31

66.7K 4.8K 10.5K
                                    

"Lan oğlum benim hayvana bir şeyler oluyor."

Abuzettin'in beyanıyla ona döndük. Yaklaşık 15 dakikadır koruluğun içinde geziniyorduk ve Abuzettin'in atı niyeyse huysuzlanmaya, değişik hareketler sarf etmeye başlamıştı. Toynaklarını toprağa bastırıp olduğu yerde duruyor, kıçına vurulunca da hafifçe kişneyip kıpırdanıyordu.

Onun halini görünce Can'la ben de durduk. Neyse ki Behlül enerjisini atınca benim sözüme gelmeye başlamıştı. Can Abuzettin'e yardıma gitmek için yere indi ancak ben kaldım. Çünkü o sırada bu kızıl tüylü atta bir detayı fark etmiştim...

"Lan bu at Puşthan'ın diğerine yamamaya çalıştığı at değil mi?"

Tehlikeyi sezen Abuzettin "Sadece yamamakla kalsa iyi, Oğuzhan buna azgın teke otu da yedirmişti..." diyerek hepimizi dehşete düşürdü.

"Sakat bu çoc-"

Lafım yarım kaldı. Çünkü Abuzettin'in atı hızla benim Behlül'üme doğru atağa geçmişti. Can can havliyle onun böğrüne yapıştıysa da durduramadı. Behlül'ün dizginlerini geriye çevirmeye çalıştım ancak doğal olarak hayvan da şoka girmişti. Böylece Abuzettin'le ikimiz çığlık atarken büyük çarpışma gerçekleşti. Kızıl, Behlül'ün üstüne binemeden olan bana oldu ve zincirleme kazanın etkisiyle dizginlere zamanında tutunamadım...

Yere düşerken böğürüyordum.

Tabii dört ayak üstüne inen bir kedi olmadığım için, bedenimin hakimiyetini sağlayamadım ve kolum vücudumun altında kıvrıldı. Korkunç bir çat sesi ve kolumdan itibaren bütün kaslarıma yayılan keskin acıdan sonra toprağın üstünde yuvarlanmaya başladım. Bir yandan da kolumu tutuyordum.

"ANANIN DAMINA SEVKİYAT KAMYONU PARK EDEYİM SENİN - AHHH!"

Can bana doğru koşarken Abuzettin ondan önce kendini yere atıp yanıma diz çöktü.
"Kolum!" diye ulumaya devam ettim, kopmuşçasına canım yanıyordu ama görünürde bir şey yoktu. Tuhaf bir açıyla bükülmüş falan değildi.

Abuzettin gözlerinde kararlı bir endişeyle kıvranan bedenimi yerinde sabit tutmaya çalışıyordu. Onu ilk defa böyle görüyordum, gözlerindeki acıma ifadesi samimiydi. "Anılcan, sakin ol." dedi alnımda biriken terlere kaygıyla bakarak. "En kötü ihtimalle çatlamıştır, sakin ol. Kırık olsa duramazdın."

"DURAMIYORUM ZATEN! DOKTOR!" diye bağırdım. "DOKTOR ÇAĞIRIN! CAAAAAN, BURAYA GEL!" diyerek doktor çağırdım.

Can hemen yanımı buldu. Ne yapacağına karar veremiyor gibiydi. "Anıl ben veterinerim."

"Tamam işte, o zaman Anılcan'ı tedavi edebilmen lazım." dedi Abuzettin bıyık altından gülerek.

Bu durumda bile bana laf sokabilmesine sinirlenerek yerde tepindim ama bu kolumu daha çok acıtmaktan bir işe yaramadı. "O amına koyduğumunu bir yakalarsam sökük kolumla döveceğim onu! Oğuzhan kork lan benden! Azgın teke otu yedirmiş ata! Hasta!"

Can kontrol etmek amacıyla yaralı koluma hafifçe dokununca sıçradım ve çocuğun suratına doğru tükürürcesine hönkürdüm. "SİKİYOR MUSUN BENİ, BIRAK!"

Can'la Abuzettin bir müddet bu çalkantılı halimi izleyip anlamını bilemediğim bir şekilde bakıştılar.

Bu sefer dudaklarım hayal kırıklığıyla büzüştü. "Çok mu ciddi?" Burnumu çektim. "Ölecek miyim?"

"En iyisi bu drama kraliçesini çiftliğe geri götürelim." dedi Can. "Patron onun icabına bakar."

Ben acıdan kendimden geçmekle geçmemek arasında yalparken Can koluma girdi. Yarı bilinçsiz bir halde ağırlığımı ona verdim. Bacağıma bir şey olmamıştı, yürümemem için bir sebep yoktu ama beleşçilik yapasım gelmişti o an.

adaş • bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin