İlk bölüm ile buradayım... kurgu çok uzamayacak bu yüzden çok uzun soluklu bir kitap olmayacak. İyi okumalar :)...
Elimdeki tabağı yerdeki sofranın üzerine koydum. Adımlarımı biraz daha hızlandırdım. İçimde bayramda yeni kıyafeti olmayan bir çocuğun buruk sevinci vardı. Babam sağsalim eve dönecekti ya, mühim olan oydu.
Kapı sesini duyunca elinde ekmekle içeri giren babama yöneldim.Yorgun olduğunu belli eden göz torbaları esmerleşmiş teninde pek de tezat durmamıştı. Yılların verdiği bütün birikimler onun yüzündeki çizgilere toplanmış gibiydi sanki. Yüzüne çok bakamadım. Nasır tutmuş elleriyle bana uzattığı poşeti aldım. Hızlı adımlarım ve sessiz ifademle birlikte mutfağa yönelip ekmekleri kesmeye başladım. Annem ekmeklerin kesilmesi konusunda hep ısrarcıydı. Elini sürdüğün dilimi yemen gerekir derdi hep. Bu yüzden ekmeği kırıp yiyemezdik hiç.
Babam ise hiç sorun etmezdi. Elindeki ekmeğini yer biraz hararetli siyaset programları seyrederdi. Sonra koltukta uyuyakalırdı. Bazen o koltukta uyuyan adamın bile nasıl huzur verdiğini düşünürüm. Bana karşı hep mesafesini koruyan babamın varlığını ve bir yerlerde yaşadığını bilmek içimde hep bir huzura sebep olurdu.
Evet. Ben bir madenci kızıyım. Adım Elif. Manisa 'da yaşıyoruz. Babamın aşırı tipik anadolu insanı olmasından mıdır bilmem aramızda hep bir mesafe vardır. Benimle arasına ne kadar mesafe koysa da abimle bir o kadar da iyidir. Bu da babam genel olarak böyledir algısından hep alıkoyuyor ya beni. Bayramdan bayrama öptüğüm eli dışında pek sarılamazdım bile babama. Benim ailem böyle yetişmiş insanlardı.
Yemeğimizi yemeye başladığımız sırada abim içeri girdi. Onur. Ellerini yıkayıp O da sofraya oturdu. Babamla abimin komuşmasına kulak kesildim. Abim babamın maden ocağında çalışmaması konusunda ısrarcıydı. Babam ise kaç yıllık maden işçisi olduğunu söyleyip duruyordu. Babamın abimin bütün aile yükünü sırtına almasını istemediği belliydi. Babam yaşlanmıştı fakat abim bunu yüklenebilmek için fazla toydu.
"Oğlum, kombinin kazancını bir kontrol ediver. " dedi annem. Elimdeki tabakları mutfağa götürürken babamın koltuğa uzandığını gördüm. Merkezi sistemle çalışan kazanlı ısıtıcımız vardı. Bulunduğumuz yerde doğalgaz sistemi yoktu. Bunları kontrol etmek de genelde abimin görevliydi.
Mutfağa gidip anneme yardım ettikten sonra üzerime bir kazak alıp Elimde bir battaniye ile geri döndüm oturma odasına. Koltuğun üzerindeki babama takıldı yine gözlerim. Hırıltılı nefes alışverişleri ve hafif çatık kaşlarıyla uyuyordu babam. Elindeki kumandayı alıp üzerini örttüm. Uzun kirpiklerini inceledim bir süre. Bir insanın varlığı anca bu kadar huzur olabilirdi.
Annemle birlikte mutfak masasında çay içmeye başladık. Annem elindeki örgüye odaklanmıştı. Ağzındaki sakızı ritmik bir şekilde çiğniyor ve arasıra örgü vb işlerde kullandığı gözlüğünün gözünden kaymasını engellemeye çalışıyordu.
Beni hep babama benzetirlerdi. Annem ise abimin tıpkısı gibiydi. Badem gözlü bir kadındı annem. Zengin bir ağanın kızı olan annem babama kapılmıştı zamanında. Babam da anneme vurulunca annemin ailesi bayağı bir karşı çıkmış bu işe. Babam takmış kafaya 'bu kadın ya benimle evlenir ya da ben ömrü billah evlenmem 'demiş babasına. Babam ortalığı yakmış yıkmış. Hiç öyle bir adam değikdir aslında. Sonra dedem annemi başka birine vermeye karar vermiş babam ise dellenmiş bunu duyunca. Bir cesaret tutmuş annemi kolundan "Var mısın bir ömür benimle iyi kötü günleri beraber sırtlanmaya, ömrümde ömür evime nefes olmaya? " demiş. Annem de kabul etmiş, nasıl etmesin? Bu olayı ne zaman anlatsa gözlerim dolar. Babamı hiç böyle düşünemezdim. Gözlerim görse aklım inanmazdı. Dedemlerde konuşmamış annemle. Annem kaç kez kapılarına gitse de bakmamışlar yüzüne. Bakmış annem çok üzgün, babam demiş "ayrılalım, geri dön ailenin yanına. "Annem bırakmamış bu sefer babamı. Dedem de baba yüreği affetmiş bir süre sonra annemi.
Ben babam beni sevmiyor mu diye ne zaman düşünsem annem "Babanın kadına hürmeti çok büyüktür kızım. Hele ki kendi kanından birini sevmemesi mümkün bile değildir. " der dururdu. Ben de ısrar etmezdim sonrasında.
"Kime örüyorsun bu kazağı? " dedim anneme elindeki siyah kazağa bakarak.
Derin bir iç çekti. Göz gezdirdi kazağa. Baktı... baktı.
"Babana örüyorum. Geçen gün çok üşümüş . "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soma'da Bir Rüzgar (Kısa Hikaye)
Teen Fiction(Soma faciası'nın unutturmamak adına yazılmıştır.) Elif. Babasının kızına en yakıştırdığı isimdi. Dimdik duruşunun yanında hep bir boynu bükük kızına verdiği isim. Kehribar gözlerindeki katran karası hüznün en çok yakıştığı kişiydi Elif. Şükretme...