s

3.5K 234 105
                                    

Toplantılar Jungkook'u yoruyordu, bu hep böyle olmuştu. Hayatı boyunca şarkı söylemek en büyük tutkusu olmuştu, bu uğurda yapamayacağı hiçbir şey yoktu ama bu toplantılardan cidden nefret ediyordu. Sorumluluk almayı zaten sanatçı kimliği ile fazlaca yapıyorken bir de özel hayatına karışan şirket yaşamı onu yoruyordu.

Buna karşı yapabileceği hiçbir şey yoktu. Sorumluluklarını bilmek zorundaydı, onun rolü gerçekten büyüktü. Ülke çapında insanlar ona özeniyorlardı, tek bir hareketi bile günlerce konuşuluyorken hata yapma şansı bile yoktu. Her mesleğin bir zorluğu vardı ve Jungkook'a da bunu bilmek düşüyordu.

Bunları düşünerek giyiniyordu ki, Yoongi'den bir mesaj geldiğini gördü. Gelen mesajda hemen giyinmesi gerektiği ve kendisinin onu alacağını bildirmişti. Buna gerek yoktu, Jungkook onu anlayamıyordu. Kafasının bu kadar çabuk oturması çok saçmaydı, en az bir hafta daha vakti olacağını düşünmüştü.

Biraz daha acele etti ve iyi bir şekilde göründüğünden emin olduğunda eş zamanlı olarak Yoongi de geldiğini bildirdi. Evinden çıktı, sitenin otoparkına geldiğinde arabanın önündeki nefes kesici afeti gördü ve yutkundu. Yoongi, Tanrı'nın güzellik elçisi gibi dikiliyordu tam orada ve Jungkook kesinlikle ona bir kez daha aşık olduğuna karar verdi.

"Selam." Kısaca tebessüm edip arabaya geçti Yoongi. Jungkook da yolcu koltuğuna geçtiğinde arabayı çalıştırdı. "Selam. Şirketten sonra bir şeyler yaparız diye düşündüm, hem az vakit var. Sana uygun değil mi?" Jungkook kafasıyla onaylarken bir yandan da emniyet kemerini takıyordu.

"Basın toplantısı olacak mı?" Merakla sordu, çünkü basın toplantıları onu geriyordu. O kadar gazeteciye açıklama yapmak, soruları cevaplamak bir işkence gibiydi. "Ah, hayır. Buna gerek yok, her yaptığımız işbirliğini basınla mı paylaşıyoruz sanki?"

"Haklısın." Aralarında garip bir atmosfer vardı bu yüzden ikisi de konuşmaya yanaşmadı. Jungkook bunu kesinlikle sevmemişti. O, Yoongi kendinden emin olduktan sonra daha yakın olacaklarını düşünmüştü ama karşısındaki adam daga soğuk davranıyordu.

"Bunu sevmedim." Yoongi kaşlarını çattı ve Jungkook'a döndü. Ne demek istediğini elbette anlayamamıştı. "Nasıl yani?" Jungkook ona arabayı durdurmasını söyledi, Yoongi de ona uydu. "Aramızdaki iletişimi sevmedim, neden böylesin?"

"Ben... Bilmiyorum doğrusu. Sana yakın olmak istiyorum ama yakın olursam sen-" Jungkook dayanamayarak onun sözünü kesti. "Ben senden uzak durmam Yoongi, uzak duramam. Tek yapman gereken sevgime güvenmek."

"Güveniyorum ama, kendime güvenmiyorum. İlk kez aşıksan her şey yeni oluyor, sanki hayatıma bir milat oldun. Sanki, elimden kaçıracağım seni." Jungkook ona anlayışla baktı, biraz aşkla fazla da sevgiyle. Ellerini tuttu, gülümsedi. "Seni seviyorum, bunu bil yeter. Bu bize yeter. Lütfen, sevgimi bil ve hisset."

Hislerinin fazla kuvvetli olmasından gözlerine dolan yaşları çabucak geri yolladı genç adam. Aşkın cinsiyet ile ilgisi olmadığını insanlara haykırmak istiyordu, ruha aşık olmanın ne denli güzel bir şey olduğunu.

Yoongi çabuk toparlanıp geri çalıştırdı arabayı. Bir an önce şu toplantı hayatlarından çıkıp gitsin istiyordu, kalbine kazıması gereken bir adam vardı yanında.

▶▶

Toplantı iyi geçmişti, zaten iki şirketin ortak bir çalışma yapacak olması basında da oldukça dikkat çekecekti. Seokjin, ikisinin bu şarkı üzerine bir cover yayımlaması önerisini sunmuştu. Eh, ShiHyuk da bunu seve seve kabul etmişti. Jungkook ve Yoongi için ise hiçbir sorun yoktu. Onlara göre bu kesinlikle mükemmel olacaktı. Yoongi duygularını henüz fark etmişken, Jungkook için bu büyük bir fırsattı.

Bir kuzu şiş dükkanında saatlerdir oturuyorlardı ve, muhabbetleri gerçekten güzeldi.

"Bence bir kuzu şiş dükkanı açmalıyız Bay Jeon, sizce?" Sarhoş değildi ama kendini sarhoş hissediyordu. Bunun verdiği doygunluk elbette çok fazlaydı ve havada uçuyor gibi hissettiriyordu. Bütün algıları sonuna kadar açık olsa da o kapalı gibi hissediyordu ve kendine gelmesi oldukça güçtü Yoongi'nin. "Hmm, olabilir Bay Min... Sizinle ortak bir şeyler yapmak,, güzel olur elbette."

