Beğeni ve yorum sayısından memnun kalana kadar yeni bölüm koymayı düşünmüyorum. Her hikayemde geçerli olacak. Yani bölümlerimi belli bir süre aralığında değil beğeniniz ve yorumlarınız, kısacası isteğiniz üzerine paylaşacağım.
Ve belirtmek isterim ki, destek olan bir kitle var ki -onlar kendilerini biliyodur sjdj- baya şey borçluyum. İyi okumalar.....Tişörtü bir anda kafamdan çıkarıp aldı.
Gene sadece büstiyerimle kaldığımda (media) dudaklarının alayla kıvrıldığını gördüm.
''Benim eğlence anlayışım, kardeşim, insanları dumura uğratmak.''
Bir karış açık olan ağzımı göstererek;
"Tam da şu anda olduğu gibi."Kahkahaları eşliğinde kapısını çarparak çıktım. Neden orda suratına sağlam bir yumruk geçirmedim ki sanki? Ya da hayalarına sıkı bir tekme..
Hayal kırıklığına uğramış olduğum ihtimali bile mide bulandırıcıydı. Bunu gerçekten istemiş olamam. Sadece istenmemenin bir kıza verdiği hayal kırıklığıydı bu, fazlası değil.*****
Kahvaltıda ikimiz de tabaklarımıza kilitlenmiş hiç konuşmuyorduk. İlginç bir şekilde babam ve eşi de öyle.
Rahatsız edici bir sessizlikle kahvaltımızı ederken kolumu dürttü ve;
"Tuzu uzatsana." dedi.
Bir dürtmesiyle çatalımdan düşen salamıma bir karşımda oturan Carter'a bakıyordum. Boş bakan gözlerine iğneleyici bir bakış gönderdikten sonra salamımı tekrar çatalıma takıp çiğnemeye başladım.
Hayvansever babam Carter'ın yavru köpek bakışlarına dayanamayıp ta masanın başından yanımda duran tuza güç bela uzanıp "Al evlat" diyerek Carter'a uzattı.
"Kendini bu kadar kasma şampiyon."
Gözlerimi tabağımdan ayırmadan söylemiştim.
Babam sükunetini korumaya çalışarak;
"Ne demeye çalışıyorsun Veronica?"
"Demeye çalıştığım şey, babacığım (!), ya bir şeyi nasıl isteyeceğini öğrensin ya da kıçını kaldırıp bir zahmet kendi işini kendisi halletsin."
"Veronica, Tanrım nasıl bu kadar düşüncesiz bir kız oldun aklım almıyor."
Bana onların karşısında düşüncesiz olduğumu nasıl söyler asıl bunu aklım almıyor. Daha bir kaç gündür evimizde yaşamaya başlamış olan iki yabancının karşısında..
"Düşüncesiz olan ben miyim? Ha?! Senin genç bir kızın var ve aniden ikinci baharını yaşama kararını alıyorsun, ve kazık kadar oğlu olan biriyle. Ben 17 yaşımda sırf bencilce düşünüyorum düşüncesiz oluyorum, ama sen 42 yaşında olayların iç yüzünü göremeden, ilerde neler olabileceğini ön göremeden yüzeysel düşünerek bana düşüncesizlik dersi veriyorsun!"
Bu kadar çok 'düşünce' kelimesi içeren cümleden sonra Carter'ın beyni durmuşa benziyordu.
"Veronica, tatlım evlilik sorununu hallettiğimizi düşünüyordum."
"Hiçbir boku hallettiğimiz falan yok."
Bir şey söylemeden tabağına döndü. Hırsımı alamadım fakat babaya küfretmek de hoş bir fikir değildi.
"Koca göbeklinin tekisin."
demekle yetinmeye çalıştım.
Dehşetle sandalyesini biraz geri ittirip göbeğine bakmaya başladı.
Eşine;
"Sence de göbeğim büyük mü dersin?" gibi saçma bir soru yöneltti.
"Tabi ki de büyük, Bob amca neden arabanda hava yastığına ihtiyacın olmadığı konusunda bu kadar ısrarcı oldu sanıyorsun?" diye lafa atladım.
Tabi ki de Bob amcanın bu konudaki ısrarı bu yüzden değildi, ama eğer babamla dalga geçerseniz elinden şekeri alınmış çocuk kadar masumlaşır ve çaresizce öyle olmadığına kendini inandırmaya çalışır.
Hala eşine fikrini sormasına dayanamarak yediklerimi kusmamak için kalkıp odama çıktım. Kapımı kapatır kapatmaz arkamdan tekrar açıldı.
"Sana fark etmeden tecavüz ettiysem özür dilerim."
"Ne saçmalamaya başladın gene sen Carter?"
"Babana bu evlilik ve düşüncesizlik hakkında öyle bir konuştun ki, bir an sana tecavüz falan ettiğimi sandım."
"Pislik." diyerek kapı eşiğinde duran Carter'ı hafifçe itiştirerek kapımı kapattım. Arkamı dönünce tekrar kapıyı açtı.
"Lanet olsun Carter bir daha kapımı açarsan o kapı koluna değen elini hiç çıkaramayacağın bir yerine sokarım."
Kapıyı kapatmaya yeltendim fakat kapıda duran eliyle yaptığı direnç sayesinde bir milim bile oynatamadım.
"Belki de babana düşüncesizsin, ilerde ne olacağını kestiremiyorsun derken, korkundan bahsediyorsundur."
"Neyden korkuyorum?" diye sordum merakla çünkü gerçekten oldukça ciddi konuşuyordu ve önemli bir noktaya değinecek diye bekliyordum.
"Bana aşık olmaktan korkuyorsun."
Bu cümlenin üzerine ne dediğini algılamam bir kaç saniyemi almıştı. Zihnim aydınlığa kavuştuğunda, karşımda dudağının ukalaca kıvrılmasına karşılık "Siktir git." diyerek kapıyı tüm gücümle çarptım.
Kapının arkasından;
"Aauv, parmaklarımı kopartıyordun!" diyen Carter'a hiç cevap vermeden yatağıma gömüldüm.
*****
Yemeğe muhteşem uykum bölünerek kaldırıldığım için, babamın iki günlüğüne şehir dışına çıkacağı iş seyehatine eşiyle gitmeye karar vermeleri ve bizi tek bırakma konusundaki endişelerine yorum dahi yapmadan sadece boş gözlerle dinliyordum.
"Çocuklar, tek kalmanızda sıkıntı olmaz değil mi, Dennis ile -yan komşumuz,babamın kankisi- eşi Lynda sizinle sık sık ilgilenecekler zaten."
Carter bütün ciddiyetle annesine dönerek;
"Hayır anne olmaz, kalmak istemiyorum." dedi.
Sanki ben senin gibi potansiyel bir sapıkla aynı evde koca iki gün yalnız kalmaya çok meraklıymışım gibi..
Annesi hafiften bir endişeyle;
"Ama tatlım, neden?"
"Düşüncesizce hareket etmeyin. İnan bana anne, önümüzdeki iki gün boyunca ne olacağını kestiremiyorum."
Sabah kapımda bana söylediklerine gönderme yaparken ne kadar ciddi bir şeymiş gibi söylemesini midem bulanarak dinlerken, dönüp gözlerimin içine bakarak söylediği son cümlesi, gerçekten ciddi bir şey söylediğini düşünmeme ve beynimin şimşeklenmesine yol açmıştı.
"Korkuyorum."