanları korumak için kendinden vazgeçmeliydi. Böyle öğretilmişti. Halkından Kimleri için koruyucu kimleri için fedaiydi fakat asla bir kahraman değildi. Harcanabilirdi. Diğerlerine yeniden kaybolmaları için zaman kazandırmaya çalışıyordu. Onlar kaçtığında bunu hissedebilirdi, en azından bu kadar onlar gibiydi. Ardından durup kaderine boyun eğebilir omuzlarından kalkan sorumlulukla bir süre olsun rahata erebilirdi.

Etrafını sarmış üç beş adama şöyle bir göz attı. Ellerindeki kalın zincir halatların ucundaki kancalar ürperticiydi, ama hayır korku yok! Kenna'nın canını en çok Kenna acıtabilirdi. Usulca eğilerek kendini acıya hazırladı ve bekledi. Sırtı kibarca kasılırken kısa bir nefes aldı. Önce bir kaç kemiğinin çıtırtısı sonra yırtılan derisinin tuhaf sesi...

"Işte oldu." Dedi Kenna heybetli kanatlarını göğe doğru esnetirken. "Ve şimdi başlıyoruz." Diye mırıldandı kanatlarını kuvvetle çırpıp bir adımda metrelerce yükselirken.  Adamlardan biri bu hamleyi bekliyormuşcasına elindeki halatı savurdu. Hedefi tutturan adamın gözleri alacağı ödülün hazzıyla parlıyordu. Kenna ne sağ ayak bileğine saplanan kancaya aldırdı ne de adamın onu aşağıya doğru çekmesine. Bir kanca daha bu defa sol baldırına. Kanatlarını çırparak iki adamında çekişine direndi ve havada kaldı. Sonra bir kanca daha... Bu kadarı yeterliydi. Kenna direnmeyi bıraktı, adamlar hevesle kenna'yı aşağı çekip düşürdüler. Suratlarında zafer ve hevesin iştahlı gülümsemesi vardı. Kenna yere düşer düşmez üzerine atılan ağa dolandı, yalandan çırpındı. Bu güzel ganimeti ellerinden kaçırmaktan endişelenen adamlar Kenna'nın üzerine çullandılar. Var güçleriyle onu toprağa bastırıp ağa iyice dolamaya uğraşıyorlardı.

Kenna son hamlesini yapmaya artık hazırdı.  Gücünü toplayarak kanatlarını yana doğru hızlıca gerdiğinde ufak bir meltem saçlarını okşamıştı. Aniden tüm gözlerin kısılmasına yol açan bir parıltı savruldu kenna'nın kanatlarından ve kanatları alevlere büründü. Üzerine atılan ağ küle döndüğünde, üstüne  çullanan adamlar yanık yaralarının ızdırabıyla kenna'dan uzaklaştılar. Kenna ellerindeki halatları bırakmamakda ısrar eden adamlarla birlikte havalandı. Alev kanatlarından sırtına, sırtından göğsüne yayılırken onunla gökte süzülen adamlara baktı, yanmaktan mı yoksa düşmekten mi korkuyorlardı acaba? Çünkü Kenna her ikisinide tadacak kadar hasarlıydı. Alevler boynuna ulaştı. Artık dayanamazdı çığlıkları boğazını parçalarken tüm vücudunu alevleri sardı. Kanatları pare pare rüzgâra karışırken kontrolsüzce düşüyordu. Bu defa kimse onu iyileştirmeye gelmeyecekti bu bir antreman değildi. "Bu son." Diye düşündü Kenna. Bu düşünceye sarılarak acısını hafifletmeye çalıştı ve kendini boşluğa bıraktı. Çok geçmeden sertçe zemine çakıldı. Şimdi zonklayan yanıklarını kırılan kemiklerinin acısı bastırıyordu. Onu çağıran uykuya teslim oldu Kenna.

Ateşten doğmuş, halkına kaçmak için fırsat yaratmayı başarmış ve ateşten ölmüştü.

*Kenna: ateşten doğan anlamına gelir.

Ziyaret Eden RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin