Ailemle birlikte, fazlasıyla sıkıcı ve yorucu bir yılın sonunda yaz tatilimiz için iki haftalığına kiraladığımız yazlığa gelmiştik. Çok da küçük olmayan sitenin içinde beyaz iki katlı evler sıra sıra dizilmiş, bahçeleri çiçeklerle süslenmişti. Kendine ait plajıyla, aslında küçüklüğümden alışkın olduğum bir manzaraydı. Kuzenlerim de burada oturuyorlardı, eskiden onları birkaç günlüğüne görmeye buraya gelirdik.Bu sene değişiklik yapıp buradan ev kiraladığımız için biraz daha rahattık, sürekli yer değiştirmek zorunda olmamak da güzel bir şeydi aslında.
Eve yerleştikten sonra sitede bir tur atmak için dışarı çıktım. Denizden esen hafif rüzgar, havadaki nem ve ağustos böceklerinin sesi beni tatil havasına sokmayı başarmıştı. Evlerin arasından geçerek, sonunda deniz kenarına ulaşmıştım. Taş yolun sonunda iki basamak, daha sonra ise sıcak kum vardı. Çokta uzun olmayan sahilin sol tarafı kayalarla bölünmüş, sağ tarafında ise fazla yüksek olmayan bir tepe vardı. Sahildeki küçük restoranın hemen üstüydü orası. Denizi ve etraftaki tüm manzarayı rahatlıkla seyredebilirdiniz.
Temmuz ayının ortasında olsak da, hava biraz kapalıydı. Güneş çıkınca yanıyordunuz, gidince ise soğuktan ürperiyordunuz. Tam hasta olmalık havaydı kısacası.
Ufak turumun sonunda tekrar eve geldiğimde, annemin şimdiden başladığı temizliği bitirip, babamla birlikte kahve içtiğini görünce gülümsedim.
"Ben odama çıkıyorum!"
"Tamam, kahve istersen alabilirsin. Makinede hala biraz var~"
"Teşekkür ederim, sadece biraz uzanacağım." evin ortasında duran dik merdiveni çıkıp soldaki odaya girdim. Annemler de tam karşımdaki odada yatıyorlardı. Sert yatağa uzanıp biraz dinlenmeyi denedim.
...
Sonraki sabah sırt ağrısıyla sızlanarak yavaşça doğruldum, yataktan kalktım. Merdivenlerden sessizce inip banyoda yüzümü yıkadıktan sonra telefonumdan saate baktım. 07:35, fazlasıyla erken bir saatti. Sürgülü kapıyı açıp, deniz kenarına gitmeye karar verdim. Havlumu yanıma aldım, zaten dünden kalan mayo şortum hala üzerimdeydi. Hava bugün güzel gibiydi, beyaz ahşap sandalyeye eşyalarımı bıraktım. Ayaklarımı suya sokup alışmak için biraz bekledim. Sonra yavaşça ilerleyerek belime kadar girdim. Kendimi hızla ileriye itip, yüzmeye başladım. Yaklaşık yarım saat yüzdükten sonra üşüdüğümü fark edip çıktım. Duş aldıktan sonra, eşyalarımı koyduğum sandalyeye oturdum. İzlendiğimi fark edene kadar, -uzun bir süre boyunca- orada oturup denizi izledim. Güneş yavaş yavaş bulutların arasına gizlenince, ben de ayaklandım.
Tepede beni izleyen kişiye doğru baktığımda çoktan gitmiş olduğunu fark ettim. Beyaz, tül elbisesinin sıcak rüzgarla savruluşu bir anı gibi hızla hafızamda canlanıp, kayboldu. İki hafta boyunca buradaydım, emindim ki bir gün karşılaşacaktık.
Hava tüm hızıyla kapanırken, hızlı adımlarla eve gittim. Annemler yeni yeni kalkıyorlardı, sesleri geliyordu yukarıdan. İlk iş saçlarımı kuruttum. Sonra heyecanla okuduğum kitabımı bir elime, diğer elime de hazırladığım mısır gevreğini alarak koltuğa yayıldım. Tüm gün boyunca -hava kapalı olduğu için- evde oturmuş, kitabımı bitirmiş, biraz da çizim yapmıştım.
Güneş batmak üzereyken elime dolaptan bir bira alıp, sahile gittim. Kuma oturup dalgaların sesini dinledim. Biramdan aldığım yudumlarla biraz daha keyiflenirken, onun da tepeye gelip oturduğunu gördüm. Saate baktım, 19:40'ı gösteriyordu. Yanına gitmedim, o da benim yanıma gelmedi. Gözleri üzerimde oyalandı biraz, sonra önüne dönüp elindeki küçük deftere bir şeyler yazdı.
Biram bitince, kumdan kalktım. Arkamı dönmeden önce son kez ona baktığımda, yüzünde burada olacağım dercesine bir ifade vardı. Kafamla onayladığımda ise gülümseyip önüne döndü.
Dün sadece uzun sarı saçlarını ve beyaz elbisesini görmüş olsam da, bugün yüzünü de görmüştüm. O fazlasıyla güzeldi, aynı bir tanrıça gibi...
...
bu bölümü biraz detay ve anlatım/geçiş gibi düşünebilirsiniz, buradan sonra olaylar gerçekleşmeye başlayacak! iyi okumalar~