Dizlerimde yatan miniğin sarı saçlarını usul usul okşarken arabanın camından geçip giden yolları seyretmeye devam ettim. Kafamda yeri dolmayan boşluklar sürekli kafamı kurcalamaya devam ederken derin bir iç çektim. Dikiz aynasından bana bakan şöförle bir anlık göz göze geldik. Bu tanımadığım adam beni bilmediğim bir şehire götürüyordu. Kafam o kadar doluydu ki düşünmeyi bile beceremiyordum. Bir anlık Havin in düzenli nefes alış verilerine kulak kesildim.
Havin. Benim güzeller güzeli yeğenim. Henüz ağlamaları arasında uyuya kalmıştı. O minik kalbinin yaşadığı tarifsiz acıyı fazlasıyla dışarıya vuruyordu. Bu durumda yapılabilecek en iyi şeyi yapıyor çocuk oluşunun özgürlüğüyle dilediğince ağlayıp acısını yaşıyordu. Ben hala ablam ve eniştemi kaybetmiş olmayı kabullenemiyor gibiydim. Sanki birazdan çıkıp gelicekler ve ablam beni uğurlarken küçük kızına baktığım için kocaman sarılıp teşekkür edicekmiş gibi geliyordu. Ama hayatın acı gerçekleri vardı. Ablam kocasıyla birlikte çıktığı evine geri dönememiş küçük kızını benden alıp kucaklayamamıştı. Şimdi nerdeyiz diye kendime bir baktığımda hala olayın şaşkınlığını yaşıyordum. Ölüm haberlerinin gelmesinin üzerine inanamayarak hastaneye koşmuştum. Kimlik tespitinden sonra yanıma gelen eniştemin avukatının verdiği vasiyetnameyle işte bugün burda mardin yolundaydım. Çalan telefonumun sesiyle düşüncelerim bölündü. Havin uyanmasın diye aceleyle telefonu kulağıma götürdüm.
- Efendim
Kim olduğuna bakmadan açtığım telefondaki sesten pek memnun olduğum söylenemezdi.
-Lalin olanları duydum seni çok merak ettim iyimisin ? Nerdesin yanına gelebilirim ?
- İyi değilim nihat aradığın için teşekkür ederim. Üzgünüm yanıma gelemezsin havin ile mardin yolundayız.
Havin uyanmasın diye sessiz konuşuyor kısa kesmesini umuyordum.
- Ne demek mardin yolundayız. Ne işiniz var taa oralarda lalin ?- Eniştemin vasiyetini yerine getirmeye gidiyorum nihat. Son isteği oraya gömülmek son görevimi yapıp dönücem şuan pek müsait değilim konuşamıyorum görüşürüz.
Eminim suratına kapanan telefondan pek hoşlanmamıştır saplantılı aşığım. Senelerdir aşkına karşılık vermediğim halde peşimi bırakmayıp üstelik genelde haddinide bilmeyen bir adamdı nihat ve onu çekmek istemiyordum benim acım bana yetiyordu. Kıpırdanarak kalkan yeğenime kafamı çevirip inandırıcı olmaya çalışarak gülümsedim.
-günaydın teyzecim.
Dediğimde suratsız bir şekilde gözlerimin içine baktı. Mutsuzluğu gözlerinden akıyordu küçük yavrumun.
- Teyze ben lavaboya gitmeliyim.
- Peki teyzecim. Bir soralım bakalım yakınlarda varmıymış. Sen biraz daha tutabilirsin dimi ?
Sorduğum soruya karşılık aldığım cevap sadece bir kafa sallama olmuştu. Gözlerimi dikiz aynasına çevirerek sordum.
- Yakınlarda lavaboya girebileceğimiz bir yer varmı acaba ?
Aynı şekilde dikiz aynasından bana bakan şöför ileride bir benzinlik olduğunu orda duracağını söyledi. Bir süre sonra benzinlikte durduk havine ihtyaçlarını gidermesinde yardım ettikten sonra yolculuğumuza konvoy halinde devam ettik.
Eniştemin vasiyetini okuduktan sonra vasiyetnamede yazan abisinin telefonunu arayarak haberi vermiş son isteğini belirtmiştim. Bunun üzerine bize bir araba yollamıştı fakat yol ilerledikçe arkamızda önümüzde arabalar artmış sürekli büyüyen bir konvoy haline gelmişti. Şöföre sorduğumda hepsinin akraba olduğunu bize eşlik ediceklerini söylemişti. Eniştemin ailesini akrabalarını daha önce hiç görmemiştim ailesiyle görüşmediğini öğrenmiştim. Gittiğimiz yerdeki insanları biraz bile tanımıyordum. Hatta gittiğimiz yeri bile bilmiyordum mardinin uzak bir köyü olduğunu öğrenmiştim sadece. Düşüncelerim arasında durduğumuzu fark ettim karşımızda bir araç duruyordu.
-şöför bey neden durduk acaba ?
Kafasını bana çeviren şöför acıklama yapmaya başladı.
- Fırat beyimin abisi adar ağam cenazeyi ve sizi karşılamaya gelmiş lalin hanım.
Dediğinden sonra önümüzdeki araçtan inen adama baktım. Heybetli vücudu dik bakışları yakışıklı bir yüzü vardı. Adamı incelemeyi bırakarak yeğenime dönüp arabadan inmemesini tembih ederek arabadan indim. Az önce arabadan inen adam buraya kadar gelmişti kapıyı kapatamadan karşıma dikildi.- Umarım yolculuğunuz iyi geçmiştir. Başınız sağ olsun lalin hanım. Ben Adar şervan.
- Sizinde başınız sağolsun adar bey. Bizi aldırdığınız için teşekkürler. Yolculuk biraz uzun olduğu için biraz yorucu oldu tabi.
Kafasını sallayarak cevap verdi bana kısa bir süre arkama takılı kaldı bakışları.
- Sen havin olmalısın.
Dedi gülümsemeye çalışarak. Yanımdan geçip kollarını havine doğru uzattı.
- Ben büyük amcan adar. Gel bakalım bir sarılalım.
Havin tereddütle bana baktı ona gözlerimle onay verdikten sonra amcasının kollarına atladı. Kısa bir sarılmadan sonra adar havini arabanın koltuğuna tekrar bıraktı ve bana döndü.
-Lalin hanım biz burdan kabristana geçicez sizi eve bırakıcaklar.
Kaşlarımı çatarak cevap verdim.
- Biz kabristan a gelemezmiyiz ?
- Burada böyle şeyler hoş karşılanmaz eve gidin.
Dedi emrederek. Normalde buna asla izin vermem ama şuan onunla uğraşamayacak kadar yorgundum. Suratımı asarak arabaya havinin yanına oturup kapıyı kapattım konvoydaki herkes inmiş adarın yönelmesiyle cenaze aracına yönelmişlerdi. Onlar tabutları sırtlarken araba hareket etti ve birden birsürü silah sesleri gelmeye başladı. Korkutla havine sarılıp ona siper oldum.~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAHŞİ ~ Bir savruluş hikayesi.
Teen FictionBu yol. Bu ölüm. Bu çocuk. Beni nereye götürecek ? Ya bu adam ? Bu adam benim ölüm mü yoksa yolum mu ? Bir düğüm hikayesi...