Hafif bir duraksamadan sonra sözlerine devam etti Jungkook. "Seninle ortak bir hayata sahip olmak fikri de fena olmazdı sanırım." Yoongi dondu. Mimiklerini hareket ettiremiyordu ve kalbi hızla çarpıyordu. Büyük bir hızla. Heyecanlanmıştı. Bunun hayalinin onu böyle heyecanlandırması saçmaydı, mantık dışıydı ve o mantık dışı olan şeylere pek inanmazdı.

Jungkook'u tanımadan önce.

Onu gördüğü günden beri hayatında ne olmaz dediyse, oldurmuştu. Bunu bizzat kendisinin yapması pek gururunun işine gelmese de, mutlu olduğu sürece hiçbir sorun yoktu Yoongi için. "Bilmem, düşünmedim hiç." Jungkook gülümsedi, hâlâ erken olduğunu unutuyordu. Her ne kadar kendisi Yoongi'yi yıllardır takip ediyor olsa da, o kendisini henüz tanıyordu.

Bunun verdiği hayal kırıklığı fazla olsa da, Yoongi yanında olduğu sürece hiçbir sorun yoktu. Her şey daha iyi olabilirdi, her sorun çözülebilirdi o varken yanında. Kafasını yaslayabileceği biri vardı, gecenin bir yarısı arayabileceği. Aralarında 'o türden' bir ilişki olmasa da, arkadaşlığına da razı gelebilirdi Jungkook onun. Varlığına bile minnettar olduğu adam; aynı yeryüzünde oldukları sürece her şey tamamdı.

"Hayal kurmayı sever misin Yoongi?" Genç adam ilgisini tamamen ona yöneltmişken bir kez daha yoğunlaştı. Olumlu anlamda kafasını salladı. Jungkook yüzüne bir tebessüm kondurduktan sonra sözlerine devam etti.

"Düşünsene ikimiz her sabah aynı evde uyanıyoruz... Hayır, hayır. Önce gözlerini kapamalısın. Hatta ve hatta aynı yatakta. Her sabah birlikte kahvaltı ediyoruz sonra. Belki de günaydın öpücükleri... Her akşam aynı eve dönüyoruz, ben seni kucağıma yatırmış saçlarını okşarken bana gün içinde neler yaptığını anlatıyorsun, ben de seni her gün aynı hevesle, aynı aşkla dinliyorum. Sonra sen beni dinliyorsun, beraber çözümler buluyoruz belki de sorunlarıma. Film geceleri yapıyoruz, akşamlarımızı ve sabahlarımızı birbirimize adamaktan asla pişman olmuyoruz. Belki de çok ilerisi için bir çocuğumuz bile olur, tabii sen istersen. İstemezsen hayatımı sana adamaya daima hazırım. Her gün bunun hayalini kuruyorum bebeğim, bunun içimi nasıl ısıttığını tahmin bile edemezsin... Seni yarın yokmuş gibi seviyorum Yoongi."

Yoongi'nin gözleri dolmuş ve tüyleri diken diken olmuştu. Kalbi etkilenmişti karşısındaki adamdan, vücudunun verdiği tepkiler umrunda değildi. O an Jungkook'a teslim olmak istemişti. Ruhuyla birlikte bedenini de teslim etse Jungkook'un ona yapacağı her şeye razı gelebilirdi. Bu hissi adlandırmakta zorlanıyordu ama tartışmasız hissettiği en iyi şey olabilirdi.

"Büyüledin değil mi beni?" Jungkook hafifçe kıkırdadı ve Yoongi'yi yanına çekti. Onda bıraktığı etkiyi seviyordu. "Hmmm, belki?" Yoongi de Jungkook gibi kıkırdadı. Mutlulardı, bunun bozulmasına izin vermeyeceklerdi de. "Ne düşünüyorsun, hayal hakkında?" Yoongi kafasını Jungkook'un göğsünden kaldırıp gözlerine baktı. "Hayatımda hissettiğim en iyi şeydi ve.. fena fikir de değilmiş."

"Buradan sana mı geçsek?" Belki biraz Yoongi'nin evini merak ediyordu ama asıl bahanesi onunla bir gece kalmaktı. Kokusunu içine çeke çeken uyumak. "Çok memnun olurum." Jungkook'un göğsünde uyuyakalma fikri Yoongi için oldukça hoştu. "Ee o zaman kalkalım bence."

▶▶

Yoongi'nin yatağı Jungkook'un dünya üzerindeki cenneti olabilirdi. Yanında dünyanın en mükemmel insanı vardı, tamamen onun kokusuyla sarmalanmıştı. Saçlarına burnunu gömmüştü ve asla kalkmak istemiyordu. Arada öpüyordu da. Bunu hayatı boyunca yapsa sıkılmazdı da.

Yoongi ise onun göğsünde uyuyakalmak üzereydi ama bunu istemiyordu. Jungkook'u saatlerce izlemek, belki nü resimlerini çizmek ya da saatlerce bedeni üzerine şarkı sözü yazmak. Onun vücudu ile ilgili bir sürü yapılacak fantezi vardı aklında ve bu, onu iyi yerlere sürüklemiyordu.

"Jungkook?" Kafasını kaldırdı ve yerinde doğruldu Yoongi. Jungkook ne diyeceğini merak etmiş ve parlak gözlerle ona bakıyordu. "Hm?"

"Yarın yokmuş gibi öpsene beni."

▶▶

love me less ' yoonkook✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin