Yolcu yolunda gerek

32 6 3
                                    

"Çabuk, acele edin lütfen. Otobüs birazdan kalkacak, diğer tarafa yolcu kalmasın !"

"Pardon beyefendi, sizi böldüğüm için özür dilerim, ama bu otobüs nereye gidiyor acaba ?"

Böldüğüm için rahatsız olan adam, boş gözlerini bana doğru indirdi. Aslında, neden kızdığını anlayabiliyordum. Sonuçta küçük olmak benim hatamdı, insanlarla konuşmak için başını sürekli eğmesi çok konforlu olmaması gerek.

"Ne dedim az önce, bu otobüs diğer tarafa gidiyor, diyerek açıkladı bana asabi adam."

"Hangi diğer taraf ? Dediklerin den hiçbir şey anlamıyordum."

"Karşı yaka olmadığı kesin, bir kerede nere olduğunu bilin be kardeşim, dedikten sonra otobüs muavini, Omuzlarından kavrayarak beni otobüsün içine yönlendirdi."

"Içerdekilere sorarsın nereye gittiğinizi, sonuçta aynı yolun yolcususunuz, herkesin bir gün alacağı yol. Onlar sana daha iyi anlatırlar."

Içeri girdikten sonra muavin şoför koltuğuna oturdu ve kapıları kapattı.

"Yerinde olsam kendime rahat bir yer bulurum, yolculuk uzun sürecek, diyerek uyardı beni muavin ve aynı anda şoför olan adam."

Arkamı dönüp, otobüsün derinliklerine bakınca içimi bir sıkıntı kapladı, tüm bunların anlamı neydi ?

Karşıma çıkan ilk dörtlü koltukta, yaşlı bir amca oturuyordu. Beni görünce, iç ısıtacak bir gülümsemeyle beni yanına oturmaya davet etti. Nazik davetini kabul ettikten sonra, karşı koltukta, amca ile aynı  yaşlarda olan bir hanım ve onun yanına oturan kucağında bir çocuk olan genç bir kadını gördüm.

"Hoş geldin kızım, diyerek beni karşıladı, yaşlı kadın."

Selamına çekingen bir baş sallamasiyla cevap verdikten sonra, genç kadının kucağındaki çocuğa derin derin baktigini far ettim ve beni umursamaması beni biraz rahatsız etti.

"Nereden geliyorsun kızım ? Amcanın sorusu beni dalgınlığımdan çıkardı."

"İstambuldan, diye cevap verdim."

"Bende Edirne'de yaşıyordum bir zamanlar, sonuçta artık bir önemi yok, bu hanımin adıda Christine, kendisi Fransa'dan geliyor."

Şaşkın gözlerle karşımdaki zarif, ak saçlı kadına baktım, ilk defa bir fransızla tanişiyordum.

"Memnuniyet duydum efendim."

Kadın bana iyilik dolu gözlerle baktı.
Yanındaki hanımla konuşmak istedim, ama elini elimin üstüne koyarak durdu beni yaşlı adam.

"Bölme onu kızım, çocuğuna yeni kavuştu, o seni duymaz. Gözü yavrucaktan başkasını da görmez zaten."

"Doğum çok zor geçti, bu küçük fısıltı yeni annenin ağzından kaçmıştı."

Yalnız gözü hala çocuğuna kilitliydi öyle ki bu lafların bir hayal ürünü olduğunu düşündüm.

"Benim vaktim zaten gelmişti, hazirlikliydim, artık ne benim hayata, nede hayatın bana verecek bir şeyi kalmamıştı. Tek hüzuntüm yalnızlık, en büyük sevincimde son anlarımda kelime-i şahadet getirebilmektir. Söyle kızım müslüman mısın sen ? Kelime-i şahadet çeke bildin mi ?"

"Müslümanım, diye cevap verdim küçük bir sesle, kelime-i şehadet getirdiğimi hatırlayamıyorum."

"Olsun, çok temiz bir kıza benziyorsun. Christine hanım da hıristiyan, onun son anlarında ailesi yanındaymış, ne büyük bir şans değil mi, ama bir önemi yok artık, sonuçta hepimiz aynı yere gidiyoruz."

YOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin