Ray geri geri geldiği yöne doğru yürümeye başladı. Bir kaç adımdan sonra daha da hızlanıp bu sefer önüne dönüp koştu. Bunun olduğuna inanamıyordu ve kendini sanki dağdan aşağı insafsızca itilmiş gibi hissediyordu. Öyle bitkin hissediyordu ki bundan kötü olamayacağını düşünüp hırslanıyor ve hayatı boyunca koşmadığı kadar hızlı koşuyordu.
Gözlerinden akan yaşları hissettiğinde daha da hızlanıp evlerini geçti. Nereye gittiğini bile bilmeden sadece koşuyordu.
Ayakları onu Garry'nin evinin önüne getirince bir an şoktan olduğu yerde kaldı. Ama beyni ona dur emrini verince yapabileceği başka bir şey olmadığını anlayıp oradan uzaklaşmadı.
Evlerinin hemen karşısında duran ağaca eve sırtı dönüp bir şekilde oturdu ve ısrarla akan gözyaşlarına bu sefer karşı çıkabilip onların kapanmasına karşı çıkamamıştı.
.................
"Ölmüş mü?"
"Saçmayalıp sinirimi bozma, daha birini dövemedim, bugünün şanslısı sen olursun."
Ray gözlerini bu seslerle hafifçe aralayıp karşısında Garry'i görünce ışığı kıskandıracak bir hızla ayağa kalktı.
Karşısında Max duruyordu ve tek kaşını havaya kaldırarak çarpık bir biçimde gülümsemişti. Büyük ihtimalle havalı göründüğünü sanıyordu ama ne yazık ki her zamankinden daha kötü görünüyordu. Ki bu siyah yağlı saçları ve sivilceleriyle büyük bir başarıydı. Garry ise galiba hala Ray'in, evinin önünde ne aradığını anlayamamıştı çünkü daha Ray'i dövmeye çalışmak için bir girişimde bulunmamıştı. Ray de sonradan olayı kavrayıp Garry'den önce davrandı.
"Saat kaç?"
Garry bir kaç saniye afalladı. Galiba Ray'in soracağı sorunun bu olması onu şaşırtmıştı. "Ne?"
Ray derin bir nefes aldı. "Iki kelime. Toplam 7 harf. Saat. Kaç."
"Neden koluna bakmıyorsun?" Ray gelen sesle birlikte başını Max'e çevirdi. Max parmağını Ray'in koluna doğru uzatmıştı ve Ray'in üstündeki baskıları silinmeye başlamış kamuflajlı kol saatini gösteriyordu. Galiba hayatı boyunca söylediği en mantıklı şeydi. "Ah, saatim. Teşekkürler Max."
Bu sefer Max de afallamıştı. "Şey... Bir şey değil?.." Galiba ne diyeceğinden emin değildi. Daha önce biri ona teşekkür etmiş miydi acaba?
Ray saatine bakarak "7:30," dedi. Gözlerini kıstı. "Siz neden ayaktasınız? Daha çok erken." Bu sefer Garry gözlerini kıstı. "Bize hesap mi soruyorsun? Asıl sen niye buradasın? Yatağın fazla mı yumuşak geldi?" dedi alayla.
Ray üstüne alınmadı. "Benim gitmem gerek, okulda görüşürüz."
Bu sefer Max ve Garry aynı anda bu-çocuk-bize-görüşürüz-mü-dedi bakışını attılar. Ray ufak bir el hareketiyle onlara el salladı ve ikisinin şaşkın bakışları altında aralarından geçti.
.................
Ray dün akşamki çöküşünden sonra kendini daha once hissetmediği kadar net hissediyordu. Sanki bütün dertleri huzurlu bir esinti tarafından uçurulmuş gibiydi.
Yavaşça yürürken kalp atış hızıyla birlikte adımları da hızlanmaya başladı. En sonunda yine var gücüyle koşuyordu. Evinin kapısının önüne sonunda geldiginde elini çalmak için kaldırdı. Eli havada dondu. Elini yavaşça aşağı indirdi ve tekrar geri geri yürümeye başlayıp evin önündeki birkaç basamaklık merdivenden aşağı indi. Bu sefer tamamen dönerek okula doğru yürümeye başladı.
Bütün yol boyunca yürüdü ve düşündü. Ne yapabilirim?
Aklına gelen tek şey Rayna'yı bulması ve onunla konuşması gerektiğiydi. Ah, tabi ki "anne babamla" da ufak bir sohbet etmem gerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak
AdventureEğer bildiğiniz her şeyin aslında sizin bilmediğiniz yalanlardan oluştuğunu ve sizin günlük gerçeklerinizin sandığınız kadar gerçek olmadığını öğrenirseniz ne hissedersiniz? 16 yaşındaki Ray ona yapılmaması söylenen tek şeyi yapınca hayatının ondan...