İzuku'nun üç saat kırk iki dakikalık bir uykuyla kendisini ayakta tutmaya çalıştığı günün sabahı, yaklaşık bir haftadır süregelen bulutlu havaları dağıtmak için uğraşan ilk güneş ışıkları gözükmüştü fakat bu açık gökyüzü Midoriyaların evine ulaşmamış olmalı ki kahvaltı masasında karşılıklı oturan iki kişinin de yüzünde ışıltılı ifadeler olduğu söylenemezdi. İzuku sadece bir kere daha aynı türden bir rüyayı görme riskini almak istemediğinden uykusuzdu, annesi İnko ise oğlu hakkında deli gibi endişeleniyordu. Ev yaşamına, arkadaşlarına ve hatta bazı sabahlar uğradığı fırındaki kasiyere dahi yorgunluğunu belli etmemeye çalışan Midoriya İzuku; annesinin onu kendisinden çok daha iyi bir şekilde tanıdığını hesap etmediğinden İnko'nun ara sıra bitkin bir ifadeyi taşıyan yüzünü fark ettiğinde onun yalnızca iş yerinde her zamankinden daha sıkı çalışmak zorunda kaldığını düşünüyor, uykusuzluk sebebiyle dikkatini toplamakta zorlandığı için geçip gidiyordu lakin konunun mesai saatleriyle gram ilgisi yoktu. Yaklaşık dört yıl önceki o kazadan beri oğlunun üzerine daha fazla düşüyorken, yıllar sonra ilk kez biraz da olsa eski hayatına dönmeye başladığını sandığı bir vakitte İzuku'nun tekrar çöküşe geçmesini gözlemlemek, bir anne olan Midoriya İnko için yeterince zorlu bir süreçti; üstüne üstlük İzuku'nun sessiz kalması ise ikisinin de omuzlarındaki yükü daha da ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramıyordu.
"Ben çıkıyorum!" diye seslendi İzuku, sırtındaki sarı renkli çantasıyla mutfağın önünden geçerken. Dış kapıya ulaştığında yanındaki duvara yaslanarak kırmızı ayakkabılarını ayaklarına geçirmiş, dış kapıyı aralamıştı.
"Bekle, İzuku!" Midoriya İnko, üzerindeki önlüğü çıkarıp mutfaktan çıktığı sırada dudaklarından sıyrılan kelimelere engel olamadı. Günlerdir aklında olan fikri söylemek için belki de en uygunsuz zamanı seçtiğini bilse de kahvaltılar, öğle/akşam yemekleri ya da birlikte televizyon izlemeye karar verdikleri sırada geçen vakitlerde bir türlü zihninde çoktan planlı olan cümlelere ulaşamamıştı. Bazen, İzuku ekrandaki bir sahneye gülerken ya da el kol hareketleriyle bir şeyler anlatırken, o anı bozmak istemiyordu; bazen de ikisi arasına bozulmaması gereken bir sessizlik çöküyordu fakat İnko artık bunu yapması gerektiğinden emindi çünkü iplerin ellerinden kopup gideceğini hissediyordu.
İzuku, araladığı dış kapıdan çıkmadan önce duraksadı; arkasını döndü. Annesinin endişeli ifadesinin sebebini çözmesi imkansızdı, Midoriya İnko her zaman bazı şeyleri içine atan türden bir kadın olmuştu -ondan oğluna geçen özelliklerinden biri buydu- ve İzuku her ne kadar onun omuzlarındaki yükü azaltmayı amaçlasa da bunca yıldır annesinden şikayete dair tek kelime çıktığını görmemişti.
Bunca zaman, o kazadan sonra bile, Midoriya İnko hiçbir yakınmada bulunmadı. Her zaman, her şeyin iyi tarafını yakalardı.
"Evet?" İzuku, annesinin dilinin ucuna gelen kelimeleri söyleyemeyeceğini hissettiği an üstelemeye karar verdi. Her ne kadar bazı konularda dikkatini toplayamasa da annesindeki günlük değişikliklerin de farkındaydı. Son bir haftadır her zamankinden birkaç kaşık daha az yiyor, yarım saat geç uyuyordu ve saç diplerinden birkaç tel daha beyazlamıştı. İzuku kalbinin en büyük yerini ayırdığı bu kadındaki değişimi her zaman, ne olursa olsun, ne kadar uykusuz kalırsa kalsın fark edeceğini düşündü. Belki Midoriya İnko da, tıpkı oğlu gibi, duygularını gizlemekte berbat olduğundandı.
"B-Ben bir süredir düşünüyordum,i ve..." Yeşil saçlı kadın derin bir nefes aldı. "Belki de sana yeni bir doktor bulmalıyız, ne dersin?"
Oğlunun gözlerinin içine bakarak söylediğinde, İzuku bunu tahmin etmişti. Annesinin bu cümleyi kurmadan birkaç saniye önce, bakışlarında uzun beyin fırtınaları sonucu oluşan yoğun bir üzüntünün ışığı yanıp sönmüştü ve İzuku bu ışığın ne anlama geldiğini biliyordu; üç yıl önce öğrenmişti. Ayrıca kendisi de işlerin eninde sonunda bu noktaya varacağını düşündüğünden, annesi bunu dile getirdiğinde karşısındaki kadının tahmin ettiği kadar hayal kırıklığı yaşamamıştı -hatta o tür bir duyguyu hissetmedi bile. Durumun net bir şekilde farkındaydı, bir yıl önce kurcalamaması gerektiğine karar verdiği şeyler üzerine tekrar düşünmeye başlamıştı ve bu işin sonunun bir kez daha hastanede bitmesini belli ki çevresindeki hiç kimse istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shoganai 》katsudeku
Fanfictionizuku hatırlamaya çalışıyordu hatırlanmaya değer bir kişiyi ve peşinden gelen duyguları. [ shoganai; kontrolümüz dışında gerçekleşen olaylara karşı çıkmanın anlamsızlığı ] [ bakugou katsuki × midoriya izuku ]