28.06.2019
"Sen kendini ne sanıyorsun Chloé?! Başkanın kızı olman sana zorbalık yapma hakkı vermiyor! Böyle davranarak etrafındaki herkesi kaybettiğinin farkında değil misin?!"
Chloé dolan gözlerine karşı gülümsemeye çalıştı. Marinette'in dediklerinin her kelimesinde haklı olduğunu biliyordu. Ama Chloé buydu; insanlar onu yıkmadan önce o insanları kırıyordu. İnsanlara güvenmiyordu. İnsanlar da ona...
"Sen çok kötü birisin Chloé!"
Duyduğu cümleyle birlikte genç kızın gözünden bir yaş süzüldü. Yine haklıydı. O kötü birisiydi. Bunu biliyordu. Hiçbir zaman inkâr etmemişti. Ne kadar "Ben harika birisiyim" dese de hiçbir zaman "Ben iyi birisiyim" dememişti. Neden bunu hep yüzüne vurmak zorundalardı?
Gözünden akan yaşlar çoğalmaya başladığında genç kız (sözde) arkadaşlarının yanında daha fazla acınası duruma düşmek istemiyordu. Umursamaz tavrını takınarak, ağır bir şekilde kafasını kaldırdı ve ağlamaklı çıkan sesiyle o meşhur sözünü söyledi.
"Saçmalık tamamen saçmalık..."
Sınıftan hızlı adımlarla çıkarak lavaboya doğru ilerledi. Zor bir şekilde tutmaya çalıştığı gözyaşları artık iflas etmiş, yanaklarından yavaş bir şekilde süzülmeye başlamışlardı.
"Başkanın kızı olman sana zorbalık yapma hakkı vermiyor."
"Böyle davranarak etrafındaki herkesi kaybettiğinin farkında değil misin?!"
"Sen çok kötü birisin Chloé..."
Aklına gelen o cümleler gözyaşlarını hızlandırırken Chloé adımlarını hızlandırarak koşar adımlarla lavaboya girdi. Musluğu açarak soğuk suyu yüzüne çarptı. Bu ona gerçekten iyi gelmişti. Musluğu kapatarak ağır hareketlerle başını kaldırdı ve aynada kendisine baktı. Akmış makyajı ve dağılmış saçlarıyla berbat görünüyordu. Bu haliyle okulda daha fazla kalamazdı. Yorulmuştu zaten. Eve gidip dinlenmeye ihtiyacı vardı. Musluğu tekrar açarak akan makyajını temizledi. Derin nefes alarak lavabodan çıktı ve müdürün odasına doğru ilerlemeye başladı.
İzin kağıdını aldıktan sonra eşyalarını almak için sınıfa doğru ilerledi. İçeri girdiğinde sınıf boştu. 'Ders beden olmalı' diye düşündü. Bu onu rahatlatmıştı. Bu haliyle arkadaşlarına gözükmek istemezdi.
Çantasını alırken gözü bahçeye takıldı. Marinette ile Alya oturmuş gülüşüyorlardı. Chloé'nin aksine çok neşeli gözüküyorlardı. Genç kız pencerenin önüne gelerek diğer arkadaşlarına da baktı. Herkes mutluydu. Kimse onu düşünmüyordu. Sabrina ve Adrien bile...
Gözyaşları tekrar gözlerine hücum ederken o, daha fazla sahte arkadaşları yüzünden ağlamak istemiyordu. Acele şekilde pencerenin kenarından çekilerek çantasını aldı ve sınıfı terk etti.
Arkadaşlarına görünmemeye çalışarak gizli ve hızlı hareketlerle okuldan çıktı. Ama ne kadar sessiz bir şekilde çıkmış olsa da onu gören iki kişi vardı...
Eve geldiğinde babası ve uşağa görünmeden hızlı adımlarla odasına çıktı. İçeri girdikten sonra kapıyı kapayarak yavaş bir şekilde yere doğru kaydı. Soğuk zemini bulunca gözyaşlarını daha fazla tutmak istemeyerek ağlamaya başladı.
Bu söylemlere alışık olabilirdi belki ama artık fazla üstüne geliniyordu. Özellikle son günlerde bu gerçekler fazlasıyla yüzüne çarpıtılıyordu. Kendisinde de suç vardı evet. Onlara durup dururken sataşmasa onlar da asla Chloé'nin kalbini kırmazlardı. Ama ne olurdu onu önemsemeyip, dediklerine aldırmasalardı. Bugün yaptıkları gibi onu unutsalardı...
Şuan büyük ihtimalle beden dersi bitmiş ve diğer derse geçmişlerdi. Chloé'nin yokluğunu fark eden olmuş mudur acaba? Sabrina ve Adrien belki. 'Sanmam...' diye geçirdi içinden genç kız. Ondan başka arkadaşı olmayan Sabrina bile ondan kaçıyorsa büyük ihtimalle tüm sınıf şuan bayram ediyordu.
Peki ya Adrien? Çocukluk arkadaşıydı. Koca bir çocukluk döneminde her zaman onun yanında olmuştu. Ama o çoktan Chloé'yi unutmuştu. Ne zaman yanına gitse bıkkın bir yüz ifadesinin yanında Chloé'yi kırmamak için hafif gülümsemesi... O çocuğu kaybetmemek için yaptığı bu kadar şeye inanamıyordu. Ondan her an kurtulmak isteyen biri için gereksiz yere çaba harcamıştı.
Sonuç olarak yine yalnızdı işte. Her zaman ki gibi; yalnız ve bir başına. Babası vardı belki yanında ama belediye işlerinden kendisine ne kadar zaman kalabiliyorsa. O kendini hep bir şekilde hissettirmeye çalıştı küçük kızına. Pahalı hediyeler alarak onu mutlu etmeye çalıştı. Ama onun istediği paha biçilmez eşyalar değil; bir kucak dolusu sevgiydi...
Babasını üzmemek için Chloé mutlu taklidi yapıyordu. Ama artık yorulmuştu. Mutlu gözükmek onu yormuştu. Olmadığın bir şey gibi gözükmeye çalışmak çok yorucuydu. Bunu genç kızdan iyi kimse bilemezdi. Onu, kendisinden başka kimse anlayamazdı.
Bu düşünceler genç kızın gözyaşlarını daha fazla hızlandımıştı. Bir bir yanaklarından süzülürken genç kız artık isyan etmeye başlamıştı.
"Neden ben? Neden kimse beni sevmiyor? Neden bana değer vermiyor, beni önemsemiyor kimse? O kadar değersiz biri miyim?
"Lanet olsun... Beni en önemli zamanlarımda bırakıp gitmek zorunda mıydın anne?! Ne yaptım ben sana? Niye beni hiç sevmedin?"
Onu bu isyanlarından bir bildirim sesi çekip almıştı.
Bilinmeyen Numara: Yalnız olduğunu düşünüyorsun ama değilsin. Ben her zaman senin yanındayım.
Bilinmeyen Numara: Değersiz biri olduğunu düşünüyorsun ama yanılıyorsun, benim için çok degerlisin.
Bilinmeyen Numara: Nefret edilen biri olduğunu düşünüyorsun ama yanılıyorsun Chloé. Ben sana aşığım...
Haydi kalın sağlıcakla...
~rachybug
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Starred Posts ᯽ Lukloé Yarı Texting
FanfictionBilinmeyen Numara: Nefret edilen biri olduğunu düşünüyorsun ama yanılıyorsun Chloé, ben sana aşığım. İlk yazdığım, biraz çocuk aklıyla yazdığım bir fic. Hata ve klişe barındırır. -Düzenlenmiştir- 03.09.2020 | Lukloe etiketinde 1. 11.09.2020 | Chloe...