2 gün sonra
Herkes blok kapısından içeri giren Hüseyin'e yönelir. Yonca ile ilgili bir haber gelip gelmediğini öğrenmek için yanına doğru koşarlar.
Hasret: Hüseyin! Noldu? Yonca nasıl? Bir haber var mı?
Hüseyin cevap vermez.
Hasret: Ya cevap versene meraktan öldürecek misin bizi şimdi?!
Hüseyin önce kafasını olumsuz anlamda sallar.
Hüseyin: Maalesef Hasret. Üzgünüm. Başınız sağo-
Dudu: Du! Dime, dime onu dime dime. Başınız saola dime. Öldü dime.
Hüseyin: Üzgünüm Dudu. Başınız sağolsun.
Azra: Ne diyosun sen Hüseyin! Yoncayı sorduk Yoncayı! Se- sen yanlış öğrenmişsindir. Git birdaha sor, doğru bir şekilde öğren öyle gel!
Ortamda derin bir sessizlik olur. Dudu zaman sonra yere yığılır. O anda herkes darmadağındır. Azra koşarak odasına girer. Ve sinirden yatağa tekmeler atar. Hasret Azra'nın yanına gider. Gözü yaşlı bir şekilde;
Hasret: Sakin ol Azom!
Azra: Nasıl sakin olayım Hasret?! Nasıl sakin olayım? Bütün herkes benim yüzümden yavaş yavaş gidiyor. Onları koruyamamak benim suçum. Bak! Yonca da gitti. Ne yapıcaz? Bundan önemlisi, Öykü ne yapıcak, he? Nasıl söyleyeceğiz çocuğa. Anneni koruyamadığım için maalesef annen öldü, üzgünüm Öykücüğüm mü diyeceğim. He Hasret?! Bak! Cevap veremiyorsun. Senin suçun değil bile diyemiyorsun. Çünkü hepsi benim suçum. Bak, hepinizin yeri ayrı. Ama biliyorsun, Yonca bizim için daha farklı daha özeldi. O daha yeni iyileşmişti be Hasret. Onun için daha çok erkendi Hasret. O olmamalıydı. Kudret'in adamları ortada fink atarken ölen kişi Yonca olmamalıydı.
Hüseyin Melis'in yanına girer ve haberi verir.
Melis: Ne diyorsun sen Hüseyin? Emin misin peki kesin mi?
Hüseyin: Evet Melis Hanım. Kesin. Vallahi ben de çok üzüldüm, inanmak istemedim ama maalesef doğru.
Melis: Of... Kızlara söyledin değil mi? Perişan olmuşlardır şimdi.
*gece*
Azra hâlâ uyuyamamıştır. Sonra birtakım sesler duyar. Odasından çıkar. Herkes uyuyordur ama karşı odalardan birinden sesler gelmektedir. Karşıya doğru yürür ve Deniz'in odasına doğru yönelir. Küçük camdan içeriye doğru baktığında Deniz'in elinde bir şeyler olduğunu görür ve içeriye dalar. İçeri girdiğinde elinde kendi hastalığının dışında ilaçlar bulunan Deniz'i görür.
Azra: Deniz! Ne yapıyorsun?! Bırak şunları! Bırak dedimm!
*Deniz ağlıyordur*
Deniz: İçicem, rahat bırak beni. Ben, ben daha fazla burada duramam Azra duramam. N'olur bırak.
Deniz'in o halini gören Azra'nın gözleri dolar.
Azra: Seni de mi kaybedeyim, ha? Seni de mi? Bunu mu istiyorsun. Bana bunu yapma Deniz! Sen iyileşiceksin. Birlikte başaracağız, söz veriyorum sana güzelim. Ben sensiz dayanamam. Sen benim nefesimsin, insan nefes almadan yaşayabilir mi? Ha güzelim?
İlaçları elinden aldığı gibi klozete atar ve sifonu çeker. SonraDeniz'e sarılır. Saçlarını okşar. Birkac dakika boyunca o şekilde kalırlar.
*ertesi gün*
Azra radyo yayınına gider, kulaklığı takar ve konuşmaya başlar.
Azra: Herkese selam. Bugün size sevdiğim bir şiirden kısa bir kesit takdim etmek istiyorum. Bu şiir bir kadına karşı duyulan sevgiyi dolu dolu yaşayanlara, onun için canını vermeye hazır olanlara gelsin. O zaman buyursunlar efendim.
Kaybedilen savaşlara dönüyorum
gözlerin kanıma dahil olunca
İşgale uğramış bir b'aşk'ent adım
tarihe kalbimin kanıyla yazılan
O gözler bir şövalyenin zırhını delen
iki titanyum mızrak
Ve ben Eros'un işgüzarlığına yoruyorum bunu.
Dizlerim tüm dinlere air kutsal bir rutin
Kan gövdemi götürüyor yalnızca,
ruhum hâlâ yerinde, sende, gözlerinin içinde.Yine uzun zamandır yoktum. Kusra bakmayın. Nedense bu bölüm de pek sinmedi içime. Neyse olsun. Gününüz mutlu geçsin canlarım. Sizleri seviyorum.♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Ve Su - AZDEN [gxg]
Fanfiction"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. Bunu sonuna kadar götüremediysen, kabahat seni...