1

289 15 4
                                    

Bölüm musique-_- fae123byz size destek için çok teşekkür ederim...

Nesiller boyu süren kraliyet tacı yarışmasında öldürülen bir
prenses ya da sadece ölündüğü söylenen bir prenses ve onun yerine tahta getirilen halktan bir kız.

Herşey çok güzel ilerliyordu taa ki kayıp prenses gelene kadar.

Osaka Hanesinin bi prensesi olmalıydı ve bu o ikiliden birisi olucaktı...

Ve buna karar vericek tek kişi gerçek aşk olucaktı.

Bölüm Şarkısı: Exo: Kokobop

Çalışmak... eğer bu dünyada yüksek mertebeden birisi değilsen yapman gereken tek şey buydu.

Erika elindeki süpürgeyi eskimiş çitlerin üzerine yaslayıp alnındaki teri sildi. Sabahtan beri amcası ile küçük tarlalarında çalışıyorlardı ve bu iş gerçekten yorucuydu.

Elindeki testi ile yaşadıkları küçük kulübeden gelen amcasına minnetli gözlerle baktı. Gerçekten susuzluktan ölmek üzereydi ve amcası testiyi getirene kadar bunu fark etmemişti bile.

Kilden yapılmış turuncu testiyi amcasından alıp tek seferde dikledi.

"Erika, çok yorgun gözüküyorsun kızım. Zaten bugünlük az işimiz kaldı. Burayı ben hallederim, sen pazara gidip yiyecek al."

Erika bütün işi amcasına bırakmak istemesede bu doğruydu. Akşam için yiyebilecekleri hiçbir şey yoktu. Kısaca bi baş sallaması verip küçük klübelerine girdi. Tezgahtaki sepetin içinden para alıp klübeden çıktı.

Pazar yolunda yürürken ne alıcağını düşünüyordu. Sonra bunu düşünmenin ne kadar da saçma olduğunu anladı. Elindeki para ile sadece kuru bir ekmek ve yanına da az bir miktarda peynir olurdu.

Derin bi iç çekti. Hiçbir zaman hayatı hakkında şikayet etmesede yaşadığı hayat belliydi. Sabahtan akşama kadar ekmek parası için çalışan bi ailelerdi. Tabi ne kadar aile denirse. Erika'nın bu acımasız hayatta aile diyebileceği tek kişi amcası Kinzo'idi.

Onu düşüncelerinden ayıran şey üzerine bi boğa kuvvetinde gelen atlılar olmuştu. Kötü birşey olmuş olmalıydı yoksa asla böyle pazara gelmezlerdi.

Çığlıklar eşliğinde kaçan insanlara uyarak Erika da kaçmaya çalışmıştı ama beline sarılan güçlü kollar ile kendini kar beyazı atın üzerinde bulmuştu. Gözleri korkuyla büyürken ağzından yüksek bir feryat koptu.

Kurtulmak için debelenirken arkasındaki adamın hırlarcasına olan nefesini kulağında hissetti. Ardından da hayatını değiştirecek olan adamın ilahi sesi duyulmuştu;

"Rahat dur ve sesini kes! Sana hayatının fırsatını sunucam."

Arkasındaki adam sesindeki bariz tehtit uyarısı ile konuştuğunda Erika, istemsizce hareket etmeyi bıraktı.
Bunu yapmak istemesede arkasında yüzünü göremediği adamdan inkar etmek istesede korkuyordu. Hemde deli gibi.

"Şimdi uslu dur! Gittiğimiz yerde sana her şeyi anlatıcam."

......

Yazın, bunaltıcı sıcağında orman yolunda ilerleyen kar beyazı at dışında hiçbir ses yoktu dışarıda. Bu Erika'yı huzursuz hissettiriyordu. Arkasındaki adamı tanımıyordu ve adam ona hiçte sevimli gelmiyordu.

Beyaz at sonunda kişneyerek bi kulübenin önünde durduğunda attan aşağı atladım hemen. Daha fazla o adamla bu kadar yakın bi mesafede kalmak istemiyordum. 

Sonunda o da attan indiğinde yüzünü ilk defa görebilmiştim. İnsanı daha önce görmediği için pişman ettirebilecek bi yüzü vardı. Kestane rengi çekik gözleri, ne güzel de duruyordu beyaz teninde.

Özensiz keçilmiş saçları yüzünün her bir noktasına hoyratça dağılmışken içimde kan ürpertici bi taraf onlara dokunmak için yanıp tutuşmuştu. Aklımdaki fikirlere daha fazla dayanamayıp sordum ona.

"Neden buradayız? Neler oluyor?"

Eliyle içeri girmemin işaretini verdi. Onu ikiletmeden istediğini yaptım. Onu kızdırmak istediğim son şey bile değildi.

Kapıyı benim yaşlarımda mor saçlı bir kız açmıştı. Yüzüne misafirlik yapmış olan gülümsemeye bi anlam veremedim.

"Onu bulmuşsun!"

diye heyecanla konuştu. Şu an benden bahsetmiyordu değil mi? Arkamdan bi el bedenimi içeriye doğru ittirdiğinde itiraz etmedim. İçeri kestane gözlünün aynısından iki tane görünce bi an küçük çaplı bi şoka girmiştim. Sonra üçüz olduklarını idrak edip şaşkınlığımı yüzümden attım.

"Bak Erika. Seni tanıyoruz, hemde tahmin edebileceğinden bile daha fazla."

Geldiğimden beri yeni fark ettiğim üçlüye dönüp benimle konuşan uzun boylu çocuğa baktım. Neden bahsediyordu. Beni nereden tanıyorlardı, ben akşma akşama kadar tarlasında çalışan basit bir köylüydüm.

"Ne?...siz...siz kimsiniz?"

"Erika bunları sana daha sonra anla-"

Düz saçlı beni buraya getirenin aynısı olan çocuk açıklarken yine onun ilahi sesini duydum;

"Osaka'nın prensesi olman gerek!"

İlk bölüm geldi. Elimde hazır bölüm yok. Sizin için yazıcam ama
<3

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 10, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

The Last Princess Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin